Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

18 Aralık '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Düğünlere Hediye Kömür Götürün

DÜĞÜNLERE HEDİYE Mİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
ODUN KÖMÜR GÖTÜRÜN ÇOK MAKBULE GEÇER...
 
Kış kapıya dayandı. Henüz iliklerimize kadar olmasa da akşamları titreme derecesinde üşüyoruz. Toplu sitelerde daha doğal gaza geçmemiş kaloriferli evlerde oturanlar var. Kimileri de yaz mevsimi ortasında yakacak sorunlarını hallettiler. Kat mülkiyeti sahiplerinden 100-150 lira olarak topladıkları paralarla, kömürlerini, mazotlarını alıp depolarına yığdılar. Bazı mahalle sakinleri ise doğal gaza terfi etmenin rahatlığı içinde olabilirler ki, değiller. Daha pek çok kat sahibi, sitelerinden içeriye giren doğal gazı evlerinin içine sokmamışlar. Kapılarına kadar gelen imkânı, maddi imkânsızlıklar yüzünden kapının ağzında bekletiyor. “Param olunca seni içeriye alacağım” der gibi, dış kapısının üzerindeki doğal gaz borusunun gaz gelecek kısmını çaputla tıkamışlar. Görünürde eskinin kaloriferli evleri, şimdinin doğal gazlı apartmanları. Lakin hanelerin içi sobalı. Zira sitelere doğal gaz verilmiş, bu yüzden de sitelerin kalorifer kazanları değiştirilmiş. Ancak evlerin içeriye doğal gaz pek çoklarınca alınamamış. Bu yüzden doğal gaz sisteminden yararlanamıyor nice site sakinleri. Dolayısıyla artık olmayan, onlar için devri biten kalorifer kazanından da yararlanamıyorlar. Yararlanabilenler de doğal gaz fazla fatura getiriyor diyerek kombi kullanmıyorlar. Velhasıl pek çoklarınca hâlâ sobaya talim.
 
Bizim semtte çoğu site sakinleri için doğal gaza geçme şekli “Dostlar alış verişte görsün. Kapıma gelen görünsün” türü bir şey olmuş anlayacağınız. Hâl böyle olunca atadan görme kömür sobaları yeniden evin başköşelerine kurulmuş. Kurulmuş kurulmasına da, içinde yakacak kömür henüz alınamamış. Çoğu memur ve işçi olan bu semtin insanlarının soba, kömür ve ısınma telaşlarından başka, çevremizde daha pek çok sobalı evler ve parası kıt vatandaşların kış telaşı var.
 
Doğal gaza zam geldi, diye feryat edenler kömüre gelen zamları hasıraltı ediyorlar. Oysa Amerikan dolarının en çok sevdiği şey kömür. Haspa dolarla yatıp, dolarla kalkıyor. Her an Dolar üzerinden işlem görüyor. Dolar indi, kömürde ucuzluyor, dolar yükseldi, kömür fırlıyor. Bu durumda vatandaş mağduriyet yaşıyor. Doların ucuzladığı olmadığı gibi, kömürün de ucuzlamasını beklemek ütopya.
 
“Türkiye’de yaşıyoruz, artık Türk parasıyla bir şey alamayacak mıyız,” diyorsanız. “Türkiye’de üretilene rağbet ederseniz, Türk parasıyla alış veriş edebilirsiniz” deriz bizde. Ama çoğu insan sanki Amerika’da, Rusya’da yaşıyorlarmış gibi. Amerikan parasıyla, Rus kömürü almaya kalkarsa, bu durumda yakacak sorununun da üstesinden gelemez. İthal Rus kömürünün tonu kaç dolar, hadi ben söylemeyeyim de siz bakıverin İnternetten. Rus kömürü hem pahalı hem en çok tercih edileni olarak biliniyor. Oysa bizim Tunçbilek, Soma, Polyat (Yani, yerli üretim) kömürümüzün ton fiyatı onlara göre hayli ucuz. Aradaki fark dağlar kadar. Üstelik bizim kömürlerimiz yıkanmış, pırıl pırıl. Tozu, kiri yok. Hava kirliliği de yapmaz. İthal kömür kullananların artmasıyla etrafımızda şimdiden oluşan hava kirliliğini görüyorsunuzdur. Akşamları bacalar tütmeye başlayalı, temiz hava almak için evlere tıkılıyoruz. Camdan dışarıya başımızı uzatamıyoruz. Kara kış gelip de tüm bacalar tütmeye başlayınca halimiz nice olur bilinmez. 
 
