Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '17

 
Kategori
Deneme
 

Buzdan Kaleler

Buzdan Kaleler
 

      Çiçeklerin renginde olan  bir hayat, hayal ediyorum. Hayallerim  sığınağım belki de aldanışlarım oluyor. Güneşi avuçlarıma almış elimi yakmasına izin veriyorum. Gözlerimi kamaştıran gerçekliğin avuçlarımı yaktığını görüyorum. Bütün gerçekler  kanatır biliyorum; görmek istersen, duymak istersen. Sahiciliğe karşı kör mü bu gözler, duydukların birer yanılsama mı? İnandırma kendini, bildiklerin  sadece ezberlerin unutma. Bütün acılar soğutur mu bu yalancı hayatları sanıyorsun? Buzdan kaleler gibi birer birer eriyor inandıkların,  saklamak boşuna. Kaçmamalısın kendinden, kaçtığın ne varsa çarpacak yüzüne bire birer. Hafifliğinde yaşamak denilen şey yok. Hayat dediğin ağır  gelir bazen ve sen o ağırlığı bilecek, görecek, hissedeceksin, kalbini yakacak ve buna izin vereceksin. Bileceksin ki kendinden geçen yol en gerçekçi olan. Kendi dehlizlerinde kaybolacak cesaretin olacak. Dipsiz bir karanlık gibidir kendini göremeyen kişi. Karanlığına dahil olduğun o hayatlarda savrulduğunu göreceksin. Üzülme! Hayat dediğin karanlığın ve acıların renginden doğar.

                   Hayat bir nehir ve ben sandal olmuş akıyorum işte; bazen savruluyorum bazen de dingin oluyorum  fakat hep geçiyorum, geçiyorum gördüklerimi. Resmini çizemediğim bir hayatın acemisiyim, kelimelerim kanatır mı  dersiniz? Belki belki bir bakış olur yakar; umarsız ve hoyrat olan  hayatın kendisi, onun gölgesinde dinlenmeli  ve şarkını söylemelisin. ‘’ Ben geçtim hayattan,kendimden, varsıl olan her şeyden. Ey hayat! sen kal orada öyle eksik  öyle yalan öyle dumanlı. Sevdiklerin karşısında masumane eğilen bir gelincik çiçeği gibi narin ve içten olmayı bilemiyorsun. Gelincik güzeli  o dile gelse ne derdi acaba? ‘’Yeniden var olurum yeniden hayat, toprak ana gibi olurum, her mevsimde çiçek açarım. Kışın ayazında kardelenim baharımda papatya.’’ Güzellik dediğin acılardan süzülerek olur. Acısı az olan biraz ham biraz eksiktir. Acıdan geçen kelimeler de sadedir duymak istersen. Buruk bir hayatın hikayesi gibi dokunur kalbine;  çocukluk masalı tadındadır. Yaşanmıştır, yaşandığı yerden kırılmıştır. Her masal umudu var etmez bazen acılarına gark eder ve oradan vurursun hayatı.

                     Gecenin karanlığını özler mi insan? Özlüyor işte, sessizliği daha da derinleştirmek istiyor. Gereksiz ve hırçın kalabalıktan uzak, insan insana olamıyorsan yaşamın kıymetlisi ne olur ki? Geç arkadaşım geç! Bu akşam  hüznüme seda olmuş  duygulardan  duy beni, anla beni. Ay’ın aksi düşmüş geceme; gece sıcak bir yorgan gibi örterken ruhumu; baldıran zehrini içmiş, demlenmişim.  Sokrates ki baldıran zehrini içer; inandıkları uğruna yaşar. İnandıklarım kadar varım, doğrularım kadar insanım, sevdiğim ve sevildiğim kadarım. Yağmur damlasından çiğ tanesine dönüşenim, öyle gör beni. Sıfatlarıma aldanma yık pencereni, görmek istersen unutmalısın hakkımda bildiklerini...

 
 
Toplam blog
: 42
: 263
Kayıt tarihi
: 29.09.14
 
 

Eczacılık mesleğimin yanında Edebiyatın da olmasını istedim çünkü çok sevdim. Yazma eylemi; hayalle..