Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '16

 
Kategori
Güncel
 

Büyükşehir, Küçücük İnsan!

Türkiye’de devlet yerleşim planlarını yıllardır dört beş şehir üzerine kurduğundan büyükşehirler daha da büyürken, küçük şehirler daha da küçülüyor. Büyükşehirlere gelmek zorunda kalan insanlar, buralarda azalan yerleşim yerlerine paralel olarak emlak fiyatlarını artırırken, aile fertlerinin tamamını da aktif olarak iş yaşamına girmeye zorluyor.

Uzun zamandan beri montaja dayalı sanayide; Bursa, İzmit gibi şehirleri ön plana çıkarırken, batıda İzmir, Güneydoğu Anadolu’da, Diyarbakır, Gaziantep Güneyde Adana ve Antalya Orta Anadolu’da Ankara ve Kayseri Kuzey Batıda ise Tekirdağ (Çerkezköy ve Çorlu Organize Sanayi Bölgeleri) ve tabi ki İstanbul. Bu bölgeler göz önüne alındığında Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgesinde hem sanayileşme anlamında hem de bir milyon ve üzeri nüfusu geçen şehir bulunmaz. Samsun ve Trabzon Karadeniz bölgesinde bir milyon üzeri nüfusu geçmeye aday şehirler olsa da sanayi altyapılarının olmaması ve bölge halkının daha önceden İstanbul ve yurtdışına göçmesi söz konusu şehirleri birer emekli ve memur şehrine dönüştürmüştür. Sanayileşen şehirlerin öncelikle tarıma uygun topraklarının sanayiye feda edilmesi gibi taktik bilinçli-bilinçsiz bir uygulama yapılmıştır. “Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz” sözü bu durum için geçerli midir bilinmez ama durum budur. Bir tarafta milyonluk şehirler, diğer tarafta bir milyonluk şehrin bir mahallesi kadar olamayan elli bin nüfusa şehircikler. Sinop, Bayburt, Gümüşhane, Kırşehir, Çankırı, Aksaray gibi bir sürü şehir küçük şehirlere örnek olarak gösterilebilirler.

Büyükşehirlerle ilgili en büyük sıkıntılardan birisi de gençler ve çocuklar. Nedenine gelince on sekiz yaş altı yaklaşık on beş milyona yakın genç ve çocuk bu şehirlerde yaşıyor. Bu çocuklar ve gençlerin çoğunluğunun devlet okuluna gittiği ve birçok okulun da yarı zamanlı olması sebebiyle uzun süre önemli bir kısmının yalnız başlarına kalmaları gibi bir sorunla karşı karşıyayız. Anne ve babalar çalışıyor ve birçoğu sabah altıda evden çıkan akşam sekiz gibi eve dönebilen çalışan ebeveynleri ile yaşıyorlar. Birçok aile çocuğunun bu sürelerde ne yaptığından çoğunlukla haberdar olamıyor. Bu da çocukların kolaylıkla madde bağımlılarının tuzağına düşmelerine, internet ve cep telefonu bağımlılığının çocuklar ve gençler arasında hızlanarak artmasına neden oluyor.  Ne yazık ki şehirlerde sosyal ve sportif alanlar, gençlik kulüpleri veyahut gençleri kaliteli bir şekilde oyalayacak okuldan sonra da koruyacak kollayacak merkezler yok veya yeterli değil. On altı yaşında bir çocuk saat dörtte okuldan eve dönünce anne ve babası evde yokken nasıl vakit geçirebilir? Birkaç madde ile seçenekleri sıralayalım. Açsa yemek yer, sonra bilgisayar açar oyun oynar, sıkılır mahalledeki arkadaşlarıyla dışarı çıkar veya yakınlarda bir spor kompleksi vardır, spor yapar. Akşam yedi veya sekiz gibi anne baba eve gelir. Çocuk evde ise dışarı çıkar veya birlikte yemek yerler. Anne ve baba ayrı semtlerdeki işlerinden ortalama bir saatlik yolculukla eve dönebilmişler oldukça yorgundurlar. Genellikle günlük konuşmalar sıradan ve yüzeyseldir. Çocuk anne ve babasından yaşam standartlarından nefret eder ve ebeveynleriyle her an tartışıp odasına çekilmeye hazırdır.

Bu bir model olup bağlayıcılığı yoktur. Ancak ne kadar aile ve gençlik modeli sunarsam sunayım mutlaka sorunlar vardır ve okul haricindeki çocukların ne yaşadıkları ve yaşayacakları özellikle büyükşehirlerde özensiz olarak tasarlanmıştır. Bu ülkenin geleceği, bize bakacak neslimiz olan gençlerimiz üzerine ciddi projeler yapılması, gençlerin kötü niyetli kişi ve oluşum veya organizasyonların eline düşmeden onlara nitelik kazandırmak zorundayız. Laf olsun diye sürekli söylenir. “En büyük yatırım, insana yatırımdır” diye. Bu sözün gereğini yerine getirmek ve gençlerin potansiyellerini doğru yolda kullanacakları alanlar bulmak zorundayız. Proje yapmak için Avrupa’nın önderliğine ihtiyacımız yok. Ancak şehirleri binalarla doldurup insanlara yaşamak, spor yapmak, çalışmak veya hobiler ve nefes almaları için alanlar bırakmalıyız. Belediyeler bu konuda; iş atölyeleri, teknoloji atölyeleri mesleki kurslar, sportif ve sanatsal etkinlikler belki de zorunlu olmalı.

Hitler sağlıklı bir nesil meydana getirmek için, sabahtan öğleye kadar ders öğleden sonra günlük beş saat spor zorunluydu. En azından öyle anlatılıyor. Görünen ise şu anda genç neslimizin bilgisayar oyunları ve cep telefonu bağımlılığına ilave olarak terör, uyuşturucu, organ mafyası ve bilmediğimiz bir sürü belanın genç insanlarımızı ağına düşürmek için pençesini daima hazır tuttuğudur. Özellikle büyük çok büyükşehirler avcıların en kolay avlanacağı yerler. Şehirler büyük, insanlar küçücük. "Büyükşehirlerde en büyük hasarı gençler ve çocuklar alıyor. Onları sağlıklı gelecek için korumak iddiası olan bir gerçek devletin en önemli önceliği olmalıdır."

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..