Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '14

 
Kategori
Dünya
 

Dünyayı şaşırtan İSID 'ın doğuş nedenleri

Dünyayı şaşırtan İSID 'ın doğuş nedenleri
 

Yakındoğu, Antik Çağlar’dan bu yana sancılı bir bölge. İklimi, yaşam koşullarının rahatlığıyla insanların ilgisini çekmiş. Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar bu bölgede yaşmışlar. Bugün de yaşmaktalar. Kudüs, bu üç dince de kutsal sayılan bir kent. Savaşların, kavgaların eksik olmadığı bir bölge olduğu için Kuran’daadı geçen 25 Peygamber’in 18’i bu bölgede yaşamış. (https://www.facebook.com/photo.php?) Peygamberler de bölgedeki savaşları durduramamış. Bölgedeki enerji kaynaklarının zenginliği, bölge insanlarına refah ve mutluluk değil; acı ve gözyaşı getirmiştir. Çünkü ABD, İngiltere petrol için Yakındoğu halklarını birbirine düşman etmenin yollarını aramışlar; bunda da başarılı olmuşlar. Somut örneği, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Lawrence, Arapları Osmanlı’ya karşı ayaklandırmıştır. Arapların birçoğuLawrence’ı,  Arap ulusal uyanışının öncüsü ve halk kahramanı olarak kabul ederler. (Vikipedi, 16. 07,2014)

 İngilizlerin desteğiyle Yakındoğu’da, Osmanlı’dan koparılmış topraklarda Sevr Antlaşması’ndan(10 Ağustos 1920) sonra; Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan devletleri kurulur. Emperyalizmin yükseliş çağında bu ülkeler, yarı sömürge durumunda yönetilirler. Petrol devleri, petrol ve doğalgaz yataklarını parselleyip yağmalarlar.

Özellikle Irak ‘ın petrol ve doğal gaz bölgesinde olması,ABD’nin ve Avrupa ‘nın iştahını kabartır. Çünkü19.yüzyılın sonlarına doğru petrolle çalışan motorun bulunmasıyla petrolün önemi de ikiye katlanmıştır. İSID’ la petrolün ne ilgisi var, diyeceksiniz. Bu bölgedeki savaşların, savaşlarla doğan acıların, ölümlerin temelinde petroldan daha çok pay alma yatmaktadır. ABD, dünyanın öbür ucundan Irak’a demokrasi getirmek için değil, petrol için gelmiştir. Bölge insanları yoksullukla, açlıkla savaşırken ABD, İngiltere, Fransa, Almanya petroldan pay almayı her zaman sürdürdüler. Sömürünün devam etmesi için bölgede etnik ve mezhep kavgalarını körüklediler. PKK’yı; Hizbullah, El Kaide, Nursa, İSID… gibi İslamî terör örgütlerini amaçları için kullandılar.

Emperyalizm, sömürüsünü sürdürmek için Sünni-Şii; Türk-Kürt çatışması körüklendi. ABD, İran’ın desteğindeki Şiilerin güçlenmesini engellemek, Ilımlı İslam’ı desteklemek amacıyla Mısır’da Müslüman Kardeşleri, Türkiye’de AKP iktidarının arkasında oldu.

Tüm bölge için tehlike durumuna gelen İSID ,halifeliği yeniden diriltmek amacıyla Bağdadi’yi,halife ilan ederek RTE da dâhil tüm bölge liderlerinden biat beklemekte, Irak Şam İslam Devleti için çizdiği harita Endülüs Emevileri ’nin Kuzey İspanyası’ndan,Balkanlar’a,Afganistan ’a kadar uzamakta.(Mustafa Sönmez,Sözcü,21 Temmuz 2014)

Ne diyelim, tüm İslam ülkesi liderlerine,Çankaya yolundaki RTE’na halifelik helal olsun! Yakışır!

Dinin egemenliğini,din adamlarının baskısını, Avrupa Martin Luther’in öncülüğünde 1517’de çözdü.Avrupa ,reform hareketiyle dinde yenileşmeye giderken aynı yıllarda Yavuz Sultan Selim Mısır seferine çıkarak halifeliği Osmanlıya taşır.Bundan sonra Osmanlı Padişahları, halife unvanı da alır.Bundan sonra da her konuda şeyhülislamların fetvası olmadan hiçbir konuda karar alınamaz.Osmanlı’daki tüm yenileşmelere halifelik felsefesiyle kurulan medreseler karşı çıkar;onun için de özellikle son zamanlarda Osmanlı,Avrupa’nın gerisinde kalır; gelişmiş Avrupa ülkelerine yem olur.

