Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '14

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim sistemine yönetici atama ve düşündürttükleri

Eğitim sistemine yönetici atama ve düşündürttükleri
 

Milli Eğitim Bakanlığının özellikle yönetim birimlerine yapılan atamalar, görevlendirmeler son dönemde tartışmalara, eleştirilere neden olmaktadır. Yakın zamanda şube müdürlüğü makamlarına yapılan atamalar sonrası okul müdürlüklerine yapılan atamalar da tamamlandı. Eğitim sistemindeki bu uygulamalar genel yönetimle ilgili sorunları, bu sorunlar da toplumsal hayatımızdaki sorunları anlamada önemli bir araç işlevi görmektedir.

Herhangi bir kuruma veya okula, birime yönetici atamasında uygulanan sistem; öncelikle bu işe talip olan kişiler kendilerini destekleyecek birisini ararlar. Bu destekçi genel olarak siyasi veya bürokraside söz sahibi olan yada herhangi bir sivil toplum kuruluşu yetkilisi kişilerden olması gerekir. Konu eğitim ise sivil toplum kuruluşu olarak sendika devreye girer. Eğitim alanında söz sahibi olan sendika Eğitim Bir Sen’dir. Eğitim Bir Sen eğitim bürokrasisi içinde yönetici olmaya giden yolda ilk adımdır. Eğitim Bir Sen sendikasına üye olmaksızın eğitim bürokrasisi içinde yönetici olabilmek neredeyse imkansız bir duruma gelmiştir. Siyasi olarak iktidardaki partinin il veya ilçe başkanı, belediye başkanı, il genel meclisi üyesi, milletvekili veya parti delegesi konumundaki kişiler bu konuda aracılık edebilirler. Siyasi desteğin en güçlüsü parti içinde söz sahibi olan kişilerden başlamak üzere milletvekilleri, il başkanı, belediye başkanı, ilçe başkanı, il genel meclisi üyesi, parti yönetiminde yer alan kişiler ve en son olarak parti delegesi sıralanabilir.

Bürokrasideki destekçi olabilecek kişiler bakanlık merkez teşkilatında siyasilerle de iyi ilişkiler içinde olan üst düzey yöneticilerden başlamak üzere illerde valiler oldukça önemli bir konumdadır. Bürokrasi içinde siyasi yönü de olan bakan dışta tutulursa bakan yardımcıları, müsteşarlar, bakanlık müşavirleri, üst düzey bakanlık yöneticileri ile bağlantı kurulmak şartıyla yönetim makamlarında bulunan kişiler bürokraside destek olarak kullanılmaktadır.

Bürokrasi, siyasi ve sivil toplum kuruluşları arasında etkin bir koordinasyon söz konusudur. Bu koordinasyon çeşitli şekillerde sağlanmaktadır. Ancak bu koordinasyonda birimlerde görev yapan sıradan kişilerin de müdahalesi şarttır. Kurumda çalışan güvenilir olarak addedilen kişilerden ön bilgiler toplanarak karar alıcı makamlara ulaştırılır. Bu bilgiler farklı kanallardan teyit edilir, sorgulanır ve değerlendirilir. Bu süreçte en güçlü kişilere ulaşabilen hangi anlayışta, düşüncede veya dünya görüşünde olursa olsun genel olarak istediğini alır. Ancak bu aşamada temel bir takım kriterlerin de mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Bu temel kriterlerin en başında geleni özellikle sendikaya üye olmaktır. Sendikaya üyelik şartını yerine getirmeden içinde bulunduğumuz dönemde bir makama gelebilmek çok nadirdir. İnanmadığı halde sendikaya üyeliği kabul edip etmemek gelinmek istenen makamı isteme derecesine göre değişir. Ancak sendikalı olmayı kabul etmeksizin istenen makama gelinebilmesi pek mümkün değildir.

İstenen makam için sendika değiştirmeyi veya inanmadığı halde sendikaya girmeyi kabul eden kişiye yönelik değerlendirme iyi yönden yapılabilir. Sendika değiştirerek istediği makama gelmeyi isteyen kişi ile üye sayısını artırmayı düşünen sendika açısından karşılıklı bir menfaatin olduğu söylenebilir. Üye olan kişi istediği makama ulaşırken üye sayısını artıran sendika bir yönüyle iktidarla yapacağı pazarlıkta gücünü artırdığını düşünmektedir. Sendikalar iktidarla pazarlık yapma imkanına sahip olduklarını düşünerek üye sayısını diğer sendikalara göre artırmak isterler. Aslında ülkemizdeki sendikacılık hareketinin de kendi içinde önemli sorunları barındırdığı görülmektedir. Çalışan kesimde sendikalı çalışan oranının oldukça düşük olduğu dikkate alındığında sendikacılığın özellikle sendika yönetiminde bulunanlar açısından kendi hedeflerine ulaşmada bir araç olarak kullanıldığı söylenebilir.   

