Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ekmek Karneye Bağlansın

Ekmek Karneye Bağlansın
 

Karne ile ekmek alınması


İkinci Dünya savaşı eşiğinde Türk Basınında neler yazıyordu? Prof. Kemal Cenap Berksoy çok ilginç bir deneye girişmişti; Köpeklere Fransa marka sigara içirerek Türk tütünün iyi kalpliliğini Fransız Tütününün ise korkunç tahribatını ortaya çıkarmaya çalışıyordu.

Romancı Burhan Cahit Morkaya ile Hikmet Feridun Es gırtlak gırtlağa gelmiş, gazete sütunlarında; Paris’te eşek var mı yok mu? tartışması yaşanıyordu. Ülke yöneticileri bile bu tartışmaya katılmıştı. Burhan Cahit Paris’te hiç eşek olmadığını iddia ediyor, Hikmet Feridun’da Paris’te oldukça fazla eşeğin yaşadığını söylüyordu. Yine o günlerde Ağaoğlu Ahmet bey “Ben neyim?” diye başmakaleler yazıyor, yanıtını da kendisi veriyordu; “Ben bir dalkavuğum, ben bir korkağım” diyordu. Türkiye en sakin, en rehavetli günlerini yaşıyor, Uzun uzun tatlı bir esnemenin zevkini çıkarıyordu.

İkinci Dünya savaşı patlak verdiğinde halkı en çok etkileyen şey ekmekti. Ekmek, çay gibi, şeker gibi vesikaya bağlanmıştı. Türkiye, İkinci Dünya savaşına girmediği halde savaşın sıkıntılarını yakından hissetmiş. Savaş çıkma ihtimaline karşı erkek nüfusun büyük bir bölümünün silâhaltına alınması ülkedeki buğday üretimini düşürmüştü. Bu nedenle un tüketimini kontrol altına almak için ekmek karnesi uygulamasına karar verilmiş, 13 Ocak 1942 tarihinde uygulama başlanmıştı. Mahalle muhtarları hanedeki kişi sayısı kadar karne veriyorlar, kişi başı günlük 375 gr. ekmek alınıyordu. Yedi yaşından küçük çocuklara ise bu miktarın yarısı veriliyordu. 9 Mayıs 1942’da ise ekmek istihkakı yarıya indirilmişti.

Bu tarihten üç çeyrek asır sonra ise; “Ekmek Tüketimiyle İlgili Tutum ve Davranışlar ile Ekmek İsrafı ve İsraf Üzerinde Etkili Olan Faktörler Araştırması” ile ülkemizde ekmek israfının boyutlarının istatistiki verileri, israfı önlemek için yürütülen politikalara temel teşkil eden bir bilgi kaynağı olmuş. Halkımızın tamamına yakını ülkedeki ekmek israfı gerçeğinin altını çizmekte. Ben haberdar değildim, sizin haberiniz oldu mu bilmiyorum ama 2013 yılı başından itibaren ülke genelinde “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” yürütülüyormuş. Hatta bu kampanya ile insanımız daha az ekmek tüketmeye başlamış. 2012 yılında bireyler ortalama 319 gr ekmek tüketirken bu değer 2013’te 284 gr olarak ölçümlenmiş. Kampanyanın doğal sonucu olarak 2012 yılında yaklaşık 101 milyon adet olan ekmek üretimi, 2013’te 90,9 milyon adede gerilemiş.