  Mısır Seferi sonucunda kutsal topraklar Osmanlı egemenliğine girmişti. 6 Temmuz 1517'de Kutsal Emanetler (Emanet-i Mukaddese) denilen ve aralarında Hz. Muhammed'in hırkası, dişi, sancağı ve kılıcı da bulunan eşyaları, Hicaz'dan Yavuz Sultan Selim'e gönderilmiştir. Böylece 29 Ağustos 1516'da Hilafet Abbasi soyundan Osmanlı soyuna geçmiştir.

Yavuz Sultan Selim, Ayasofya Camii'nde yapılan bir törenle, son Memluk halifesi III. Mütevekkil'den kutsal toprakları aldığı zaman oradaki idarecilerin kullandığı Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hâkimi) sıfatını uygun görmeyip kendini Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiş, Kendi deyimiyle Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn (Haremeyn-i Şerifeyn), yani Mekke ve Medine'nin hizmetkârı unvanını devralmıştır(.4.07,2014 vikipedi

Reform hareketinin önderi Cermen kökenli teolog ve filozof Martin Luther’dir. Luther’in kaderi kendinden önce ortaya çıkan ve sapkın olarak ilan edilip yakılan reformcular gibi olmamıştır. Büyük bir başarı yakalamış ve Avrupa tarihinin akışını değiştirmiştir. (Vikipedi)İslam ülkelerinden din sömürücülerine dur diyecek bir  Martin Luther çıkmadığı sürece Müslüman ülkeler ve kaynakları,emperyalist ülkelerce sömürülecek. İslam ülkeleri, ırk ve mezhep kavgalarıyla boğuşurken atı alan Üsküdar’ı geçecektir,

Çözüm: Biat edecek ümmetçi bir toplum yetiştirmek değil; çağdaş bilimin verileri doğrultusunda düşünen, araştıran, inceleyen bir toplum yetiştirmektir. Ortadoğu toplumlarının din ve mezhep, ırk savaşlarından kurtulmalarının yolu çağdaş bilimlerin ışığında bilinçlenmelerinden geçer. Ancak o zaman ülkelerinin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını da sahiplenebilecekler; terör örgütlerinin, diktatörlerin baskısından kurtulabileceklerdir.

Savaştan önce Saddam’ın Türkiye’yi bombalayacağı propagandası etkili olduğu için Saddam’ın idamıyla sorunlar çözülmemiş; daha da artmıştır. Ortadoğu’yu çok iyi bilen ve analiz eden Hüsnü Maili, bir televizyon programında Irak’ta günde en az 40 kişi terör olaylarında ölüyor, demişti. Hani, Saddam gidince Irak’a demokrasi gelecekti! Tersine bugün Suriye’de, Irak’ta binlerce kan içici, öldürdüğü insanların ciğerini yiyen İSID teröristleri egemenliklerini genişletmektedirler.( Abu Süfyan ’ın karısı da Peygamber’in amcası Hamza’yı öldürerek ciğerini yemiş).Demek, Müslüman terör örgütü İSID üyeleri, Orta Çağ vahşetini 21.yüzyılda yaşatıyorlar. Cumhurbaşkanlığına hazırlanan Başbakan Erdoğan, halen İSID’a terör örgütü demiyor. AKP iktidarının güçlü olduğunu söylüyor; ama günlerdir Musul’da İSID’ ca tutsak tutulan elçimizi ve elçilik personelini kurtaramıyor.