Milli Eğitim Bakanlığındaki yönetici atama sürecine bakıldığında genel olarak amacına ulaşabilmede güçlü bir desteğe ihtiyaç olduğu görülmektedir. İhtiyaç duyulan güçlü desteği sunan kişi veya birim kısa sürede kişisel bir menfaat edinmese bile geçmişe veya geleceğe yönelik bir beklentiye veya söze dayanmaktadır. Siyasi, bürokratik ve sivil toplum kuruluşu destek noktaları içinde en büyük güce sahip olan siyasi destek noktalarıdır. Siyasi makamlara gelen kişiler bu makamlara gelirken desteğini gördükleri kişilerin ihtiyaçlarını karşılamayı bir borç olarak görerek desteği sunabilirler. Geldiği makamdaki kalış süresini uzatma düşüncesinde olanlar veya sonraki dönemde desteğine ihtiyaç duyacağı kişilerin işlerini bu günden yapmayı düşünerek istenen desteği sunabilir. İçinde bulunduğu grubun gücünü daha da artırmayı düşünerek istenen desteği sağlayabilirler. Kişisel olarak sahip olduğu değer yargılarına veya anlık psikolojik durumuna göre istenen desteği sunabilirler. Ancak her durumda destek isteyenle destek veren arasında karşılıklı bir menfaat beklentisi söz konusudur.

Bu sürece bakıldığında sağlıklı bir yapıdan veya işleyişten söz edebilmek mümkün görünmüyor. Herhangi bir işe, makama veya mevkie gelmek için istenen nitelik olarak destek aranması, yapılması gereken işin niteliği ile ilgili olmayan bir durumdur. Bu durum toplum içinde ihtiyaç duyulan iş gücü niteliklerine sahip olma çabası yerine kişisel destek arama çabasının yaygınlaşmasına neden olur. Özellikle kamu idarelerinde bu çabanın yoğun bir şekilde yaygınlaştığı görülmektedir. İşin niteliği olarak ihtiyaç duyulan nitelikler eğitim, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe, iş başarım düzeyi gibi nitelikler yerine bunların dışında bir destek aranması çalışma hayatının niteliğine olumsuz katkı yapmaktadır. Çalışma hayatında olması gerekenle olan arasındaki bu farklılık kamu kurumlarında istenen verimlilik düzeyinin düşmesine neden olmaktadır. Ülkemizde çalışma hayatında kamu kurumlarının ağırlığı oldukça fazladır. Özel sektörde kâr amacı ön planda olduğu ve işletmeciler özel kişilerin sermayesine bağlı olduğu dikkate alındığında kamu kurumlarındaki anlayış özel sektörde görülmez. Kamu kurumları devlet desteğinde işleyen bir sistemde yer alırlar. Bu sistemde ortaya çıkan sorunlar özel sektördekiler gibi anında görülmez. Ancak uzun vadede daha büyük sorunlara neden olur.

Günümüzde toplumsal hayatın içinde yaşanan ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, eğitsel, hukuki ve diğer bir çok alandaki sorunların temelinde kamu kesiminde var olan bu destek arama sistemine dayalı sorunlar yatmaktadır. Bu sorunlara genel olarak kayırmacılık diye de isim verilmektedir. Kayırmacılık kişisel düzeyde tek tek bireylere yarar sağlıyor gibi görünse de aslında toplumun temellerine dinamit koyma anlamına gelmektedir. Özelde Milli Eğitim Bakanlığı yönetici atama sisteminde genelde de kamu kesiminde görülen bu uygulamalar toplumu oluşturan bireylerin kendi elleriyle içinde bulundukları gemiyi delme teşebbüsleri anlamına gelmektedir ama kısa vadede amacına ulaştığını düşünen insanlar bunun farkına varamamakta, tersine yararlı bir iş yaptığını zannetmektedir. Peki ama bireylerin düştüğü bu hataya yönetim kademelerindeki kişiler nasıl düşüyor sorusu çok daha ciddi bir şekilde üzerinde düşünülmesi gereken bir sorudur. Ülkedeki yönetim makamları, aydınlar, bilgi sahipleri böylesine bir körlük içinde olursa o ülkelerin geleceği için hiç de iyi şeyler söylenemez. Umalım ki yöneticilerimiz, aydınlarımız, bilgi sahiplerimiz, okumuşlarımız bunun farkına bir an önce varır. Ancak eğitim gibi stratejik bir alandaki mevcut durumu görünce insanın iyimser olması güçleşiyor.

Soru, Görüş ve Değerlendirmeleriniz için…

Ahmet Hikmet

eagensea@gmail.com

 
Toplam blog
: 26
: 934
Kayıt tarihi
: 03.05.10
 
 

Eğitim insandaki cehaleti alır. Ancak eğitimin gideremeyeceği bir çok özellikler vardır. Bu neden..