- Kategori
- Futbol
Düşünemeyenlerin boş tribünleri
Türkiye liginin başladığı resmi tarih olan 1959-1960 sezonundan beri takipçisi ve bir futbol tutkunuyum. Ayrıca amatör de olsa futbol oynadım. Bedeninimiz sahaya, ayaklarımız meşin yuvarlağa hükmedemeyecek yaşa gelince de bildiklerimizi yazmaya başladık.
Bu sezonda tribünlerin ilk kez bu kadar boş kalması spor kamuoyunu şaşırttığı gibi, hiç birinden doğru tespitler edinemediğim birçok tartışmalara sebep oluyor ama şu ana kadar çözüm önerisi de duymadım.
Tribünlerin istendiği kadar dolmaması hatta boş olması şu son uygulama olan passolig kartına bağlanıyor ve taraftar fişlenmekten çekiniyor deniliyor. En ağırlıklı sebep buna dayanıyor.
Bir kere bu düşünce baştan yanlış. Fişleme ne demek? Vatandaşa neden bu korku verildi?.
Kısmen doğru varsaysak da ben buna inanmıyorum.
Peki nedir? Daha geçen sene statlara girmek meseleyken, bu sene ne oldu ki, öyle boş?
Olaya hiç ekonomik bakılmıyor. Paranın alım gücü hiç hesaplanmıyor ve bu sporun da ülkenin de olmazsa olmazı gençleri hiç dikkate alınmıyor.
Türkiye’de işsizlik sayısı TÜİK’ göre 10.4 ile yeni bir rekor. Gençlerin çoğu ya işsiz, ya az para kazanıyor, ya da öğrenci. İhtiyaçları ailesi tarafından karşılanıyor.
Maç biletleri uçuk.. Bu şartlarda, bu fiyatlarla gençlerin tribünleri doldurmaları mümkün değil. Gücü yetenler de zaten şartlar ne olursa olsun sezonluk kombine kart alıyor ama onların da sayısında düşme var.
Efendim Almanya’da, İngiltere’de, İspanya’da statlar full dolu ama diyorlar. Onlar tüm sorunları çözmüş. Sadece kulüplere ceza vermekle çözüm aramamış. Ayrıca bakın Galatasaray’ın stadına hala metro yok diyorlar, ulaşım zor, dönüş çile. Beşiktaş’ın oynadığı Olimpiyat stadına ulaşmak İstanbul’dan Tekirdağ'a ulaşmaktan daha zor, Fenerbahçe stadından çıktıktan sonra o karmaşadan kurtulmak ise hiç de kolay değil. Oysa Madrid’te maç seyreden bir arkadaşım ‘’staddan 5 dekikada çıkıyor, şehrin altındaki adeta diğer bir şehirden istediğin yere, şehrin altından gidiveriyorsun’’ diyor.
Artık bir (y) gençliği var. Jenerasyon değişti. Akıllı ve zeki bir gençlik bu. Maça gidişin, maçtan önce karnını doyurmanın, maçtan sonra eve gidişin hesabını yapıyor. Kıyaslıyor. MNaç seyretmek için tribünde olmam gerekmiyor diyor. Gruplar halinde TV de izleyeceği bir yere gidiyor ki, oradaki gruplar da zaten mekanı stattan farksız hale getiriyor. Eğlenebiliyor.
Ya da o paraya bahis oynuyor. Çünkü tüm Avrupa liglerini o TV lerde bin bir havayla racon kesenlerden çok daha iyi biliyor.
Bir diğer konu. Rahatsız olduğu gerçekler var. Futbolcuların kazançları, altlarındaki milyonluk arabalar onları düşündürüyor. Son zamanlardaki görüntüler ‘’parayı ben vereyim, cefayı ben çekeyim, sefayı onlar sürsün’’ gibi bir düşünce yaratmıştır. Bunu sesli olarak dillendiriyorlar.
Esasında olması gereken de bana göre bu..
Bu ülkede sırf öğrenci sayısı 18 milyon. Genç nüfusumuzun, gençliğimizin betonlarda seyirci olmaması, birilerini üzse de olumlu bir hadisedir. Gençler spor yapıyor. Halı sahalar var, Salonlar ve statlar artıyor. Gençler çok çeşitli spor faaliyetlerinin içinde. Sabahları ekipler halinde bisikletlerde, krosta.. ''Bilgisayar oyunları oynadıkları için stada gelmiyor'lar' düşüncesi doğru değil. Hepsinde akıllı telefon var artık ve metroda, otobüste, minibüste de bunu oynayabiliyorlar artık. Evde çakılı kalmalarına gerek yok.
Bütün bunlar artık kabul edilmesi gereken gerçekler.
Peki gençlerin futbol tutkusu bitti mi?
Elbette bitmez ama sebep döner dolaşır yazının başında bahsettiğim EKONOMİK GERÇEKLERE takılır kalır. Bu ülkenin bir gelir dağılımı farklılığı sorunu vardır.
%3 büyümeyle bu statlar dolmaz. İşçinin memurun, emeklinin şimdi olduğu gibi senede aldığı 25 lira zam ile bu çocuklar maça gitmez. Gidemez. Parası olan giden kombine alır. Onların da sayısı bellidir ve yaşı geçkincedir. Sürekli değilllerdir.
Bakın bugün İzmir’de bir maç oynandı. Türkiye kupasında Altınordu-Fenerbahçe karşılaştı. Bizzat Fenerbahçe Başkanının bu kupa bize pahalıya maloluyor, iddiamız yoktur dediği iddiasız bir maçtı. Atatürk stadı gibi büyük bir stat neredeyse tamamına yakın Fenerbahçe taraftarlarınca doldurulmuştu.
Formaları assa, içinde oyuncu olmasa stad yine dolar denilen Fenerbahçe en değerli futbolcularıyla Kadıköy’de boş tribünlere oynarken İzmir neden full’du?
Çünkü bilet fiyatları memleket gerçeklerine uygundu.
Kapalı tribün 15, açık tribün 10, kale arkası tribün için 5 liraydı.
Demek ki neymiş?.
Futbol bu kadar zengin oyunu bir oyun olmamalı. Gençlerde para yok. Para olmayınca seyirci de yok. Yolunacak kaz kalmadı..
İnşallah anlamışlardır.