Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Anadolu Mesleki Eğitim Derneği

http://blog.milliyet.com.tr/anadolumed

19 Kasım '14

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim üzerine Monologlar–1

Eğitim üzerine Monologlar–1
 

Öğrenmenin en iyi yolu uygulamadır. Uygulamadan da önemlisi belki de “merak”tır. Merak edilen uygulanırsa öğrenilir. Öğrenilen sürekli uygulanırsa vücudun organları bir süre sonra öğrenilen faaliyeti normal kabul ederek, rutin hale gelir ki, bu durum gelişmenin durması anlamına da gelebilir. Eğitimde birçok model deneyen ülkemizin eğitim sisteminde sanırım en çok, fikirleri ve katılımları sağlanması gereken kişiler ne yazık ki fikri bakımdan kendilerini en çok ilgilendiren konularda fikir beyan etme hakkına sahip olamıyorlar.

Masa başı işler, genellikle her durumda aslında yardımcı işler olması gerekirken, bir süre sonra gerçek işlere dönüşmesi aslında yönetimsel miyopluğun da oluşmasına neden olabiliyor. Düşünün oto yedek parça üreten bir işletmeyi. Aslında planı çizilmiş makine aksamını fabrikada üreten işçiler en önemli işi yapmaktadırlar. Patron kar kısmı ile ilgilenirken, yapacağı en güzel iş doğru yere doğru kişilerin seçimini yapmaktır. Bu kişi seçim bakımından öyle isabetli atamalar yapmalıdır ki, karını sürekli kılsın, iş geçişlerinde hızlı davranabilsin, karı koklayabilen kişileri istihdam edebilsin. Sorumlu yönetim anlayışlarında yönetim kademesinden en alt kademeye kadar herkesin kendisini ilgilendiren konularda fikir beyan etmesi, toplam kalite yönetiminin aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliğinin temel ilkeleridir. Öyle ki çoğu zaman masa başı planlayıcıların işlerini kolaylaştıran diğer çalışanlar kurumsallığın gelişmesine katkıda bulunabilmektedirler. Söz konusu yönetim şekilleri aynı zamanda sağlıklı büyümenin ön koşullarıdır. Aynı zamanda kar esaslı çalışan her işletme tüm koşulları göz önüne alarak A, B, C, gibi planlar yapmak zorundadır. İsrafı önlemek, kişiler arası çatışmayı, barışçı rekabete, çalışanlarını takım çalışmasına özendirmek durumundadır. Eğer aynı yönetim devlet kademelerinde ise, hele de eğitim kurumlarında ise; durum hemen de nasıl değişiyor.

Eğitimde genellikle ülkemizde problemlerin analiz edilmesinde hemen hemen hiçbir zaman fikri alınmayandır öğretmen. Nedendir bilinmez, derse girmek ders anlatmak en fazla küçümsenen görevdir genellikle. Otuz yıl müdürlük, idarecilik yapmış biri, öğretmene göre çok az denebilecek kadar gene öğretmenin denetiminde ve rehberliğinden sorumlu kişiler sürekli beyanat verip dururlar. Öğretmene rehberlik adı altında emirler verip durular, öğrencilere nasıl davranmaları konusunda emir verirler. Hâlbuki Frank Mc. Court “Angela’nın Külleri adlı eserinde belirttiği gibi “Bir kere de öğretmenlere sorun bakalım. Ön saflarda yer alanlar onlar. Bürokratları, politikacıları, istatistikçileri bir kenara bırakın. Öğretmenlere sorun. Sınıflarda yaşanan dramı en iyi onlar bilir, o müthiş dramı. Sınıf içinde dönenleri onlar bilir. O ölçmeye biçmeye gelmeyen olayları.” Nihayetinde eşyanın tabiatı gereği hayatında en son yirmi sene önce öğrencilik yapmış birisi gelir de onlara müsteşarlık, başkanlık, hatta bakanlık yapar. Doğal olarak eğitim konusunda uzman olmayan birinin eğitim üzerine methiyeler düzmesi, Türk Milli takımının başına zengin olduğu için köylü Ahmet Ağa’nın getirilmesine benzer. Ağa belki çok iyi bir insan olabilir, iyi niyetli, helal süt emmiş, tüm güzel vasıflarına rağmen eğitim esasında, işi, uzmanlığı olmadığından doğru kararlar vermesi tamamen tesadüftür. Ancak giden zamandır. Giden aslında gelecektir. Giden bilim çağıdır. Giden belki de ülkedir. Ya da özgürlük. Ama kimin umurunda.

Son zamanlarda sıkça duyuyorum. Hemen tüm idareci vasfı taşıyan, kişiler mevcut yasalardan en az etkilenmek, “diğerlerine” göre en fazla avantaj sağlamak için türlü manevralar, “hatırı sayılır” kişilerden randevu koparıp, işlerini yoluna koyma derdindeler. Soracak oluyorsun neden diye. “Diyorlar: “At binenin kılıç kuşananın.”  Diyorsun ya aynı fikirde bile değilsiniz. Nasıl olacak. Diyorlar: “Dereyi geçene kadar ayıya dayı denir.”  E diyorum böyle olur mu? Diyorlar: “Diğerleri olsa bu durumu ilk yılda gerçekleştirir, bu kadar bile beklemezdi.” Susuyorum. Haklılar. Yazıyorum sadece. Eğitim nerde, öğrenci, veli nerde. Mensup olduğu inanışın İmam-ı Azam-ı Ebu Hanife’nin hayat felsefesi nerde. Bizim hayat felsefemiz nerde.

 

(1) Ronald S. Barth “Öğretme Yürekleriyle Öğrensinler”  64. sayfa

 

İlhan Aydın

Teknik Öğretmen 

 
Toplam blog
: 29
: 206
Kayıt tarihi
: 20.08.13
 
 

Anadolu Mesleki Eğitim Derneği mesleki eğitimde yeni fikirlerini, düşüncelerini, eleştirilerini v..