Erdoğan'la Esat Paravanla Ayrılmış Masada Bir Arada mı?

22 Kasım 2017 tarihinde Rusya’nın Soçi Kentinde Rusya lideri Putin, İran lideri Ruhani ve Türkiye lideri Erdoğan arasında Suriye konulu üçlü bir zirve gerçekleştirilecek.

Zirveden 1 gün önce Soçi’de ikili bir zirve daha yapıldı. Zirvede Rusya lideri Putin ve Suriye Lideri Esat bir araya geldiler. Bu görüşme 4 saat sürdü. Konu elbette yine Suriye’ydi.[1]

Konusu Suriye olan bir gün sonraki Zirve’de Suriye liderinin bulunmayışındaki tuhaflık sorunu böylece çözümlenmiş oluyordu.

Esat-Putin Zirvesinde Putin, Esat’a; “Yarın Türkiye Cumhurbaşkanı’yla … da görüşmem olacak, sizinle de bir görüşme yapmak üzere anlaştık. Konu tabi ki Suriye’de barış…”… derken Esat da cevaben; “Biz geçmişe bakmak istemiyoruz. Siyasi barış sürecinde isteyen herkesle diyalog kurmaya hazırım…”[2] diyerek Erdoğan’la görüşmeye üstü kapalı da değil, bence açık bir şekilde kapı açıyordu.

Soçi’de, konusu Suriye olan, Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesinin gerçekleştirileceği tarihten bir gün önce, Suriye lideri Esat’ın da Soçi’de boy göstermesi, görüntüde olmasa bile, gerçekte 22 Kasımdaki üçlü zirvenin aslında 4’lü olduğunu ortaya koyuyor.

Esat’ın, üçlü zirvenin yapılacağı 22 Kasım tarihine kadar Soçi’de kalıp kalmayacağını bilmiyoruz. Kalsa da, kalmasa da sonuç değişmeyecek.

Esat-Putin zirvesinden bir gün sonra gerçekleşecek olan Türkiye-Rusya-İran zirvesinde üç lider masa etrafında ve dördüncüsü de paravanın arkasında olacak.

Buradaki paravan, “21 Kasım” ve de Putin oluyor.

Şöyle ki, 22 Kasımda yapılacak üçlü zirveden iki gün önce, yani 20 Kasımda bir araya gelen Putin’le Esat’ın, aradan bir tam gün geçtikten sonra yapılacak üçlü zirvede masaya konacak olan Suriye’ye ilişkin ortak görüşlerini birlikte tespit için toplandıklarını gösteriyor.

Yani, demek oluyor ki, 22 Kasım zirvesinde Türkiye ilk kez ve açıktan, Esat’ın bir gün öncesinden Putin aracılığıyla üçlü zirveye iletmiş olduğu konulara dair de görüşmeler yürütecek.

Bu gelişme bölge istikrarı ve Türkiye’nin güvenliği açısından son derece olumludur.

Kuzey Irak referandumunun boşa çıkarılmasının ardından PYD’nin siyaseten önünün kesilmesi, tüm bölge ülkelerinin ve dolayısıyla Türkiye’nin üniter bütünlüğünün devamlılığı açısından yaşamsal önemdedir. Türkiye, Rusya ve İran’ın masa başında, Suriye’nin de paravan arkasında bulunduğu bu zirvede PYD’nin etkisizleştirilmesi sağlanabilirse başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin tamamı bugünkünden daha güçlü hale geleceklerdir.

Bölgede terörün sonlandırılması ve barışın sağlanmasıyla birlikte Kürtler dahil tüm bölge halkları da artık belki biraz huzur bulacaklardır.

Bu da NATO’ya “kapak” olacaktır.

Kenan IŞIK