Ülkemizde ekmek israfı daha üretim aşamasında başlamakta, fırınlarda bir günde üretilen toplam ekmeğin % 3,4’ü tüketilmeden israf edilmektedir. Fırıncılık sektörünün yeterince olgunlaşmaması, aşırı rekabet olgusu, üretim planlaması yapılmaması, satış kanallarından iade alma şeklindeki uygulamalar ve ekmek talebindeki azalmalar fırınlardaki israfın artmasına neden olmaktadır. Toplam israfın arttığı diğer bir kurum otel ve lokantalardır. 2012 yılına göre çok önemli bir yükselme olmasa bile (% 3,1’den % 3,3’e) en azından diğer kurumlardaki düşüş eğiliminin dışında kalmıştır. Ekmek tüketiminin ciddi boyutlarda olduğu diğer iki kurum olan personel ve öğrenci yemekhanelerinde ise ekmek israfında belirgin iyileşmeler yaşanmış, Personel yemekhanelerinde günlük toplam israf oranı (kurumsal+bireysel) gerilemiş, öğrenci yemekhanelerinde bu değer düşmüştür.

Ekmek israfı, hem ekmek üretim hem de tüketim mekânlarında gözlenmekte olup ülke çapında günlük olarak üretilen 90,9 milyon adet ekmeğin 4,9 milyonunun hayvan yemi olarak kullanılması veya çöpe atılması biçiminde gerçekleşmektedir. Ekmeği hayvan yemi olarak kullanmanın da bir israf olduğu konusunda toplumda yeterli ölçüde bilinçlenme gözlemlenmemiş. Ancak bazı belediyelerin çöpe atılan veya bayatlayan ekmekleri toplayıp hayvan barınaklarına gönderilmesine dönük uygulamalarının kampanyayla bu konuda oluşturulmak istenen algıyı kısmen engellediği düşünülmektedir. Sonuçta 5,9 milyon adet olan toplam ekmek israfı, Ekmek İsrafını Önleme Kampanyasının etkisiyle 4,9 milyon adede indiği ifade edilmiştir. Ancak ekmek tüketim alışkanlıkları açısından ülkemizle benzer özellikler gösteren ülkeler ve diğer ülkelerdeki israf rakamlarıyla karşılaştırılması halinde ülkemizdeki israfın durumu hakkında daha sağlıklı bir değerlendirme yapılabilecektir.

İnsanların davranışlarının olumlanmasının eğitim işi olduğunu biliyoruz. Ayrıca alışkanlıklardaki kalıcı değişimler ancak uzun vadeli çalışmalarla mümkün olabilmektedir. Yoksulluk çekmiş büyüklerimiz gibi her an savaş çıkacak ve aç kalacağız dürtüsü ile kapı önünde her gün ekmek temin etme olanağı varken ihtiyaçtan fazla ekmek alıp sonrasında çöpe atmak sosyal psikolojik bir hastalık olduğunu hatta medeniyetsizliğin bir tezahürü olarak düşünüyorum.

Son yıllarda gerçekleştirilen kampanyalar ve bireylerin bilinçlenmesi ile, ekmeğin üretiminden tüketimine kadar geçen süreç içerisindeki bütün aşamalarda ve bütün paydaşlar üzerinde olumlu etkiler yarattığı iddia edilmiş olsa bile; ekmek tüketiminin gerçekleştiği bütün noktalarda (hane/kurum) tasarruf oranları yeterince artmamıştır. Üretim safhasındaki israfın kontrol edilmesi üzerine odaklanılması da ekmek israfı açısından faydalı olacaktır. Türkiye’de çöpe atılan ekmek, yaklaşık 2 milyon insanın 1 yıllık gıda ihtiyacını karşılamaya yetecek bedele ulaşıyor. Her yıl ekmek israfından 7,5 milyar TL’lik ekonomik bir kayıp veriyoruz.

Ekmeğin ihtiyaç kadar alınması, dilimlenerek servis yapılması, uygun yöntemlerle korunması, bayatlamışsa yine insan gıdası olarak değerlendirilmesi, tam buğday ekmeği tüketiminin yaygınlaştırılması, israfın azaltılmasına yönelik olumlu davranışlar olarak tespit edilmiştir.

Benim ekmek israfını önlemek için bir önerim var; İkinci dünya savaşındaki gibi karne ile hane sayısına ekmek verilsin, diyorum! Siz ne diyorsunuz?

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..