Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '16

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Düşük kur "talan", yüksek kur "yağma" aracıdır.

Düşük kur "talan", yüksek kur "yağma" aracıdır.
 

PARİTE, İKİ UCU KREMALI DEĞNEKTİR. DÜŞÜK KUR “YAĞMA” EKONOMİSİ, YÜKSEK KUR “TALAN” EKONOMİSİ ARACIDIR. (IŞIK PARADOKSU)

2001 krizinden bu yana Tüketici Fiyat Endeksi 6 kat,[1] dolar ise son iki aylık sıçrama hariç, yaklaşık 2 kat arttı.

Yani, Türkiye’de 2001 krizinden bu yana düşük kur politikası uygulandı.

Öte yandan Türkiye’de tasarrufun yetersizliği, yatırım için kaynak talebinin yüksekliği, devletin borçlanma ihtiyacı vb. nedenlerle aynı dönemde reel faizler de yüksek seyretmiştir.

15 yıllık manzara böyledir.

Bu manzarayı herkes gibi yabancı tasarruf sahipleri de görmekte ve bu durumdan yararlanmaktadır.

Şöyle ki, yabancı tasarruf sahipleri (yabancı bankalar, fonlar, vb.), ödemeler dengesi açığının zorunlu kılması nedeniyle bu manzaranın kısa vadede değişmeyeceğini öngörerek dövizlerini Türkiye’ye getirmekte, TL’na çevirmekte, yüksek reel faizden yararlanarak bankalara, hazine bonolarına, devlet tahvillerine… vb. yatırarak nemalandırmakta, karar verdiği geri dönüş tarihinde yüksek reel faizler üzerinden o ana kadar nemalandırdığı parasını düşük tutulan kurlardan tekrar dövize çevirerek ülkesinde on yıllar boyu elde edemeyeceği kadar bir yüksek getiriyle geri götürmektedir.

Reel faizi bir kenara bırakın, yabancı yatırımcı tasarrufunu sadece TÜFE üzerinden nemalandırmış olsa dahi geçen 15 yıllık süre zarfında Türkiye’de nemalandırdığı 100 dolarını 300 dolar olarak ülkesine götürebilme olanağı sağlamıştır.

Faizlerin yıllardır zaman zaman negatif oranlara gerilediği ABD, Japonya, Almanya… vb. ülkelerde hiçbir yatırım aracından böyle yüksek getiri elde etme olanağı yoktur.

Düşük kur politikasının ülke kaynaklarının böylesine acımasızca sömürülerek yurt dışına transfer edilmesine yol açan bu tür yıkıcı etkisi vardır.

Bu sebeple ülkemize gelip nemalanan ve en küçük bir tehlike (devalüasyon) anında kaçan bu fonlara “sıcak para” denmektedir. (Sıcaktır, çünkü bulaştığı ekonomiyi yakar.)

Sıcak paranın yıkıcı etkilerinden kurtulmanın çaresinin yüksek kur olduğu sanılır.

Kurlar yükseltilirse yüksek kurdan nemalanan sıcak paranın bir kısmına el konulmuş olacağı gibi, sıcak paraya muhtaç kılan ödemeler dengesi açığının da (devalüasyon yoluyla) dış satım mallarımız ucuzlatılarak ve dış alım malları da pahalılaştırılarak azaltılacağı ümit edilir.

Devalüasyon sonucunda ucuzlatılan ihraç mallarımız nedeniyle yine kaynaklarımız yurt dışına aktarılmış olmaktadır. Yetmemekte, devalüasyon nedeniyle pahalılaşan ithal mallara fazladan yaptığımız ödemeler nedeniyle yine kaynaklarımız yurtdışına aktarılmaktadır.

Yani kurlar düşük tutulsa da ülkemiz sömürülmekte, yüksek tutulsa da ülkemiz sömürülmektedir.

Düşük kur kaynaklarımızın finansal araçlar yoluyla, yüksek kur da kaynaklarımızın reel ekonomi (mal ve hizmet olarak) yoluyla sömürülerek yurtdışına aktarılmasına hizmet etmektedir.

Her iki halde de emekçilerimiz sömürülmektedir.

Kurları düşük tutmak da yükseltmek de bu sarmaldan kurtulmaya hizmet etmemektedir.

Düşük kur ile yüksek kur birlikte iki ucu kremalı değnektir.

Bütün açıklığıyla ilk kez tarafımızdan dile getirilen bu tabloya soyadımızdan hareketle “ışık paradoksu” adı verilmiştir.

Bu prangadan kurtulmanın biricik yolu tam bağımsızlıktır.

Kenan IŞIK

[1] http://www3.tcmb.gov.tr/enflasyoncalc/enflasyonyeni.php

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..