Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '17

 
Kategori
Güncel
 

Ekmek, karasaban, tarla,bağ,bahçe ve terk edilen köylerimiz...

Ekmek, karasaban, tarla,bağ,bahçe ve terk edilen köylerimiz...
 

Ekmek...

Anadolu...

Karasaban, kağnı arabası, kara öküz, sarı öküz, boz öküz, çiftçi, köylü, köy, tarla, bağ ve bahçe...

Koyun da diyelim, kuzu da diyelim, keçileri de yazalım...

Her biri geçmişte kalmış, yeteri kadar kitabı yazılmamış, filmi çekilmemiş, oyunu da yazılıp sahneye de konulmamış...

Ve buğday...

Anadolu'nun tek gerçek serveti... Anadolu'nun altınıdır buğday... Uludur, mübarektir, berekettir, emektir, alınteridir, yediveren rızıktır...

Çok çeşidi vardı, en iyisi, en dayanıklısı da kavılca denen buğadıyıdır. Bu türü şimdi sadece Kars ilimizde ve bir avuç çiftçi tarafından ekilip biçilmektedir. Her birimiz ne yapıp ne edip, Kars ilimizden birer avuç da olsa getirtip evlerimizde de olsa bu buğdayı ekip, hasat edip çoğaltmalıyız....

Karasabanla binbir zahmetle ekilirdi buğdaylar o güzelim tarlalara... Baharla beraber filiz verip boy verdikçe önce yeşil bir denize bürünür; sonra sarardıkça rüzgarın esişiyle her bir tarla birer altın denizini andırmaya başlar...

Buğday Anadulu'dur; altınıdır Anadolu'nun...

Çiftçi babalar ve anneler buğdayla, üç beş koyunla evlatlarını büyütür, önce köy okullarında sonra da şehir okullarında okuturlardı... Her biri büyük adamlar olurlardı... Hepsi birer birer bitti... Köyler bir anda terk edildi... Çiftçi babalar şehirlere göç eylediler; kimi de Avrupa devletlerine gittiler... Zengin oldular, modern de oldular, hem şehirli hem de işadamı oldular... Oldular olmasına da, hiçbir iş toprakla haşır neşir olunan iş kadar hazine değerinde olamaz; altın yumurtlayan tavuk gibi olamaz.... Çiftçisi çok olan, tarlaya, bağa, bahçeye büyük değer veren; buğdayı baştacı eden milletler her zaman ve her şartta ayakta kalırlar... Ticaret böyle değildir... Bir anda tökezlenir...

Köy okulları kapanmamalıydı veya da her köy okulu restore edilip devletin köydeki konağı ve ulu bir hatırası olarak kalmalıydı... Şimdi neredeyse hapsi birer harabe...

Kağnı arabaları, karasabanlar, sarısı, karası, bozuyla emektar öküzler korunmalıydı...

Geç kaldık ama, hiç de güç değil...

Köylerin hepsi yeniden canlandırılmalı... Karasaban da, kağnı da birer, ikişer, üçer de olsa yeniden oluşturulmalı... Neden mi?!!.. Çıkacak devasa bir savaşta motorlu araçların hiçbiri çalışmayabilir...

Hatta ortaokulların ve liselerin birer köyü olmalı... Bu gençler toprağı işlemeli, küçük ve büyükbaş hayvanı beslemeyi bilmeli...

Her köyde elli tane, yüz tane, beş yüz tane, bin tane kazma kürek olmalı... Kazma marifetiyle de olsa dağ, bayır, bucak ulu ülkemizin her karışına arpa, buğday ekilmeli...

Bu işler mutlaka yapılmalı, hem de geciktirilmeden...

Ekmekleri çöpe atan bir millet olduk... Bu hailimiz hayra alamet değil!..

Bize kim acısın, bizi kim korusun!..

Ekmek baştacıdır, ekmeği çöpe atan her kim olursa olsun iflah olur mu, düşünelim hele iyice başımızı iki elimizin arasına alıp...

Gençlerimiz buğdayı bilsin, toprağı bilsin, emeği bilsin, Anadolu'nun gerçek altını buğdayı bilsin, bellesin, işlesin...

Bak o zaman ekmeğin zerresi çöpe atılır mı?!!!..

Bak o zaman gazetelerin "Üçüncü sayfa haberleri" denen haberleri olur mu?!!!...

Olmaz!..

Ne olur?

Huzur olur, bereket olur, refah olur, zenginlik olur, sevgi olur, kadir kıymet bilmek olur, merhamet olur...

Bir avuç buğday, bir kazma, bir evlek toprak!..

Sonuç: Dünyanın en büyük mutluluğu!..

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..