Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '15

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Dilde özleşme ve özleşmeye karşı olanlar

Dilde özleşme ve özleşmeye karşı olanlar
 

gdansman blogspot.com


Dilde özleşme ve özleşmeye karşı olanlar

Tanzimat’la girmeye başlayan Batılı ekin (kültür) öğeleri Osmanlıca ’ya egemen olan Arapça-Farsça ekin ( kültür) öğeleriyle yer değiştirmeye başlamıştır. Oysabugün, ülkemizde kendi işini bırakıp ölü, yapay bir dil olan Osmanlıcayı diriltmeye çalışanlar var. Diğer yandan Batı kaynaklı sözcükleri kullanma, özellikle yazarlarımızda, günlük yaşantımızda sıkça rastlıyoruz. Neredeyse Türkçe sözcükleri kullanmak, bilgisizlik, kültürsüzlük olarak algılanır oldu. Sözlü ve yazılı basında Arapça, Farsça, Batı kaynaklı sözcüklerden geçilmiyor. TDK’, yabancı sözcüklerin karşılıklarını,Yabancı Kelimelere Karşılıklar adındaki kitapta vermiş. Türkçeye gönül verenler, Türkçeyi yeğleyenler, Türkçenin yaşmasını isteyenler, özetle toplumun tüm kesimleri bu konuda duyarlık göstermesinin Türkçe sevgisi olacağı görüş ve düşüncesindeyim. Bu yabancı kaynaklı sözcüklerin bazıları ve Türkçe karşılıkları şöyle:

absürd (saçma, anlamsız),hesap (ekleme; hesap),giriş (giriş),düzenleme(düzenleme), düzenlemeci (düzenlemeci),kanıt (kanıt, delil),ilân tahtası (ilân tahtası, duyuru tahtası), düşürüm (düşürme), bildirge (bildirme, durma),depresyon (ruh çöküntüsü),uyarıcı (uyarıcı), kıdemli (kıdemli), duygudaşlık (duygudaşlık),dayatılmış (dayatma),uyum (bütünleşme, uyum), görüngü (görüngü),final (sonuç),fizibilite (uygulanabilirlik),dünya çapında (küresel), yerleşke (yerleşke),görümsetme (görüntüleme), karmaşa (karışıklık), komplo (tuzak),akışkan (akışkan),ayırmaç(ayırmaç),l ojistik  (donanım),çalar(ince ayrım),yemekaltı(yemekaltı, ön yemek),paradoks (çelişki, saçmalık), parametre (değişken), anlık(geçici), performans(başarım),durgunluk (durgunluk),yenilenme  (düzeltme, yenileme)…

 Dilde yenileşme, değişim, özleşme Tanzimat’la başlamış; çağdaş uygarlık değerlerini, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Süavi, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Refik Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai… Gibi yazarlar halka benimsetmeye çalışmışlar. Bu yazarlar, günün koşullarına göre halkın anlayacağı bir dil kullanmaya özen göstermişler. Toplumsal sorunlara yönelmişler; durağan, yazgıcı bir yaşam anlayışı yerine dirik, devingen bir yaşam anlayışını benimsemişler. Toplumu, eski yazının, düşler ve masallar evreninden uzaklaştırmaya çalışmışlar; ancak yazıda Osmanlıcayı kullanmak zorunda oldukları için yenileşmeler, toplumun alt katmanlarına değin inememiş; çünkü Arap harflerinin yazılması, okunması zordur. Tanzimat döneminde başlayan dilde Türkçeleşme akımı, Cumhuriyet’te hız kazanmıştır.

Ülkeler arasındaki sosyal, ekinsel, bilimsel etkileşim sonuncu diğer yazı dillerinden sözcükler girebilir. Örneğin, soba, şarampol Macarcadan;gocuk, kuluçka Bulgarcadan;kapuska, semaver Rusçadan; ceylan, maral, kaburga Moğolcadan; Batı dillerindenbalo, dans, fuar, lojman, salon, kravat, okul…Gibi binlerce; Arapça, Farsçadan da sayısız sözcüklerin geçtiği bilinmektedir. Diller, yöreye, bölgeye, tarihsel gelişmelere, insanların ekinsel düzeylerine göre değişir, çeşitlenir.

Çağdaş Türkiye Türkçesi

Türkiye Türkçesi, Batı Türkçesinin son ve bugün de devam eden evresidir.1908 Meşrutiyeti’nden sonra başlar. Bu devrede Türkçenin tümcesi kısalmış, tümce öğeleri yerli yerine oturmuştur. Osmanlıcadan Türkiye Türkçesine geçiş, yazı dilinin, konuşma diline yaklaştırılmasıyla başlamıştır. Türkiye Türkçesi’nde bugün kullandığımız Türk yazı dili, temel olarak İstanbul ağzına dayanmaktadır Cumhuriyete kadar süren ilk devrede, Osmanlıca, henüz sahneden çekilmemiştir.19. yüzyıl ortalarından itibaren gazeteciliğin ve Batı etkisindeki edebiyatın gelişmesiyle hızlı bir evrime uğrayan Osmanlıca.Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından kısa bir süre sonra gerçekleştirilen Harf Devrimi   (1928) ve Dil Devrimisonucunda kullanımdan kalktı. Türk Dil Kurumu Eylül 1932’de Atatürk’ün başkanlığında ilk toplantısını yapar.  Atatürk’ün başkanlığında başlatılan dil devrimi, Türkçeyi yabancı etkilerden kurtararak ulusal, arı bir dil olması için çalışmalar yapar Türk Dil Kurumu, şu kararları alır:

