Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Don Kişot

Don Kişot
 

Miguel de Cervantes'in kaleme aldığı Don Quijote (orjinal telaffuzu: Don Kihote), ya da ükemizde bilinen adıyla Don Kişot, bir çok edebiyat okurunun sandığının aksine, 50-60 sayfalık bir çocuk masalı değildir. Kitap sağlam kurgusuyla yetişkinlere yönelik yazılmıştır. Ülkemizde ilk kez İspanyolca aslından tam metin olarak Roza Hakmen'in çevirmenliğinde ve Mine Urgan'ın düzeltmenliğinde Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisinde, Don Quijote La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade adıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından 886 sayfalık bir çeviriyle yayınlanmıştır.
 
Söz konusu romanın baş karakteri olan Alanso, İtalya'da Mancha eyaletinde, küçük bir köyde yaşamaktadır. Sürekli olarak şövalye öyküleri okuyan Alanso, zamanla dünyayı şövalye öykülerinde olduğu gibi görmeye başlar. Eski çağlardaki şövalyeliğin canlandırılması gerektiğine inanır. Bir gün, aklını iyice yitirir, kendisini son gezgin şövalye zanneder. Kafasında bir tas, elinde kılıç sandığı bir sopa, üzerinde paslı bir zırh ve cılız atıyla yola çıkar Alonso. Amacı eski çağlardaki şövalyeliği yeniden ortaya çıkartmak ve ezilen halkı kurtarmaktır. Oysa bakıldığında o yalnızca bir şövalyenin karikatürü olabilecek kadar şövalyedir. Maceradan maceraya atılmak ister, bunun için de tıpkı şövalyelerin yaptığı gibi kendine bir isim seçer; Don Kişot. Zihninde canlandırmaya başladığı hayal parçaları tamamlanmaya başlar. Eksik olansa mekânlar ve düşmanlardır. Köhne bir han birden şövalyelik töreni yapılan bir şato olarak görünür ona, buradan çıktığında yol arkadaşı olacak saf karakterli Sancho ile karşılaşır ve onu türlü vaatlerle kandırır. Düşmanlarını da bulur yolculuk sırasında, yel değirmenleri, koyun sürüsü, makineler...
 
Akıl hastalığı boyutuna varan hayalleriyle ve kendi yarattığı dünyasındaki mutluluğuyla ün yapmaya bile başlar Don Kişot. Ama olaylar nedense insan dışındaki varlıklarla iyi giderken, araya insanlar girdiğinde birden değişir ve bu değişim onun ruhsal olarak iyileşmesiyle birlikte yaşamına mâl olur.
 
Kitap, mizahî yönünün yanında aynı zamanda eleştiri yüklüdür. Ancak bu eleştiriyi yazarın yalnızca “ölmekte olan şövalyeliğe” karşı getirdiğini düşünmek doğru olmaz. Aslında uçup giden değerler karşısında hüzün doludur Cervantes. Yapacak insanî bir uğraşları olmayıp günlerini eğlenmekle geçiren Dük ve Düşes karakterleri özelinde soyluluğa karşı öfkelidir. Şövalye saf ve temiz ruhludur. İnsanlığı kurtarmak, kötülüğü yenmek gibi bir amaçla çıkmıştır yola. Don Kişot'un fark edemediği, kötülüğün artık doğa üstü olmadığıdır. Kötü olan güçlü kişilerdir ve onlara karşı girişilen savaştan bir idealistin tek başına galip çıkması mümkün görünmemektedir. Yazarın kitapta Don Kişot özelinde asıl vurgulamak istediği bu. Zaten bu nedenledir ki Don Kişot bir roman karakteri isminden çok, haksızlık karşısında umutsuz mücadelelere girişen kişilerin nitelemesi olmuştur. 
 
Türkler ve Osmanlı Devleti hakkında da sözlerin yer aldığı bu eser, oldukça akıcı ve anlaşılır bir yazım şekline sahip ve gerçekten her edebiyat severin okuması gereken bir klasik.
 
Toplam blog
: 5
: 205
Kayıt tarihi
: 19.02.14
 
 

Edebiyat, Felsefe, Tarih ve Sosyoloji ..