ÖSO adı altında örgütlenenlerden biri de İSID değil miydi? Yeraltında mıydı? Bir anda mı ortaya çıktı? Bunlar, Erdoğan Hükümeti’nden de destek alarak Esat ’a karşı savaşmaktaydılar. Değişik ülkelerden gelerek Türkiye üzerinden Suriye’ye girenlerin sayısı 5000 kadardır.(basından).İş işten geçtikten sonra bunların adları Avrupalı devletlerin istihbarat örgütleri tarafından Türkiye’ye iletilmiştir. Avrupa ülkelerinin de akılları başlarına yeni mi gelmiş? Hayır.Esat’ın gitmesini onlar da istiyor; çıkarlarına öyle geliyor. ABD, Esat’ı devirmek için Erdoğan Hükümeti’yle işbirliği yapmış; ancak İSID ‘ın güçlendiğini görünce çekilmiş; bu konuda Erdoğan Hükümeti’ni yalnız bırakmıştır. Çünkü ABD, Afganistan’da Taliban konusunda düştüğü hataya bir daha düşmek istememiştir. Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da Sünni İslam’ı destekleyen Erdoğan Hükümeti, dünyada yalnızlığa itilmiştir. Erdoğan Hükümeti’ne gelinceye değin Türk Hükümetleri, Yakındoğu’daki mezhep kavgalarından uzak durmuşlardır; çünkü Yakındoğu ve Ortadoğu bataklıktır. Bu bataklığa düşenler, kendilerini kolay kolay kurtaramazlar! Oysa biz, Avrupa Birliği’ne giriyorduk, ne oldu? Hani, Ankara Belediye Başkanı da Avrupa Birliği’ne katılmak için 15 Aralık 2011 tarihinde Bağdat'ta bulunan Amerikan Üssü'nden son Amerikan Bayrağı'nın indirilmesiyle savaş resmen sona ermiştir.

ABD, Irak’a demokrasi getirmediği gibi Şii-Sünni karşıtlığı bırakarak çekilmek zorunda kaldı; çünkü bölgede Rusya, Çin, İran da rol alıyordu. ABD’den sonra Şii Maliki de Irak’ta yeterince etkili olamadığı için nerdeyse Saddam dönemini aratır oldu.

Suriye’ye gelince Esat’ın kısa sürede devrileceğini düşünenler, yanıldılar. ABD’nin desteğindeki S.Arabistan’ın, Katar’ın, BAE’nin, Türkiye’nin, İngiltere’nin Almanya’nın, Fransa’nın çabaları Esat’ı devirmeğe yetmedi. ABD, İslami terör örgütlerinin güçlendiğini görerek Afganistan’daki hatasına düşmedi. Suriye’de yeni bir Taliban doğsun istemediğinden bu ülkelere verdiği desteği çekti. Ne var ki Türkiye’deki AKP iktidarının bölgede Sünni grupları ve ÖSO ‘yuf desteklemesi, Türkiye’yi zor duruma sokmuş; bölgedeki etkinliğini zayıflatmış, Suriye İç Savaşı’ndan kaçan 1 milyonun üzerindeki göçmenin barındırmak zorunda kalmıştır. Tüm Türkiye’ye yayılan göçmenler, Türkleri rahatsız etmektedirler. AKP iktidarı, Türk vatandaşlarından esirgediği ücretsiz sağlık, eğitim, ulaşım hizmetlerini bu göçmenlere sunmaktadır.

ÖSO, meğer İSID, El Kaide, Nursa terör örgütlerinden oluşuyormuş. Özellikle İSID ’in bu denli güçlenmesi karşısında dünya şaşkın. Türkiye, şaşkınlığın ötesinde; çünkü AKP iktidarının beslediği karga ülkenin gözünü oymaya çalışıyor. Türkiye’nin Musul elçiliğindeki görevlilerimizi tutsak alıyor. Kamyonlarla Türkiye’den, Suriye’ye savaş araç gereçleri taşınmadı mı?  Askerlerin aramak istenmesine engel olunmadı mı?

Sonuç:Yakındoğu’da dengeler değişmiştir. Türkiye bir taraftan Barzani’ye, diğer taraftan İSID’ komşu olmuştur. Biri Kürt milliyetçisi, diğeri kan içen İslamcı bir terör örgütü oluşumudur. Artık, ne Suriye, eski Suriye; ne de Irak eski Irak’tır. Ortadoğu, yeniden şekillenecektir. ABD ve Batı, amacına belli oranda ulaşmış, RTE da Büyük Ortadoğu Projesi’nin as başkanı olarak bu oluşuma katkıda bulunmuştur.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..