Cenaze Üzerinden Provokasyon!

HDP'li vekil Aysel Tuğluk'un annesi vefat ediyor. Tuğluk'un kendisi de dahil olmak üzere HDP'liler cenazeyi kaldırarak Gölbaşında defnediyor. Ancak, haberlere göre, bir grup insan bu define karşı çıkıyor.

Karşı çıkanlar, "Burası Ermeni mezarlığı değil" diye çıkışıyor. Bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu devreye girerek durumu yatıştırıyor. Protestocular uzaklaştırılıyor ve soruşturma başlatılıyor.

Buraya kadar durum hiç hoş değil elbette... Ölen kim olursa olsun, kimin yakını olursa olsun artık bir ölüdür ve ona yapılacak işlem inançları gereği cenazesini kaldırmaktır.

Bizim inancımız da örfümüz de bunu gerektirir. Ölü üzerinden dünya hesapları görülmez. Kaldı ki, kızı millete devlete aykırı işler yapsa bile, söz konusu cenazenin bu işler de herhangi bir dahli yoktur.

Kim ya da kimler insanları tahrik ederek böyle çirkin bir provokasyona alet etti, bunlar araştırılmalıdır. Son zamanlarda etnik veya mezhepsel tahriklerin artacağına dair haberler duyulmaya başlanmıştı.

Özellikle CHP ve HDP'nin birlikte hareket ederek, daha fazla sivil "itaatsizlik" örnekleri vereceğini dair, kendi ağızlarından açıklamalar oluyordu.

Bu cenaze işinde de, böyle toplumu irite edici bir amaç seziliyor...Neden?

Çünkü, HDP'liler, polis tüm önlemleri alıp güvenliği sağladıktan sonra cenazeyi mezardan çıkararak, tekrar dini işlemler yapıp Tunceli'ye göndermek için harekete geçiyorlar.

İşte, mesele burda başlıyor. Ölen kişi'nin terörle, bölücülükle ilgisi olmaması önemli değil, ancak "bölücü" zihniyet bunu bile kullanmaktan geri durmuyor.

Diyelim ki, bir kaç cahil, cenazenin gömülmemesi için slogan attı... Bu kendi başına bir sorundur evet... Bizim ülkemizde olmaması gereken  çirkin bir yaklaşımdır.

Peki, güvenlik güçleri bunları uzaklaştırıp emniyeti sağladıktan sonra, siz niye gömdüğünüz cenazeyi tekrar çıkarmak gibi görülmemiş bir provokatif eyleme imza atıyorsunuz.

Çünkü, tıpkı Gezi zamanında yaptığınız gibi, ölümlerden anarşi devşirmek istiyorsunuz!

Emperyalizm asla boş durmuyor... Türkiye'yi Suriye'den uzak tutmak, ABD ve şürekasından bağımsız politikalar yürütmesini engellemek isteyenler yine içerden çalışmaya başladılar.

Aslında, casusu bol ülkemizde bu çalışmalar hiç durmuyor... Ancak, bazı zamanlarda özellikle toplumsal dokudaki farklılıkları kaşıyarak, farklı bir Türkiye algısı oluşturmaya gayret ediyorlar.

Şu günlerde böyle tahrik edici faaliyetlere karşı dikkatli olunmalı... Cenazeler, cinayetler insanların moralini bozmak, etnik veya mezhebi farklılıklarımızdan fitne çıkarmak için uğraşacaklar.

Bu tür oyunları hep oynadılar... Sivası yaktılar; Başbağları yıktılar, Gezi'de bir kaç ağacı bahane edip ülkenin muvazenesini bozdular... Şu günler yine böyle dışardan destekli olaylara gebe gözüküyor.

Suriye'de yeni bir Skyes-Picot (bölüşüm anlaşması) yapmaya çalışan emperyalist güçler, Türkiye'nin enerjisini ve dikkatini kendi içine yoğunlaştırırak bölgede rahat haraket etmek istiyor.

HDP'liler her zaman bu işler için kullanışlı birer eleman oldu... CHP'nin son yıllardaki liderliği de hızla pariye HDP'lileştiriyor... Siyasette itibar görmeyenler sosyal olaylara yönelerek "muhalefet" yapmak istiyor. Ne var ki, bu "milli muhalefet" olmaktan çok öte...

Sivil "itaatsizlik" diye maskeledikleri aslında "devlete isyan"dan başka bir şey değildir... Son günlerde "itaat" üzerine verip veriştirmeleri demek ki boşuna değilmiş...

Belli ki, toplumun bir kesimine bilinçaltı mesajlar verilerek, onları tahrike hazır hale getirmek istenmiş... MEB müfredatındaki "itaat" kelimesinden niye bu kadar fırtına koparıldığı anlaşılıyor...

İnsanları isyana teşvik etmek için, önce "itaat" fikrini tu kaka yapacaksınız, sonra da "haydi sokaklara" diye bağırabilirisiniz...

Biz bu filmi çok gördük... Fakat hala izleyicisi olmalı ki yine vizyona konuyor... Emperyalizm'in bizim izlediğimiz filmleri tekrar tekrar izlemekten bıkmadığımız biliyor herhalde.

Lütfen uyanık olalım!...Allah memleketimizi, milletimizi her türlü fitneden korusun... Amin!