Türkçe lehçelerin metinleri ve sözlükleri hazırlanacak, bu lehçelerin dil özellikleri incelenecek, Türk Dilbilgisi hazırlanacak, Türkçe sözlük yapılacak. Türk Dil Kurumu bu programı gerçekleştirmek için Dilbilgisi Kolu, Sözlük Kolu, Terim Kolu, Derleme Kolu, Dilbilim Filoloji Kolukurarak çalışmalara başlamıştır. Dil Devrimiyle dilde arılaşma akımı hız kazanır. Türkçe yabancı dil kurallarından kurtarılır. Dili arılaştırma amacıyla Anadolu ağızlarından derlemeler yapılır, eski yapıtlar taranarak Türkçe kökler bulunur, sözcük yapımına işlerlik kazandırılır. Bugün Türkçe; zengin bir sanat, kültür, eğitim ve bilim dili olup; bağımsızlığımızın temelidir

Dil devrimi, bir Atatürk atılımıdır, bir cumhuriyet yücelişidir.
Kimi bilinçli yazarlar, Dil Derneği Başkanı ile Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı, alanlarına ilişkin tepkilerini açıkladılar. Biz de dilcilerimizden Ali Can ‘in bir anlatımından özet vererek katılıp            destekliyoruz:
“Türk sözlüğünde 104.481 sözcük var. Türkçe 89.689, Arapça 6.463, Farsça 1.374, Fransızca 4.974, öbür diller (İngilizce, Almanca, İtalyanca, Ermenice) 1.815. Kaynak, internette “Türkçenin Dirilişi Hareketi Sitesi -06/2014. Şemsettin Sami‘nin Kamus-ı Türkî’sinde 30 bin sözcük var. 15.700’ü Arapça- Farsça, 1.600’ü öbür yabancı diller. Ş. Sami bu sözlüğüne 1900’lü yılların başında yazın ve konuşma dilinde kullanılan sözcükleri almış. XL. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Türk adlı yapıtında Türkçenin arapçadan, XV. yüzyılda Ali Şir Nevayi Muhakemetü’l Lügateyn adlı yapıtında Türkçenin Farsçadan daha az yetkin olmadığını anlatmışlardır.”(Yekta Güngör Özden,  15.01.2015 Sözcü)

Türkçenin bugünkü düzeye gelmesinde, Türk Dil Kurumunun ,dili özleştirme çabalarının rolü büyüktür.Arapça ve Farsça sözcükler, bu kurumun çalışmalarıyla atılmış,yerine Türkçe kaynaklı sözcükler konulmuştur.Yeni sözcüklerin tümünün kimi çevrelerce benimsenip kullanıldığı söylenemez. Yenilikten, değişimden yana olmayanlar, Osmanlıcadan kopamamışlar yapısı, kaynağı Türkçe olan öğrenci, öğretmen, yargıç, devrim Sözcükleri kullanma yerine Farsça ve Arapça olan talebe, hoca, hâkim, inkılâp kullanırlar. İnkılâbıda yanlış algılar köpekleştirmeolarak tanımlar ya da yapılan yenilikleri içselleştiremeyen Arapça hayranı ya da öyle gözükmeyi politik çıkarlarına yarar sağlayacağını düşünen-Arapçayı da bilmezler ya bugünlerde Cumhuriyet Devrimleri’ne karşı çıkmak modadır ya-dilde yapılan devrimlere karşı çıkanlardan biri de Ömer Tuğrul İnançer, 1928’de yapılan ‘Harf Devrimi’ için, “Bu memlekette inkılâp (köpekleştirme) yapılmıştır” “İnkilap mı? İnkilap ne demek biliyor musunuz ‘Köpekleştirme’ demektir. Bu memlekette inkilap (köpekleştirme) yapılmıştır. Dünyanın  en büyük kütüphane cinayeti 1928 yılında Türkiye’de olmuştur. Bir gecede Türkiye’nin kitapları okunmaz hale gelmiştir…”dedi.

Evet; “İnkılâp” kelimesini, “k” harfini ince okumak suretiyle, daha doğrusu “ki” hecesini “ki” olarak okumak suretiyle telaffuz ederseniz, Arapçada “köpek” anlamına gelen “kelb” sözünden mütevellit “İnkilâp = köpekleşmek/köpekleştirmek” olur. Ancak eğer “İnkılâp” kelimesini, “k” harfini kalın okumak suretiyle, daha doğrusu “kı” hecesini yazıldığı gibi okumak suretiyle telaffuz ederseniz, o zaman da yine Arapçada “değişmek, bir halden öbür hale geçmek” anlamına gelen “kalb” sözüne atıf yapmış olursunuz. Anlaşılan yukarıdaki iftira ve itham içerikli sözlerin sahibi olan zat, “İnkılap” kelimesinin kökünü düpedüz yanlış biliyor veya doğru bildiği halde (iktidar erkine yaranmak maksadıyla) yanlış söyleyerek muhataplarına açık açık yalan söylüyor! Onlarda yanlış algılar oluşmasına çalışıyor.

Böyle düşünenler, eski yazıyı (Arap harflerini) okullarda zorunlu öğretilmesini isteyenler, bu konuda da toplumu ayrıştırdıklarının bilincindeler mi?

Dilde yenileşme, değişim, özleşme Arap alfabesiyle değil; Latin alfabesiyle gerçekleşmeye başlamıştır. İşte Türkiye Türkçesi de, İslam kültürü öğelerinin Türkçe üzerinde egemenliğinin zayıfladığı devrede, Batılı kültür öğelerinin girmesiyle ortaya çıkmıştır. Türkçe, artık, Batı dillerinden girecek olan sözcüklere, yeni kavramlara kapısını açar. Bugün de Türkçemiz, Batı dillerinin özellikle de İngilizcenin etkisindedir. Dükkân, mağaza, iş yeri adlarında İngilizce sözcüklere özenilmektedir.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..