Domino Etkisi Sadece Oyun Taşlarında Olmaz

   Vakti zamanında mutluluk, sevgi gibi duyguları doyasıya yaşayamamış insanlar belli bir yaş seviyesine geldikten sonra bu yaşanmamışlığın verdiği boşlukla farklı kişilikler inşa etmeye başlarlar. Farklı kişiliklerden kast edilen ise kendi yaşadığı şekliyle ya da ona yaşatılan haliyle evlatlarına, arkadaşlarına veya belli bir iletişim içerisinde olduğu insanlara karşı aynı muamelede bulunmalarıdır. Onda bırakılan boşluğun aynısını o da başka insanlar üzerinde bırakmaya başlamaktadır. Tam da bu noktada domino etkisi devreye girer. Çünkü öğrendiği yetiştirilme tarzı budur. Duygu dünyasındaki eksiklikler yaşantısındaki yeni eksikliklere gebedir. 

   İşte bu yüzden günümüzde sinirli insan yoktur aslında. Onun yerine stresli, mutsuz, sevgisiz insan vardır. Çünkü mutluluk , sevgi gibi duygular insanlara doyasıya yaşatılmadığı zaman tahammül etmeyi bilmeyen, başkalarının başarı ve mutluluğunu kıskanan bir insan ortaya çıkarılmış oluyor. Böyle insanlar tanıdıkları insanlardan kendilerindeki boşluğu doldurmalarını istemektedirler. Buna bir nevi egosunun yüceltilmesi arzusu da denebilir. Ve amaçlarına ulaşamadıkları için sonrasında sergiledikleri tavır da tıpkı günlerce aç bırakıldıktan sonra ziyafet sofrasına oturduğunda sofra adabını unutup amacı o an sadece karnını doyurmak olan bir insan kadar adapsız ve kabadır. Bu da kişinin net bir portresidir. Zaman geçtikçe de ödün verilen karakter ve kişilikle birlikte etrafımızı amaçsız ve başıboş insan silüetleri sarmaktadır. Ne yazık ki bu kitle eksik ve yetersiz olduğunun farkında değildir, tam tersine kendini kabul ettirebilme gayesiyle olabildiğince çatlak sesler çıkarırlar. Sesleri çıktıkça ya da her şeye karşı konuşacak cümleler buldukça da kendilerini kaf dağında görürler. Ama fark edemedikleri bir şey var ki; boş teneke de çok ses çıkarmaktadır.

   Zihniyeti bu şekilde işlenmiş bir güruhun önüne geçebilmek için tüm insanlığa büyük görevler düşmektedir. Eğer bu görevin farkında olunmazsa; başka insanların hayatına karışmayı kendine vazife bilen, bulunduğu ortamın huzurunu profesyonel bir şekilde kaçıran, saygı-sevgi kavramını dahi menfaat üzerine yerleştiren ve en önemlisi de başkalarının hayallerini çalmayı kendinde bir hak olarak gören insan müsveddeleri ile daha çok işimiz var demektir. Ve unutulmamalıdır ki; mutsuzluk ve sevgisizliğin insan üzerinde bıraktığı olumsuz etkisi açlık ve susuzluktan daha tesirlidir.

   Selametle...

   Büşra Temiz Yeşiltepe