Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Eminönü Balıkçıları ...

Eminönü Balıkçıları ...
 

Eminönü Balıkçıları - Foto: Ertan Yurderi


Cuma günü hanımla Kadıköy dönüşü bindiğimiz motor, Eminönü İskelesi'ne yanaşır yanaşmaz burnuma missssler gibi soluk Norveç gözlü balıkların enfes kokusu geldi...

Eh tüm hafta boyu tıkılıp kaldığımız evden çıkıp biraz temiz deniz havası almamız karnımızı da iyice acıktırmıştı...

"Hadi hanım" dedim "Şurdan birer porsiyon balık ekmek alıp, yiyelim mi!.."

Bizimki zaten dünden razı, "Yiyelim ya, uzun zaman oldu, burada balık ekmek yemedik!.."

Zaten çığırtkanlar da üzerlerinde tarihi kıyafetlerle yoldan gelip geçeni balık yemeye davetiye çıkartıyorlardı...

Eskiden çığırtkanlar böyle derli toplu giyinik değillerdi... Klasik sandal balıkçısıydılar hepsi...

Sabah erkenden balığa çıkarlar, tuttukları balıkları sandallarla getirirler, balıkların ufak olanlarını satarlar, şayet büyük balıkları varsa, tepsiden bozma tavalarında kızartıp onları satarlar sonra da akşam olmadan o günkü nevale ve rakı parası çıkmış olacak ki, bir anda ortadan kayboluverirlerdi...

Daha sonraları ithal balık gelmeye başladı önce tezgahları değişti, sonra sandalları büyük motora dönüştü...

Uzun bir süre de bu şekilde balık ekmek sattılar Eminönü İskelesi yanlarında...

Sonra bir ara aniden hepsi ortadan kayboldular... Buna bir anlam verememiştim... Meğersem Büyükşehir Belediyesi onlara bu şekilde satmalarına müsaade etmiyormuş...

Büyükşehir Belediyesi'nin bu kararı, kısa sürede anlaşıldı...

Yeni köprü altında açılan balık restoranları motorlarla balık-ekmek satanlarla rekabet edemiyorlardı. Bu yüzden motorla satımı yasaklatmışlardı...

Çok direndiler, mücadele ettiler bu balıkçılar...

İçlerinden dişli ve güçlü çıkanlar, Belediye'nin açtığı ihaleyi de kazanıp yeni tekneleriyle birlikte kılık ve kıyafetlerini de değiştirip, yeniden satmaya başladılar...

Alın yazılarında "Tarihi Eminönü Balıkçısı" yazan üç adet motor yanyana duruyordu Yeni Köprü'nün sol yanında... Üçünün de çığırtkanları avaz avaz bağırıyorlardı müşteri çekmek için...

Şimdiki modern görünümlü "tarihi" balıkçıların yeni mekanı tenteli ve plastik tabureli ve masalı...

Eskiden böylemiydi ya... Balık ekmeğimizi sandalcının tavasından ekmek arasına alır almaz, arasına elle alelacele doğranmış bir baş soğanı katıp, biraz da üstüne tuz koyup limon sıkıp ya ayakta dikilip yer, ya da bir kenara çekilir öyle midemize afiyetle indirirdik...

Şimdi ise her şey düşünülmüş. Minik tabureler, minik masalar, soğan tuz konulacak yerler, peçeteler, limon suyu vs. vs..

Sanırsınız ki tam teşekküllü bir restoran...

Bu lüks, elbette fiyatlara da etki etmiş olacak ki... Ekmek arası balık 3 YTL olmuş...

Çok eskilerde daha Lira kullandığımız zamanlarda balık ekmek 50 kuruştu, duble olursa yani tam balık koyarlarsa da 100 kuruş yani 1 teklik öderdik... Nerden nereye gelmişiz baksanıza...

Bu arada İstanbul'u gezmeye gelen turistler de düşünülmemiş değil. Onları da düşünmüşler...

Elbette onların da canı var... Onlar da bu manzarayı fotoğraflarlarken, dayanılmaz bir şekilde "Gel beni yeeee!" diyen balık kokusunun esareti altına bir anda giriveriyorlar...

Çığırtkanlar artık iki kelime İngilizce'yi öğrenmişler... "Fiş-Bired, Fiş-Bired Tri Lira" diye avazlanıyorlar... Zaten dil bilmelerine de gerek yok. Bu da düşünülmüş... Teknelerinin üzerine astıkları levhalara da yazmışlar "Fish Bread = 3 YTL" diye...

Neyse işte, biz porsiyonu 3 YTL'den 6 YTL'ye 2 porsiyon Norveç'in soğuk ve donuk gözlü balıklarını yedik afiyetle...

Biz yerken siz de imrendiniz değil mi? Darısı en kısa zamanda sizin de midenize na'palım!..

Neyse üzülmeyin canım, bir gün yolunuz Eminönü'ne düşerse gidip sizler de yersiniz eminim artık!...

Balık yazısı çok tuzlu mu geldi ne, canım su çekti birden, gidip içerden içeyim bari!...

Ertan Yurderi

 
Toplam blog
: 111
: 1140
Kayıt tarihi
: 15.10.07
 
 

Kocaeli doğumlu. Yüksek tirajlı gazetelerin bilgi işlem ve yazı işleri bölümlerinde çalıştıktan s..