Ne çare ithal tutkumuzun esiriyiz. Bizim yerli kömürümüzün tek olumsuz bulunuşu, Türkiye’de çıkarılmış olması. Yani yabancı hayranlığı kömürde de kanımıza girmiş. Zonguldaklı maden işçileri üç kuruşa yerin altından kömür çıkarır, biz onların emeğine saygı göstermeyip, gider Rus’tan kömür ithal ederiz ve pahalı oluşunu iyi sanırız. Oysa dolarla ithal edildiğinden pahalı, bunu o an düşünmeyiz. İnce Mehmet kömürü bulduğu günlerde, bu durumların bir gün böyle olacağını bilseydi; İnce ince güler, sonra da eyvallah çekerdi. 
 
Kış mevsiminin ilk ayının  günlerinin yarısını devirdik, Aralık bitmek üzere... Ocak ayıyla birlikte rüzgar uğuldar, fırtına uçurur, kar soğuktan kavurur. Bu ay bitmeden kömürü yerli olarak almak var. Kömür satıcıları kredi kartlarına taksit kolaylığı yapıyorlar. Şimdi kredi kartı kullanmayan mı var. En dar gelirlinin bile en az 500 lira kullanım limitli kredi kartı bulunuyor. Ben derim ki, ona buna aman demeyin, gidin bir ton yerli kömürünüzü alın, on taksitle azar azar ödeyin. Çalışıyor kazanıyorsanız, taksitleri zamanında ödeyin, faize bulaşmayın.
 
Fakir fukara için yarım ton kömür almak bile güç bir dönem, farkındayız. Ama size kurumlardan gönderilen o yarım ton kömür karşılığında geçirildiğiniz soruşturmadan duyduğunuz azabında siz farkındasınızdır. Önce mahalle muhtarından fakir olduğunuzu belgeleyeceksiniz, yetmedi, konu komşu araştırılmasından geçirileceksiniz. O da yetmedi evinize girilecek, gerçekten yakacağınız olup olmadığı öğrenilecek, ondan sonra siz yarım ton kömür almaya hak kazanacaksınız. İstemeyene vermek yok zaten biliyorsunuz. İlk önce yüzünüzü kızartıp istemeyi öğreneceksiniz. Arlı insan açlıktan ölse, soğuktan donsa istemez benim bildiğim. lakin istemeyeni de kimse fakir bilip kömür vermez. Dinimiz paylaşmayı öğütler, isteyeni arlı saymaz. 
 
