Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Doğayı seviyorum

Doğayı seviyorum
 

Kime sorsan “Doğayı seviyorum” der. “Doğa sevilmez mi?”

Gördüğüm kadarıyla insanların doğa sevgisinden anladığı çoğu zaman yeşillik alanlarda oturmak, top oynamak , mangal yakıp et yemektir, üstelik arkalarında bir yığın çöp bırakarak.

Doğa ne demektir?

Doğa insan demek, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, toprak, su, hava demek. Doğa sadece yeşillik alanlardan ibaret değil ki. Bunlardan birisini sevmemek bile doğayı sevmediğin anlamına gelir.

Peki sevmek nedir?

Sevmek; emek vermek, sorumluk hissetmektir. Birlikte olduğunda mutlu olmaktır.

Bu anlamda doğayı sevdiğimizi söylüyorsak, ona emek vermeli sorumluluk hissetmeli ve doğayı oluşturan tüm unsurların varlığından mutluluk duymalıyız.

En önemlisi de bizler de doğanın bir parçası olduğumuza göre ve var oluşumuz doğanın varlığına bağlı olduğuna göre kendimizi sevmeli doğal bütünlük içerisinde birlikte nasıl daha mutlu ve sağlıklı olabiliriz bunun çabasını göstermeliyiz.

İnsanı sevmeyen birisinin doğa sevgisi olabileceğini düşünebilirmiyiz? Kendini doğaya karşı sorumlu hisseder mi?

Veya hayvanları sevmeyen birisi?

Hayatında saksıda bile olsa hiç çiçek yetiştirmemiş, bir ağaç dikmemiş ve onun büyümesini izlememiş birisi ne kadar ben doğayı seviyorum derse desin , yüreğinde o samimi sevgi ve sorumluluk duygusunu taşıyabilir mi? İnandırıcı olur mu?

Aklıma yıllar önce "İnce İnce Yasemince" programında Yasemin Yalçın’ın bir skeci geliyor;

Türk milleti olarak doğayı yeşilliği seviyoruz ya!...Skeçte de ailece arkası açık bir kamyonetle, doğanın kucağına, pikniğe gidilir, ormanlık bir alana. Kalabalık, erkekler çizgili pijamalı, atletli.

Kadınlar sevinçli , telaşlı, pikniğe gidiliyor ya…evden ne buldularsa doldurmuşlar.

Sürekli bir yemek hazırlama telaşı, koşturmaca. Ateşler yakılır, etler hazırlanır, kadınlar tarafından.

Erkekler keyiflerinde, rakılarını içip top oynarlar.Yiyecek artıkları, çöpler ortalığa rahatça atılır.

Yakılan ateşin dumanından göz gözü görmez olmuştur. Bu sırada Yasemin Yalçın hem etleri pişirip hem de ateşi yellendirirken , dumanın içinden öksürerek;

“Oooof of doğa gibisi yok , ben doğayı çok seviyorum” der.

Daha sonra bütün çöplerini ve pisliklerini toplamadan, rahatça ortalığa savurup, ateşi de tam söndürmeden toparlanıp evlerine giderler mutlu bir şekilde.

Ve tam olarak söndürmedikleri ateş bir orman yangınına sebep olur. Kara mizah yani…

Bu görüntüleri aslında biz çok görüyoruz. Her yıl dikkatsizlik yüzünden ormanlarımız ve içindeki milyonlarca hayvan, canlı yanıyor.Cinayet kötü bir şey ama bu cinayetin katmerlisi. Sularımızı, havamızı kirletiyoruz hoyratça. Sokak hayvanlarını itlaf ediyoruz temizlik uğruna. İnsanlar birbirlerine karşı kaba, hoşgörüsüz, sevgi ve saygı gittikçe azalıyor. Ve kime sorsan “ben doğayı çok seviyorum” diyor.

Sevginin öğrenilebilir bir kavram olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı bir insansak yani beyin fonksiyonlarımızda, salgılarımızda bir anormallik yoksa , sevgi öğrenilir. Çocuklar ailelerinden, sosyal çevrelerinden, eğitim öğretim kurumlarından sevgiyi öğrenirler, öğrenmeliler.

Doğa sevgisini başka sevgilerden ayrı olarak göremeyiz.. Doğanın ne olduğu, insanın bu bütünlük içerisindeki yeri ve sorumluluğunun, çocuklarımıza öğretilmesi onların varlığı, gelecekleri ve mutlulukları açısından çok önemli.

Doğa sevgisi yüreğinize doğsun ve bir ağaç dikin, bir hayvan sevin, tanımadığınız bir insana gülümseyin…….
 

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..