Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '16

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Chicago

Chicago
 

1930-40’lı yıllarda gangsterleri ile tanınan Chicago, Michigan Gölünün güney ucuna, gölü doğuya alacak şekilde kurulmuş. Düzenli bir şehircilik planı örneği olarak çok önceden planlanmış. Yollar ızgara şeklinde kan damarları gibi bütün kenti sarıyor ve hiçbir yerde aksamıyor. Düzeni yalnızca göle dökülen nehir bozuyor. Nehirle neredeyse ızgara biçimi sokakların her kesiştiği her yerde bir köprü yapılmış. Köprülerin tamamı açılıp kapanabiliyor. Bizdeki İstanbul Galata Köprüsünden 15 tane düşünün. Yan yana dizilmişler. Üstelik bazıları çit katlı. Bazısının üstünden banliyö geçiyor, bazısı alttan geçen taşıt yollarını bağlıyor. Kentin iki adası ve göl doldurularak kazanılmış alanları bulunuyor. Eskiden bunlardan birinde havaalanı bulunuyordu, şimdi terk edilmiş.

Kent 1833 yılında kurulmuş. Nüfusu 3 milyon kadar, ancak 1950’de 3.5 milyonu bulmuş ve sonra düşüşe geçmiş. Banliyöleri de hesaba katılırsa 9.5 milyon kadar bir nüfusu var. Bu sayı ile Los Angeles ve New York’tan sonra ABD’nin üçüncü büyük kenti.

Her metropol kentte olduğu gibi burada da her türlü insan yaşıyor. Latinler (%15), Siyahlar (%33) oldukça büyük bir bölümü oluşturuyor. İngilizce bilmeyen Hispanikler var.  Rus göçmenler de oldukça kabarık sayıda. Anglo-Sakson beyazlar %30 kadar. Asyalılar %5.5, diğer ırklardan %13.5, melez olarak %3 insan bulunuyor. Dine oldukça bağlı bir kent. Rus asıllılar Ortodoks, Latinler, İrlandalılar, Fransızlar Katolik, Alman ve İngiliz asıllılar Protestan mezhebinden. Gelir düzeyi tüm kentte iyi olmasına karşınKuzeyde yaşayanlar güneydekilerden daha varlıklı.  İklimi bizim Orta Anadolu iklimi gibi, biraz soğuk geçiyor.

Tarihinde, 1871 yılında çok büyük bir yangın geçirmiş. Bir evde büyük olasılıkla bir ineğin lambayı devirmesi sonucu çıkan yangında, kent merkezi içinde olmak üzere 2000 hektar alan yanmış, 300 kişi ölmüş. O kadar güçlüymüş ki nehrin bir kıyısından ötekine sıçramış. İki gün sürdükten sonra ancak yağmaya başlayan yağmur sayesinde sönebilmiş. 1919 yılında görülen bir grip salgınında da binlerce insan ölmüş. En büyük kaza ise Temmuz 1915’te olmuş. Eastland adlı bir feribot, limanda araç ve yolcu bindirirken denge arızası nedeniyle olduğu yerde devrilmiş ve 900 kişi ölmüş.

Chicago gücünü bankacılıktan, endüstriden ve ticaretten alıyor.

Chicago’da meydan yok. Büyük insan toplulukları bir araya gelemiyor. Bu kuruluş düzeni bütün Amerikan kentlerinde görülüyor. İnsandan korkmuşlar. Şimdi bizimkiler de meydanları yok etme veya kontrol altına alma çabası içinde. Heykeller çok alçakgönüllü boyutlarda ve sayıları çok az. Onlar da yüksek bir yerlere yapılmamış. Yanına gidip resim çektirilebilir.

Kentte eski ve yeni yapılar bulunuyor. Eskiler ömrünü doldurdukça yıkılıp yenisi yapılıyor. Bildiğiniz gibi yüksek yapılarda yıkım işi patlayıcı kullanılarak yapılıyor. Merkezinde gökdelenler bulunuyor. Antenleri ile birlikte dünyanın en uzun yapılarından biri olan Sears Tower kent merkezinden biraz uzakta. Şimdi başkan adayı olan Trump, kent merkezinde, tam nehir kıyısında eski bir yapıyı yıkarak yerine büyük bir gökdelen otel yapmış. Üzerine de görmemişler gibi adını yazdırmış, reklamını yapıyor. Bunun yanında iki adet gökdelen otopark yapısı var ki muhteşem. Bunun çok küçük örnekleri bizde de çok yetersiz olarak görünüyor. Kent merkezinde de çok sayıda katlı otopark bulunuyor. Trafik sıkışıklığından söz etmek pek mümkün değil. İşten çıkma saatlerinde biraz sıkışıyor, o kadar.