“Senin tuzun kuru, konuşuyorsun” diyenlere. Geçen yıl pek çok yoksul, bir kurumdan gönderilmiş kömürle ısınırken, ben emekli maaşımdan odun kömür alamadığımdan, evimde tahta gördüğüm ne varsa kırıp yakmıştım. Tahtaları tutuşturmak içinde aralarına giysilerimi tıkmıştım, biliyor musunuz? Bilemezsiniz, kimselerde bilemediler. Çünkü kimselere söylemedim. Geceleri ay ışığıyla dertleşip ağladım. Boğazımızdan kestiğim halde para artırıp yakacak alamamıştım. Ve ben bu hallerdeyken yolumu kesip benden kömür yardımı isteyen gariban bildiğim bir vatandaşa, taksitlerini üstlenip kömür yollatmıştım. 
O gariban bildiğim vatandaşı da birkaç gün sonra bir marketten kredi kartıyla alış veriş yaparken görmüştüm de, kendisi biraz mahcup hâl takınıp “Abla teşekkür ederim, kömürüm geldi. Bugün çocuklara pasta yapacağım malzeme alıyorum. Sende buyur misafirim ol” demişti. Ben çağrıyı nazikçe reddetmiştim. Ancak, ne yalan söyleyeyim. O vatandaşın pasta için harcayacağı parayı kömüre harcamasının daha doğru olacağını da içimden geçirmedim değil. Bir pasta neticede çok para değildir. Ancak evinde kömürü yoksa insanın, önce onu ne şekilde alacağını düşünmeli, kimden nasıl isteyeceğini değil.
 
Benim eski mahallemde Nurten teyze dediğim bir komşum vardı. Kendisi İstanbullu asortik dediğimiz türden, süslü gösterişli bir hanımdı. Kocasının işi dolayısıyla Isparta’ya yerleşmişler. Yıllarca şehrimde yaşamışlar. Çocuklarını bu şehirde büyütmüşler, sonra evlendirmişler. Üç çocuklarının her biri başka şehre gitmişlerdi. Sonra, Nurten teyzemiz 50 yaşından sonra kocasından ayrıldı. Bir başına parasız pulsuz ortalarda kalakaldı. Ne konu- komşudan, ne de bir kurumdan yardım talep etmedi. O sosyete bildiğim kadın taktı başına yemeniyi evlere temizliğe gitti. Ekmeğini elin kirinden kazandı. Yakacak sorununu da kış gelmeden, ağaçların altından kozalak toplayıp temin ediyordu. 
Nurten teyze ölene kadar evlatları dâhil, kimseden yardım istemeden hep bu şekilde yaşadı. Cenazesini evlatları bir araya gelerek kaldırdılar. Ama o kadıncağız, arlı olarak öteki âleme göçen oldu. 
 
Eskiden sıkıntı çekenler yok muymuş, hem de kimler ne sıkıntılar çekiyorlardı. Bizim ilde çay boyunda sel sularının getirdiği ağaç kütüklerini toplayan insanları çok görmüş kişiyim ben. Ispartalı istemesini bilmezdi, olanla yetinmeyi becermeye çalışırdı. Şimdi hayat zorsa, eskiden de hiç kolay değildi. Onca yıldır çalışanım, benim içinde her şey kolay değil. İşçi maaşım olan gelirimle giderimi dengelemeye çalışmakla geçti gençlik. Ne var ki, yalan dünya öyle ya da böyle geçiyor işte. Vaktimiz gelmediği sürece hiçbir sıkıntıdan dolayı ölmeyiz. Her gecenin sabahı gibi, her sıkıntının da sonu vardır, deyip sabrı tavsiye ederim sıkıntı çekenlere... 
 
Ne olursa olsun, Allah’tan gayrisine aman demeyin. Elin oğlu karşılıksız bir şey yapmaz. Hükumet idarecileri valilik ve belediyeler aracılığıyla size kömür gönderiyorsa, bunun karşılığı oy olarak sizden geri istenir. Gününüzü rahat geçirmek için yarım ton kömüre oyunuzu, onurunuzu  değişmeyin derim ben. Siyasilerin “Veririz kömürü, alırız oyu” oyunları bozulsun. Odun kömür alabileceğimiz imkânlar temin edilsin... Ne diyorduk, nerelere geldik. Siyaset bizim işimiz değil, ama hayatımızda siyasete endeksli, değinmeden olmuyor.
 
