Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Evde ekmek yapma maceram ve kaybolan heyecan

Evde ekmek yapma maceram ve kaybolan heyecan
 

Mutfak kültürünü çok önemserim. Televizyonlardaki yemek yapma programlarını izlerdim. Artık izlemez oldum. Online alış veriş yaptığım büyük bir sitede ekmek yapma makinesini gördüm. Dikkatimi çekti, yerli marka. Tüm yorumları okudum, büyük çoğunluğu bayandı. Merak sardı beni sipariş verdim aldım. Eşimin haberi olmadan tabi. Soğuk soğuk baktı ilgisiz. Tarif kitapçığına göre un maya aldım, kılavuzu iyice okudum. Sanki yeni bir icat buluyor gibi heyecanlandım. Tarifin noktası virgülüne göre haznesine malzemeleri koydum, çalışma butonuna bastım. Makine ekmek yapmaya başlamıştı. Şu teknoloji ne güzel bir şey diye düşündüm. Pişme süresi 3 saat civarındaydı. Televizyon odasına gittim, aklım makinedeydi, nasıl olacak, başarabilecekmiyim, heyecanım doruk noktasındaydı. 15-20 dakikada bir mutfağa gidiyor, izliyor tekrar odaya dönüyordum. Zaman geçmek bilmiyordu sanki. Hamur yapma ve pişme aşamalarını izledim, güzel kabarmıştı. Nihayet tık sesi geldi, hemen koştum mutfağa. Haznesini çıkarttım, ekmek tahtasına boşalttım. İlk deyimim başarılıydı. Sıcaktı, biraz ılıyınca ucundan kestim, tereyağını sürdüm ve yedim. Harika olmuştu. Katkısız, tam organik bir ekmek. Eşim ve oğlum ilgi göstermediler, ben kendim yedim bitene kadar. Kendim yaptığım ekmekten yiyordum, onlara fırından alıyordum. Onların damak tadına uymamış herhalde. Ekmek yapma maceram bir süre devam etti, tabi heyecan zamanla azaldı, makine kutusuna girdi.

İşte böyle dostlar, bir evde karı koca aynı heyecanı duymazsa sonuç böyle oluyor. Mutfakla ilgim ilk eşim rahmetli olunca mecburen başladı. 4 yıla yakın kızlarımla beraber yaşamım oldu, çok meşakkatli olmasına  rağmen mutluydum. Hem işime gidiyor hem tüm ev işlerini yapıyordum. Yemek tarifi kitaplarını aldım. Bir gün canım revani istedi. Yine tarife göre yaptım, fırına verdim. Fırından çıkarttığımda tepsinin yarısı kablumbağa gibi şişmiş, yarısı incecik kalmış. Kızlarım revaniyi görünce kıkır kıkır gülmeye başladılar. Akıbeti çöp oldu. Bir de sütlaç deneyimim oldu. Görünüşü sütlaça benziyordu. Kaşıkla biraz alayım dedim. Taş gibi olmuş, ancak bıçakla kesilebilirdi, yine çöpe.

Kızlarım 10-12 yaşlarındaydı. Daha pastırma yememişlerdi. İleride babalarını suçlayabilirlerdi, pastırma yemedik diye. İşten akşam gelirken pastırma aldım, akşam yemeğinde menümüz pastırmalı yumurta oldu.

Bence küçük de olsa heyecanlı işlerimiz olmalı hayatımızda, yoksa yaşamak yavan olmaz mıydı?

 
Toplam blog
: 491
: 222
Kayıt tarihi
: 15.03.11
 
 

A.İ.T.İ.A Yönetim Bilimleri Fakültesini bitirdim. Kütüphaneci ve Maliyeciyim. Emekli oldum. İlgi al..