Merkezden uzaklaştıkça yapı yükseklikleri azalıyor. En dışarıda 2-3 katlı müstakil evlerden oluşan yerleşim bölgeleri var.

Nehir kıyısında yollar iki katlı. 3 metre kadar aşağısında nehir kıyısında gezilecek ağaçlıklı, dar bir yaya yolu bandı bulunuyor. Kiralık elektrikli bisikletle 18 mil tutan sahil yolu gezilebilir. Nehirde gezi motorları da işliyor. Bunlar göle de çıkabiliyor. Güney yakasında, yol seviyesinin altında bir Vietnam’da ölenleri anma köşesi yapılmış. Bir duvarda ölenlerin isimleri yazılı. Tören yapacak bir alan yok.

Chicago’da metro yok, onun yerine genellikle yolların üzerinden giden banliyö treni var. Çelik konstrüksiyonla yapılmış. Nehrin güney yakasında dört köşe bir halka oluşturuyor. Buradan bir kol kuzeye, bir kol güneye, bir kol da doğuya gidiyor. Çok gürültülü olmasına rağmen sakinlerinin pek fazla itirazı yok gibi. Bazı yerlerde yapıların ikinci katının birkaç santim ötesinden, sanki evin içinden geçiyor. Tren geçme süresi 10 dakika olduğuna göre bu evlerde uyumak pek kolay olmasa gerek. Metro yerine ucuz olması için bunu tercih etmişler. Böyle olunca tren yolu trafiği ve yaya ulaşımını kesmiyor. Bu çok önemli. İsteyen ve gücü olan, bütün kenti yürüyerek dolaşabilir.

Demiryolu ağı banliyöden ayrı olarak kentin ortasına kadar geliyor. Buradan güneye, ABD’nin diğer kentlerine gidilebilir.

İrili ufaklı yaklaşık 10 adet havaalanı var. Bunlardan yaklaşık 50 uçak kapasiteli Uluslararası Midway havaalanı güneyde, yaklaşık 200 uçak kapasiteli Uluslararası O’hare Havaalanı kuzeyde bulunuyor. Kent büyüdüğü için bizdeki gibi alanlar kent içinde kalmış. Ama en azından plana sadık kalmışlar. Bizim Yeşilköy aşama aşama yapılacaktı. Daha birinci aşaması yapılmıştı ki proje değişti. O da yetmedi, şimdi başka yere taşınıyor. Bunların maliyeti üzerimize yıkılıyor.

Chicago birçok müzik grubu yetiştirmiştir. Başlıcaları, Santana, Earth Wind and Fire, Styx, buradan çıktı. Chicago adlı grup ise çıkışından sonra güneye taşındığı için buradan sayılmıyor. İki senfoni orkestrası var. Chicago müzik grubu en sevdiğim gruplardan biridir. Onların 70’li yıllarda çıkan XI. albümlerinin üzerinde kentin eski bir haritası vardı. Burada kuzeydeki iki semtin isimleri yazılıydı, Vilmette ve Evanston. Uzun süre albümün adını bir insan adı gibi ‘Vilmette Evanston’ sanmıştım. Müzikte caz, klasik, pop, rock, her şey var. Bu albümden sonra gitaristleri kendini yanlışlıkla vurup hayatını kaybetmiş.

Chicago görülmesi gereken bir yer ama orada yaşanır mı, o biraz zor. Çünkü özellikle kent merkezinde kıyı bandı dışında yeşil alan görmek mümkün değil. Bir kat yukarıdan giden metro gürültü kaynağı. Her santimetrekare değerlendirilmiş ama bu arada insan unutulmuş. Ağ biçiminde monoton yolları ancak farklı yapılar farklılaştırıyor. Bir de yön tayini yapabilenler yukarıda uçları görünen gökdelenlere bakarak nerede olduklarını anlıyorlar olsa gerek. Monotonluğu bir de banliyö tren yolları bozuyor. Çok yaygın olmadığı için her taşıt yolunun üstünde bulunmuyor. Bu çift katlı yolları referans alarak kentte gezilebilir.

Bir itirafta bulunayım. Chicago’yu gidip görmedim. Ama bütün bu bilgileri veren Google Earth’e ve internete teşekkür ederim. Gitmiş kadar oldum.

http://worldpopulationreview.com/us-cities/chicago-population/

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..