Kömür fiyatları konusuna dönecek olursak, kömür altının değerini solladı. Bu durumda münasip olan düğün yapanlara altın takmaktansa iki torba kömür götürmek daha hora geçer, diye düşünüyorum. Hani bu güzellik gelenek haline dönüşürse, kömür götürenlerle kabul eden arasında mahcubiyet hali oluşmaz. Şimdi düğünler azaldı, daha çok yaz mevsiminde düğün yapılıyorsa da, kömürün yaz, kış alınmasının bir mahsuru yok. İki torba kömür parası neredeyse çeyrek altına yakın gider tutuyor, az buz fiyat değil doğrusu.
 
Yakın akraba ise düğün sahibi, miktar 10 torba kömüre kadar çıkar. Mesela “Kızın dayısı 10 torba yerli kömür getirmiş, oğlanın amcası 15 torba ithal kömür getirmiş” gibi övünülecek dedikodularla, akrabalar arasında kızıştırıcı rekabete bile gidilebilir. Bir de bakmışız bu geleneksel olmuş, kültürümüzde yerini almış yerleşmiş. Herkes bu sayede kömürünü yazdan bodrumuna atmış, kışın soğuktan korkmadan, gül gibi geçiniyor. 
 
Gül demişken; gül tezeğini yakıt olarak kullananları unutmayalım. Geçtiğimiz yıllarda bizim şehrin içinden geçen çayın boyu adeta gül tezeği sergisi gibiydi. Onlarca aile gül yapraklarının imbikten geçirilip posasını sıkıştırıp gül tezeği haline getiriyorlardı. Sonra da kurutup kışa hazırlık olarak evin boş bir kısmında saklıyorlardı. Geride bıraktığımız yaz, bu sergiyi çay boyunda göremedim, dolayısıyla çay boyu etrafa yakışan mis gibi gül tezeği kokusundan da mahrum kaldı. Acaba insanlar rahata alıştıkları için mi bu işlemden vazgeçtiler. Yoksa çay boyunun yeni yakışıklılığı kaloriferli dairelerde oturanlar mı bu görüntülere izin vermediler bilemiyorum. İnsanlar zorunlu olarak mı bu gül tezeği kurutmaktan vazgeçti. Aksi, tembellik mi eder oldular her neyse ne? Ama gül tezeği yakıt parasından önemli tasarruf demekti. Şimdi bu tezek kurutan ailelerde odun kömür derdine düştüler demektir. 
 
Odun fiyatları da az görmeyin, 500 ile 600 lira arasında değişiyor odunun ton fiyatı. Alan alsın, alamayan istesin, durumları oluşturuluyor. Hayır, kimse kimseden bir şey istemesin. Herkes bir şekilde gıdım gıdım da, olsa yazdan karınca misali odununu kömürünü temin etsin, kimselere boyun eğmesin. Parası olan ve kömür yardımı yapmak isteyenlerde gerçek yoksulu bulup, gösteriş için değil de, Allah rızası için yardımlarını yapsınlar. Sosyal dayanışma yardımlaşmayla olur. İstemekle yol alınmaz. Yardım yapılacak kişiler aranıp bulunmalı. Gerçek ihtiyaç sahipleri isteyemeyen kişilerdir. Ve onlar bir şekilde yüzlerindeki burukluktan bilinirler. Biz yeter ki o yüzlere doğru bakmasını becerebilelim.
 
Yine geçmiş yıllarda mahalleler arasında, yaz mevsimi ortalarında eşek yüküyle odun satıcıları geçerdi. Üç kilo domates parasına dar gelirli insanlar bile bir yük odun alırlardı. Şimdi simitçi, domatesci, patatesci, hatta pirinç satıcısı geçiyor sokak aralarından, iyide satış yapıyorlar. Perakende odun satıcıları geçmiyor. 
 
Birileri rantlarına dokunulmasını istemiyorlar olmalı, pek çok güzel uygulama, gelenek, görenek yıllardan beri görülmez oldu. Fakirlerin ister duruma gelmelerine o birileri mi sebep oldu acaba, diye düşünmeden edemiyorum.
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..