Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Desensitize ölçütü

Desensitize ölçütü
 

Duyarsızlaşma


Sorunları dağ gibi yığılan günümüz nevrotik insani genellikle çözüme hangisinden başlayacağını ve nasıl çözeceğini kestiremeyeceğinden aniden eylemsiz kalır. Tepki göstermeme, iç dünyasına kapanma gibi davranışlarla karşımıza çıkan duyarsızlaşma; hassasiyetin azalması maalesef çağımız insanının önemli bir hastalığıdır.

Ülkemizde gittikçe artan bir sendrom haline gelen, en gencinden tutun da yaşlısına kadar pek çok kişi toplumsal duyarsızlık hastalığına yakalanmış olduğunu gözlemliyorum. Toplumsal bir körleşme ve adaletsizliklere, özgürlük karşıtlığına, ahlaksızlığa karşı oluşan ciddi bir suskunluk var. Onlar sustukça başkalarının haklarının gasp edildiği, göz yumdukça insanların, insan olduklarının unutulduğu bir Türkiye manzarası resmediliyor. Hayatı sorgulamayı unutanlar çoğunlukta, sorgulayanlarsa suçlanmakta!

Ülkemiz insanı, son yıllarda çok üzücü, ezici, unutulması zor haberler ve olaylar içinde varlığını ve de ruh sağlığını korumak durumunda kaldı, hala da kalıyor. Her kötü haberle sarsılıp, kaygılanıyoruz. Ancak daha bu durumu sindiremeden hemen yeni ve bazen öncekinden de sarsıcı bir haberle yüz yüze geliyoruz. Bu, bizim gelişmekte olan ve demokrasiyi tam olarak sindirememiş hukukun uygulanmakta zorlandığı toplumlarla paylaştığımız ortak kaderimiz gibi. Gündem o kadar hızlı değişiyor ya da sistemli olarak değiştiriliyor ki duyarsızlaşmaya başlamak da kaçınılmaz bir hal alıyor. Bu belirsizlik ortamında artık kötü gelişmelere beklenen tepkileri vermeyen veya veremeyen kişiler belki de en kolay yönetilip yönlendirilecek kitleleri oluşturuyorlar. En yüksek ses ne diyorsa onun söylediğini yapıp o doğrultuda davranmak en kolay yol oluveriyor kitleler için. Yani kısacası insanın içindeki doğal eğilim olan unutma refleksi ile bunu çok da güzel yöneten egemen güçler bir araya geldiğinde toplumsal unutkanlık çok kolaylaşabiliyor.

Toplumsal hafızayı canlı tutmak, bazı yanlışların unutulmasını engellemek hiçbir zaman kin körüklemek anlamına gelmez aksine yaşanılandan ders çıkarmak ve kötü sonuçları irdeleyerek buna neden olan faktörleri bulmak, zayıf noktalarımızı keşfetmek ve yüzleşmek cesaretini göstermek anlamına gelir. Bu noktada parmağımız dışarıdakini göstermeden, kendi hatamızı yakalamak ve sorumluluğumuzu üstlenmek, bu çok çetin tedavi sürecinin ilk ve en önemli adımı olacaktır.

İnsanların hayatın gerçekliğine, doğaya, topluma, toplum içindeki bireylerin kendi kendilerine yabancılaşması, bireyler arasında şiddetin ve saldırganlığın daha da yaygınlaşması, toplumsal olayların oluşumu, provoke ve manipüle edilmesi, savaşların oluşumu ve desteklenmesi zemin hazırlanması, Psikolojik sorunların artması ve bunların toplumsal sorun haline gelmesi, Tekilleşme, çıkarcılığın, güvensizliğin ve kuşkuculuğun artması, İnsanların adalet kavramına olan güvenlerinin yitirilmesi, Toplumda ahlaki dejenerasyonun meşrulaşması, Toplumsal ve kültürel değerlerin (din, milliyetçilik, ailesel değerler vb.), bireylerin üzerinde, sömürü malzemesi olarak kullanılması, şiddet, seks ve cinselliğin aşırı imajinasyonla ön plana çıkartılarak, sömürü ve tüketim malzemesi haline getirilmesi, bireylerin, duygu ve düşünce dünyalarına müdahale edilmesi, sömürülmesi ve bir mübadele aracı olarak bunun üzerinden çıkar sağlanması, Toplumda gruplaşmalar, kamplaşmalar; ideolojik, siyasi, dinsel önyargılar oluşturulması, Toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerin meşrulaştırılması, İnsanların yanlış bilgilendirilmesi ve cehaletin artması ve genel olarak, kültürel kirliliğin her alanda artması, toplumsal duyarsızlaşmaya, dezentiniziye neden olmaktadır.

