Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Elini kır, kafanı kır, ama gönül kırma

Elini kır, kafanı kır, ama gönül kırma
 

Kavga birleştirmez


“Kalbi kırmaya tek bir söz yeter, ama kırılan kalbi tamir etmeye ne bir özür, ne de bir ömür yeter” - Charles Bukowski

“Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa? Bilemezdin, bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın” – Hz.Mevlana

“Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden” – Hz.Mevlana

“Kalp kırmak yetmiş kere Kabe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır” – Hz.Muhammed

Günümüzün hız, haz ve tüketim sarmalı içinde can çekişiyor modern insan. Avrupa ve İngiltere’de başlayan sanayi devrimi ile artık eski zamanların lüks denen mal ve malzemelerini toplumların hizmetine sunuyor.

“Parayı veren düdüğü çalar” demiş ya Nasreddin Hoca. İşte o misal, parası olmayan dünya nimetlerinden faydalanamıyor bu modern sanayileşmiş düzende. Onca felsefe, sanat ve entelektüel birikimimize rağmen, hala parayı veren düdüğü çalıyor.

Para bu denli önemli bir kilit olunca bir bakıyorsunuz ki, modern Cro-Magnon adamı içindeki hayvana gem vuramaz hale geliyor. Napolyon gibi “para, para, para” diye kendi çıkarını maksimize temek çabası peşinde koşup gidiyor.

Dünya okulunun sonsuz sayıdaki illüzyonlarından en majör olanlarından birisi olan paraya kendi ruhunu satıyor.

“İlla ben, ialla ben” diye kendi kazancı için bazen bencil, bazen kinci, bazen gönül kırıcı oluyor. Hatta kendi çıkarına karşı davranana kendisi haksız bile olsa zulmedebiliyor.

Aman dışarıdan güçlü ama içte boş olan egosuna dokunmayın. Bir dokundunuz mu pire için yorgan döşek yakar hale gelir. Her şey yanıp kül olunca da ne yaptığını hatırlamaz.

Oysa her şeyin gelip geçici olduğu, bizlere emaneten verildiği bu dünyada gönül kırmaya ne gerek var?

İnsanları kırmadan da kişi istediği amaçlara ulaşamaz mı?

İlle de kaba güç kullanarak mı emeline ulaşabilir insan?

Sanmıyorum, bizi Yaradan kendi nefesinden üflediyse, kuvveti kaba haliyle kullanmak makbul olmasa gerek.

Ne deniyor hadiste?

“Yere, göğe sığmam, fakat mü’min kulumun kalbine sığarım.”

O zaman, gönül kırmamak lazım elbet.

Tersini düşünelim bir de.

Bir şeyi gönül kırarak mı yaptırmak mı daha kolaydır, yoksa gönül alarak mı?

Güç kullanmanın her zaman bir bedeli vardır. Tarih bunu defalarca yazmıştır. Kontrolsüz güç, güç değildir ve güç kullananı yakar. Hemen olmasa da zaman içinde o an ezileni isyana sürükler ve bir süre sonra düdüklü tencere patlar.

O zaman güç kullanmak yerine, insanları dahil ederek, fikirlerini sorarak, birlikte çalışarak çalışmak ve yaşamak daha kolay. Yeri geldiğinde özellikle organizasyonlarda hiyerarşi gereği her şey tartışma konusu edilemeyebilir, ancak bu durumda da emir vermek yerine yine gönül kırmadan talimatlar verilebilir. Yeter ki, böyle bir durumda talimatı veren kişi geçmiş hal ve tavırları ile çevresine güven vermiş olsun.

Her şey niyete çıkıyor dostlar. Hayat okulunda nice gelgitler olacaktır. Bu gelgit bizi her iki yöne de bazen yavaş bazen de kuvvetle çarpacaktır. Nice kötü ve iyi insanlar bizi ve sabrımızı sınayacaktır. Dünya okulunun sınavları bitmez. Dünya, rahat yeri değil.

O zaman, tahtaya vurunca tahtanın ses verdiği gibi, bize karşı duran her şeye de düşünmeden tepki vermemek lazım.

İnsan tahta mıdır ki, tepkiye hemen tepki versin. Tahta tahtadır ve onun vazifesi tahta olmaktır. Cüz’i iradesi yoktur. Vurulunca ses verir hemen.

İnsan ise cüz’i iradeye sahiptir. O zaman da etkiyle tepki arasına her zaman bir düşünce aralığı sokabilir.

İşte bu düşünce aralığı kullanarak içgüdüleriyle hareket etmemeye başlayan insan değişimin anahtarını elinde tutar.

Gönül kırmadan hayat okyanusunda yüzmek ve hayallerimize ulaşmak dileğiyle...

Sevgiler,

Kenan

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..