Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '19

 
Kategori
Anılar
 

Düşünmek Suçu ve Kaftancıoğlu

 

" Düşünüyorum öyleyse varım.”

               Descartes

“Sana düşman, bana düşman,
Düşünen insana düşman,
Vatan ki bu insanların evidir,
Sevgilim, onlar vatana düşman…”

            Nazım Hikmet

“Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Allah, beterin beterinden saklasın derler. Bir de düşünenleri, gelin şuna düşünenleri demeyelim, düşünmeye çalışanları hep öldürmüşler!”  

                                                              Yaşar Kemal

“ Ölümümde eşim, çocuklarım en yakınlarım bile tek bir damla gözyaşı dökmesin istiyorum. Benim için caddeleri dolaşsınlar, bir gazete alsınlar, bir kitap karıştırsınlar, kalabalık bir sinemaya gitsinler, bir konferans, bir konser dinlesinler. Ölüm hiç önemli değil, yaşam var dağ gibi, yaşam var gökyüzü, deniz…”   

                                                         Ümit Kaftancıoğlu

                                                                       ***

Düşünme: Karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi… Düşünmek, duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak aklın bağımsız ve kendine özgü eylemidir.

Düşün: Duyularla değil, zihinsel olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne ya da olay, denebilir.

İnsanları diğer canlılardan ayrı tutan en temel özellik düşünme yeteneğidir. İnsanoğlu düşünür ve hayal kurar. Bu şekilde de kendilerini ileriye götürürler. Düşünce ve planlarımız, bizim yaşama tutunmamızı sağlayan en temel ögedir.

                                                                    ***

            Dost Kaftancıoğlu’na Ağıt

             Acı duyuk tez ulaşır günlerde
            Seksenin nisanı takvim on birde
            Öldüren özgür, umudumuz yerde
            Ümit gardaş seni de mi yediler.

            Yılmadın seçtiğin toplumcu yoldan
            Yelatan’dan, Dönemeç’ten, Hanak’tan
            Gerçekleri yazdın Anadolu’dan
            Ümit gardaş seni de mi yediler.

            Bu kıyımlar, kıyacılar, ölümler
            Aydını, yazarı, düşünürü yer
            İnsan eti yiyen insan değiller
            Ümit gardaş seni de mi yediler.

            Acı duyuğunu sürgünde aldım
            Gözlerim yaşardı, yaşamdan caydım
            Bana yazdığını saygıyla andım
            Ümit gardaş seni de mi yediler.

            Bu mudur yaşamak, insanlık bu mu?
            Ümitleri yedi kıyıcının oyunu
            Gözlerim karardı, yitirdim yolumu
            Ümit gardaş seni de mi yediler.

                       Muhsin Durucan

(Öztürk Tatar’ın Yalın Ses Yayınları’nda özenle kitaplaştırdığı “Yaşama Sevincine Bin Selam” adlı 400 sayfa içerikli kitabın 186. sayfasındaki şiirim…)

Yazınımıza seçkin yapıtlar kazandıran ve o yıllarda sesiyle radyolarda ilgiyle dinlenen Kaftancıoğlu, düşünmeyi görev bilen hümanist bir kalemdi.

Türk Dil Kurumu’na üye olmak için referans isteğinde bulundum. Güvenli bir yaklaşımla boş kâğıdın altına imzasını koyup, “üzerini çekinmeden yazmamı ve TDK’a, Cahit Külebi’ye göndermemi” istemişti! Düşünebiliyor musunuz? Ne denli soylu ve güvenli bir yaklaşım…

Yazar Ümit Kaftancıoğlu, güzel düşünen ve çokiyi üreten bir beyindi. O yıllarda anarşinin kol gezdiği, kamu görevlilerinin sürgünlere gönderildiği yurdumuzda düşünen insanların öldürülmeleri eylemiyle 11 Nisan 1980’de acımasızca katlettiler!

Bugün Harbiye’deki İstanbul Radyoevi’nin önünden geçerken Ümit Kaftancıoğlu’nu bir kez daha anımsadım. Öldürülmeden önce doldurduğu bantta düşlerini ve ümitlerini öyle yalın ve net bir dille anlatmıştı ki, insanın bir türlü inanası gelmiyor:

“ Ölümümde eşim, çocuklarım en yakınlarım bile tek bir damla gözyaşı dökmesin istiyorum. Benim için caddeleri dolaşsınlar, bir gazete alsınlar, bir kitap karıştırsınlar, kalabalık bir sinemaya gitsinler, bir konferans, bir konser dinlesinler. Ölüm hiç önemli değil, yaşam var dağ gibi, yaşam var gökyüzü, deniz…”

Yerin aydınlık olsun güzel insan! Özgün yapıtlarınla yaşayacak, kişiliğinle anılacak ve onura dönüş olan adınla gönüllerde yaşayacaksın!

                                                                               *

NOT :  Öztürk Tatar'ın çaba ve çalışmaları, şimdilerde tutukevinde olan Metin Turan'ın "Öbürkü" adlı öyküsüyle birinciliğe değer görülmesi ve oğul Ali Naki Kaftancıoğlu'nun özgün konuşma metniyle konuklarına seslenişi, kayda değer nitelikte olarak belirtilebilir.

Halkın eğitimi her zaman önem taşır. Shelley’in değerlendirmesiyle: “Toplumu törenler, bireyi müzik eğitir.”

                                                                               *

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..