Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '17

 
Kategori
Dünya
 

Dünya Kürt sorununu böyle çözdü...

Dünya Kürt sorununu böyle çözdü...
 

Barzani, Talabani, Öcalan ve Müslim öncülüklerinde İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de onyıllardır kesintisiz sürdürülen Kürt ayrılıkçılığı silahlı kalkışmasında günümüz itibariyle gelinen noktada bu dört devleti kapsayan “Kürt Sorunu”nun nihai çözüm aşamasına gelinmiştir.

“Kürt Sorunu” kavramı, kalkışmayı yürütenlerin ve destekçilerinin aradığı çözümün doğal sınırlarına ve nihai hedefine dayanmıştır.

Sorun, bölge coğrafyasında, siyasetinde ve demografisinde, egemenler ABD, AB, Rusya, ve bölge ülkeleri de dahil olmak “dünya”nın tamamında kabul gördüğü anlaşılan biçimlenişiyle nihayete ermiştir.

Birinci dünya savaşından bu yana yükselen-düşen dalgalı seyriyle gelinen noktayı şöyle özetlemek mümkündür.

Kürt sorunu, Sevr antlaşmasıyla, Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırları içinde kalan bölgede “devletleşme” şeklinde ideolojize edilerek, kazan kaynatılmaya başlanmıştır. Bu andan itibaren bölgenin tamamında başlayan-başlattırılan hareketlilik, hedef coğrafyanın büyük bölümünde başlangıcında öngörülen hedefin önemli oranda yaşama geçirilmesiyle realize edilmiştir.

Irak sınırları içinde 1970 yılında oluşturulan Kürt Özerk Bölgesinde vücut bulmaya başlayan, Suriye iç savaşıyla sınırlarımız boyunca Fırat’a dayanan Kuzey Suriye bölgesini de kavrayan ve halen güney sınırları itibariyle Kerkük, Musul ve Rakka gibi büyük ve petrol zenginliği bakımından önem taşıyan bölgelerde hudut rötuşları devam eden “Kürdistan”ın mevcudiyeti bir tarihsel geçekliğe dönüşmüştür.

Bir devlet kurabilmek için gereken asgari koşullar sağlanmıştır. Ülke, millet oldukları iddiasında fikri birliğe ulaştırılmış kültürel ve tarihsel bütünlüğe sahip toplum, siyasi, askeri, ekonomik örgütlülük ve benzer aşamalar geçilmiştir. Halen süren çekişmeler ve tartışmalar her ülkede görülebilecek türden içe dair sıradan siyasi-ekonomik sorunlardır.

Sevr’le ortaya konan büyük resmin tamamlanmasında görülen eksiklikler, muhatapların ve tarafların şu aşamada rıza göstermek, katlanmak, kabul etmek zorunda kaldıkları ve başkaca bir çözüm yolu bulunması imkansız gerçekliklerdir.

Örneğin güney sınırlarımızdaki bu oluşuma Türkiye’den toprak katmanın “imkansız” olduğunda taraflar mutabık kalmışlardır, çünkü bu hedefi gerçekleştirmeye dönük silahlı kalkışmayı 40 yıldır sürdüren PKK, son bir buçuk yıl içinde Türkiye sınırları içinde yürütülen askeri harekatla “yok edilmiştir”.

Türkiye’de yaşayan ve kültürel varlıkları fiiliyatta kabul görmüş olan milyonlarca Kürt, devletin bu mücadelesine herhangi bir itirazda bulunmayarak zımni bir destek sunmuşlardır.

Türkiye’de yaşayan Kürtlerde, güneyde vücut bulan oluşuma teveccüh gösterilmemektedir. Aksi görüş ve yönelimlerin Kürt tabanında desteği her geçen gün azalmakta, Türkiye Kürtleri mevcut vatanlarında huzuru ve barışı yeni oluşumlara tercih eder şekilde konuşlanmışlıklarını pekiştirmektedirler.

Benzer durum İran Kürtleri açısından da geçerlidir.

PKK Türkiye sınırları içinde yok edilirken güney sınırlarımız boyunca Fırat’ın doğusunda ortaya çıkan oluşumun ise Türkiye tarafından kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin Türk hükümetiyle “eşit devlet” derecesinde yürüttüğü “iyi ilişkiler, bölgesel yönetimin bağımsızlık referandumu girişimlerine resmi düzeyde tepki gösterilmemesi, Suriye’de ABD ve Rusya’nın himayelerinde ortaya çıkan etnik-siyasi-coğrafi oluşuma “sakın ola Fırat’ın batısına geçmeyin” söylemiyle verilen icazet, mevcut oluşumun Türkiye tarafından da kabullenmiş olduğunu ortaya koymaktadır.

ABD’nin, Rusya’nın ve AB’nin askeri ve siyasi himayelerine sahip bu yeni oluşuma Suriye yönetiminin ve Irak yönetimlerinin itirazlarının bulunmadığı da anlaşılmaktadır.

Bağımsızlık ilanı, bölgenin idari yapılanmasının şekli ve mahiyeti önemsiz detaylardan ibarettir.

Özetle, Kürt sorunu çözülmüş ve bitmiştir. Anlaşılmaktadır ki, sorun Türkiye açısından da nihayete ermiştir.

Ülkemizde 40 yıldır kan akıtan PKK’nın kökü yurtiçinde kazınmıştır. Son bir buçuk yıldır sürdürülen kararlı mücadele anlayışında bir gevşeme olmaması durumunda PKK’nın bundan böyle yurtiçi gündemimizi meşgul etme kabiliyeti sonlandırılmıştır.

Türkiye Kürtlerinin bu kanlı ayrılıkçı oluşumun yok edilmesine herhangi bir itirazı olmamıştır ve bundan sonra olmayacağı anlaşılmaktadır.

İç siyasette Kürtlerin etnik nitelikli HDP’ye olan destekleri ayrılma talebini içermemektedir.

Kürtler, Türklerle ortak devletlerinde barış ve huzur içinde yaşamayı, güneyde ortaya çıkan oluşuma destek olmaya veya dahil olmaya tercih etmektedirler ve duruşlarıyla bunu kesin bir kararlılıkla ortaya koymuşlardır.

Öte yandan Türkiye, güneyde vücut bulan devletin varlığına karşı olmadığını ortaya koymuştur. Üzerinde mutabık kalındığı anlaşılan ve fakat ifade edilmeyen çözüme göre Türkiye’deki Kürtler mevcut siyasi ve kültürel haklarıyla Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşamlarını sürdüreceklerdir. Özerk bölge, ayrı devlet… vb. daha ileri talebi olan varsa, gidecekleri yer bellidir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bu tür taleplerin karşılığı yoktur. Bu realite Türkler ve Kürtler tarafından kabul edilmiş ve tartışma konusu olmaktan çıkmıştır.

Irak ve Suriye Kürtleri açısından sorun nihai yerel çözüme kavuşmuştur. Çözümün İran’daki parçaya dönük güçlü bir talebi ve iddiası da yoktur.

İşte Kürt Sorununun çözümü bu şekilde olmuştur. Kimsenin söylemeye cesaret edemediği durumun adını böylece biz koymuş oluyoruz.

Herkese hayırlı, uğurlu olsun.

Kenan IŞIK

 

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..