Paylaşmanın asaletini, bencilliğin çirkinliğine değişmeyen Türk toplumuna neler oluyor? Açlık, sefalet, susuzluk, küresel ısınma, çevre kirliliği, doğanın yok olması, bana neciliğin, bencilliğin sonuçları değil mi? Gözetmek, kollamak, korumak, sahip çıkmak yerine kendi kabuğuna çekilme insanların sıkıntılarından dertlerinden kaçma neye hizmet eder bu şekilde yaşamak kimi mutlu eder?

Kaderci ve olağan dışı kaderimizi yaşadığımız bir dönemde belki de en önemli hamlemiz, yakın tarihimizde canımız yanınca kendimize gelerek, işgal edilen Anadolu’yu kurtarabilmek olmuş.

Sorunlar; Kamusal ve sosyal bir mesele olmaya başladığında ise; ancak olay ya da peş peşe gelen olaylar bizim kişisel alanımızı aşıp kamusal ve sosyal bir mesele olmaya başladığında, vicdanımızla baş başa kalırız. Buna bağlı olarak algılarımız da değişir. Her ne kadar savunduğumuz bir hayat görüşümüz ve siyasi bir fikrimiz olsa da artık insanlık adına her türlü görüş ve fikrin de üstünde bir duruş sergilemenin gerekli olduğu haller yaşanmaktadır. Yılan dokunmadıkça istediği kadar yaşayabilir mantığı da işlemez. Duyarlı insanlar bunun arkasına sığınamazlar. Bu aşamada bir de insanın başkasına karşı duyarlı olabilmesi için öncelikle kendi temel ihtiyaçlarını doyurmuş olması gerektiği gerçeği ile de karşılaşırız.

Duyarlılığımızı koruyabilmek için ne yapmalıyız? Bir kere öncelikle bu kadar kolay unutmamalı, duyarlılıklarımızı koruyabilmeli, en temel insanlık hallerimize sahip çıkabilmeli, dün ve bugün yaşadıklarımızdan dersler çıkarmalıyız!

Duyarlılık gösterilip, ortak davranılmazsa herkes üzerine düşeni yapmazsa problemler çığ gibi büyüyerek tüm toplumun insanlarını tehdit eder. Desentinize; bir olaya verilen tepkinin, duygunun, olayı tekrar tekrar yaşadıktan sonra, tepkinin, duygunun zayıflamasına denir. Olayın şiddetinin zihnen yitirilmesidir. Karen Horney, günümüzün nevrotik insanı kitabında “nevrotik kişilikler”in en çok üç biçimde görüldüğünü belirtir, üçüncü nevrotik kişilik tipininde “kaçınan kişilik” olduğunu ve bu kişilik sahibi insan da “göze çarpmaktan, üstün olmaktan, dikkati çekmekten kaçındığını, kaygılarını bastırmanın yolu olarak “herkesten ve her şeyden uzak durma”yı seçtiğini söyler. Dünyamız ve ona ait canlılar için, İnsanlar duyarsızlığı aşmalıdır. Zira, ilgisizlik ve kayıtsızlık ve de duyarsızlık insana özgü olmayan bir durumdur.

Plinius’un “Herkes kendisi için bir derstir.” Sözünü hatırlatarak, son tahlilde insanlık adına desentinize kalibrasyonunuzu (ölçüt/ölçek) test etmenizi öneriyorum.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..