Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '14

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Emboli geçirdiğini duyunca Ambole olmak :)

Emboli geçirdiğini duyunca Ambole olmak :)
 

Hastaneden eve gidip eşyalarımı ayarlayıp, öyle geri gelmek istedim. Ama artık sorumluluk onlarda olduğu için doktorlar, bir daha geri gelmeyeceğimden ve bana bir şey olursa işin başlarına kalacağından çekindiler herhalde ve bana "Hastaya ölüm riski bilgisi verildi, ancak tedaviyi kabul etmiyor" diye bir belge imzalatarak, buna bile ancak öyle müsamaha ettiler. 
 

A-Aaaa ne çok sevdiler beni.. Ayrılamıyorlar valla:)


Sakin olmaya çalışmakla birlikte, evden uygun kıyafetler, yastık, havlu, nevresim gibi şeyler ve bazı gerekli ufak tefek eşyalarımı toparlayıp, döndük yine kuzu kuzu hastaneye:)
 

Ce-e! Bakın, ben geldiiim:)


Gelir gelmez Göğüs Hastalıkları bölümüne acilden sevkedildim ve bize 5 yataklı bomboş bir oda açıldı. Ooo hadi bakalım:) 

Ne olursa olsun, bu floresan ışıklı, ilaç kokulu, sevimsiz hastane ortamlarından, oldum bittim çok korktuğum için, onların vereceği hiç bir şeye dokunmak bile istemiyordum.
 

Pışşşıığııık! Ben böyle iyiyim. Çıkmam bana ne! :)

Derken o sabaha karşı saatlerde uykulu halde bir hemşire geldi ve tansiyon, nabız filan ölçtükten sonra, hemen karından kan sulandırıcı bir iğne yapması gerektiğini söyledi. Amanın! :(

Çocukluğundan itibaren Doktor olmak isteyen ve beyaz önlüğünün yakasına Ordinaryus Profesör yazdıracağı günlerin hayalini kuran bir idealistken, 13-14 yaşlarımda ilk defa kan grubumun öğrenilmesi gerektiğinde, bir hemşirenin gelip parmağımın ucuna hart diye bir iğne batırmasıyla, çıkan kan damlasını gördüğü anda, kendinden geçip, 1 saat ayaklarının altına yastıklar konularak şok pozisyonunda dinlendikten sorna gözlerini açan biri olarak, maalesef bu hayalim suya düşmüştü. 
 

"Hayaller Paris... Gerçekler Eminönü" sözü buraya fena gitmedi sanki:)


Zaten ilkokulda da aşı günlerinden çok tırsardım. Sıraların masaların üzerinde bir ben bir de Kemal diye bir çocuk, iğnecilerden kaçar, en sonunda ağlaya zırlaya, o bir kere kaynatılıp, tüm sınıfta 25-30 kişiye tek tek saplanıp durmuş aynı iğne ile aşı olurduk salya sümük halde... O zamanlar herkese ayrı enjektör nerdeeee? Sene 1900 lü yıllar hehehe:))) Salaklık işte, onu mu düşünüyor insan o yaşında... Kaçtığım yanıma kardır diye bakıyor.

Anlayacağınız benden zaten doktor olmayacağı belliydi de, şimdi artık büyümüş de olsam, karnımdan iğne yapılması hiç hoşuma gitmemekle birlikte "aman canım bir seferlik katlanacağız artık" diye ses etmedim.

Uyku mahmuru hemşire "Hart!" diye karnıma iğneyi soktu ve yakıcı ilacı sıktı. İlk şoku atlatmam zaman aldı:) Neyse ki geçti gitti bitti çok şükür dedim...
 

Başka iğne yok, değil mi abla?


Bir kaç saat sonra, artık sabah olduğunda da beni ambulansla alıp, başka binada ilaçlı Toraks BT denilen bir alete soktular. Sonuç çıktığında akciğerlerimin bir kısmının artık beslenemeyip, tıkandığı ve çalışmaz hale geldiği ve ciddi ciddi "Pulmoner Emboli" geçirdiğim maalesef kesinleşmiş oldu. 

Bu sefer de bu tarz durumlarda pıhtının en çok atma riski bulunan yer olan bacaklardaki damarlara bakıp, hala orada da bir tıkalılık durumu var mı diye kontrol etmek için Doppler çekiyorlar. Hadi onu da yaptırdım ama hiç bir yerde bir şey bulamadılar.
 

"Gülmek için yaratılmış, gözlerde yaşlar niye?"
Koşup oynamak için yaratılmış şu sütün gibi bacaklarda, Doppler cihazları niye? :))
 

Nereden geldi, nereden koptu da akciğerimdeki damarları tıkadı bilemedik anlayacağınız bu edepsiz davetsiz misafirin...

Sonra döndük yine odamıza... Eee şimdi neler olacaktı bakalım:)

"Arkası yarın" deme vakti gelmiş yine, tüh bak görüyor musunuz? :) Bekleyin beni anacım, daha ne keyifli(!) maceralar var sırada:)

www.budagelirbudagecer.com
www.facebook.com/budagelirbudagecercom
www.twitter.com/HepsiGelirGecer
www.instagram.com/budagelirbudagecer

 
Toplam blog
: 12
: 1454
Kayıt tarihi
: 15.08.14
 
 

"Ne ağlarsın, benim zülfü siyahım? Bu da gelir, bu da geçer, ağlama!" der Aşık Daimi... İşte ben ..