Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Fatih Harbiye, Socrates, Karatay Diyeti, burçlar, markalar, alışveriş yapmak ve içinde ukde kalmak

Fatih Harbiye, Socrates, Karatay Diyeti, burçlar, markalar, alışveriş yapmak ve içinde ukde kalmak
 

Dizilerdeki baş rol oyuncularının olabildiğince güzel ve yakışıklı olması, sektörün yazılı olmayan anayasasının değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek olan maddelerindendir.


1 – Hayat dediğin nedir ki?

Bazen, hiç ummadığınız bir zamanda ve mekânda, öyle bir şey olur ki, ne yapacağınızı bilemez, kilitlenir kalırsınız; adeta 'dumura uğramışsınızdır'! O koşullar altında gerçekleşmesine hiç ihtimal vermediğiniz bir şeye şahit olmanızdan kaynaklanmıştır bu durum. Geçen gün metroda yaşadım durum, işte tam da buna benzer bir şeydi. Yanımda oturan kızın (yazının ilerleyen satırlarında ‘Beni Şaşırtan Kız (BŞK) şeklinde anılacaktır) ayakta dikilen arkadaşıyla, tv’deki diziler ve daha başka bir sürü şey hakkında saçma sapan konuştuktan sonra, aniden kulvar değiştirmesinden bahsediyorum.

Onca abuk subuk lâkırdısının ardından, ‘bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir' deyivermiş, ve, umumi vasıtalarda hep yaptığım üzere, okuduğum kitap temelinde inşa ettiğim 'toplu taşıma tefekkür kozmosum'dan / 'kamusal alan entellektüel kozam'dan koparak kendisine odaklanmama neden olmuştu BŞK. Lâkin o, 'beni benden alan' bahse konu ‘bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir' lâfının hemen ardından, bu aforizmanın ima ettiği o derûni alemin kapısından, attığı ani bir fake'le, dönüvermiş, ve, 'Fox tv’deki ‘Fatih Harbiye’ dizisinde baş rolü oynayan kızla oğlanın, gerçek hayatta da sevgili olduklarını; onların çocuğunun da, ebeveynleri gibi, çok güzel olmasının garanti olduğunu; kendisinin olası çocuğunun, onların çocuğuna benzeme ihtimalinin hiç de düşük olmadığını; elinde, kan gurubuna göre yapılan bir diyetin, burçlara göre yapılan bir başka diyetle harmanlanmasından ortaya çıkan karma bir diyet sistemini, Karatay diyetiyle birleştiren mucizevi bir formül olduğunu, ve, buna potansiyel anne ve babanın sadakatle uymaları halinde, çocuğun top model olacak derecede güzel ve yakışıklı, ve, Einstein, ya da Beethoven'ı aratmayacak kadar akıllı ve yetenekli olmasının garanti olduğunu; yengeç erkeğiyle, arslan kadının evlenmesinin, sadece kişisel değil, toplumsal felâketlere de yol açacağını; bazı markaları tercih etmenin, insanın evrendeki yolunu açarak, başarılı işlere imza atmasını kolaylaştırdığını; futbolun yasaklanıp, insanların körling oynamaya zorlanmasıyla birlikte, medeniyetimizin bir üst faza, bir sonraki level’a geçmesinin kesin gibi gözüktüğünü; ISİD’çilerin Saylonlu, ya da Klingonlu olma ihtimalinin hiç de yabana atılabilecek bir olasılık olmadığını, bunun da, insanlığı tehdit eden vahim bir kozmik komploya maruz bırakıldığımızın nişanesi olduğunu’ içeren o çılgın ve saçma sapan diskuruna kaldığı yerden devam etmişti.

BŞK'ın retoriğine bakılacak olursa 'hayat; Fatih Harbiye dizisi, Karatay Diyeti, burçlar, içeriği boşaltılmış aforizmalar, markalara tapınma, dini ritüel kıvamındaki alışveriş seansları, saçma nitelemesinin bile tarife/tavsife/tasvire aciz kaldığı saçmalıktaki conspiracy'ler'den ibaret bir 'ŞEY' olmalıydı.

BŞK’nın sınır tanımayan saçmalıklarına daha fazla tahammül edememiş, ona kendimi kapatmış, ve, söylediği tek cümleye, 'Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir’e kilitlenerek, bu vecizenin zihnimde çağrıştırdıklarını aklımda ucuca eklemeye başlamıştım.

Yaptığım zincirleme akıl yürütme sonunda ortaya çıkan manzara şöyleydi:

1-Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir;

2-Bildiğim tek şey bildiğim her şeydir;

3-Tek şey = her şey;

4-Tek = her.

Yukarıdaki  4 numaralı eşitliğin (denklemin) işaret ettiği içerik bildiğiniz paradoks’tan başka bir şey değildir.  Metroda, ister istemez, kulak misafiri olduğum, ve, üniversite öğrencisi olduğunu sandığım BŞK, onca abuk sabuk ve saçma sapan lâkırdı arasında, nasıl olmuşsa olmuş, nerden aklına esmişse esmiş, aslında, Socrates’a ait olan çok popüler bir deyişi, ‘hoc unum scio me nihil scire’yi söyleyivermişti.

Bu enteresan vaziyeti; hayatın daima mucizelere gebe olduğu kabulüyle; bizi şaşkınlığa düşürebilecek taban taban zıt antitelerle vak’aları birbirinin peşi sıra deneyimleyebilmemizin  hiç de yadırganmaması gereken şeyler olduğunu doğrulayan bir husus olarak kaydetmiştim hafızama.

2 - Hoc unum scio me nihil scire’, dönüp sahibine vuruyor!

Socrates'in çok çirkin olduğu

rivayet edilir.

Bu ifade, Socrates'ı Socrates yapan en önemli laflardandır. Öte yandan, ‘bildiğim yegâne şey, hiçbir şey bilmediğimdir’  anlamındaki bahse konu argümantasyonun; ‘Sokratik mantık’, ‘ikili mantık’, ‘düz mantık’ diye de bilinen Helenistik Düşünce silsilesinin temel koyucu unsurlarından olan çelişmezlik prensibiyle çeliştiği de bir gerçektir.

Bir diğer deyişle, Sokrates’çı mantığın temellerinden olan çelişmezlik ilkesi, yine, bizzat Sokrates tarafından dillendirilerek, önce felsefe tarihinin, ardından da insanlığın gündelik iletişim repertuarının bir unsuru haline gelen ‘hoc unum scio me nihil scire’ deyişi tarafından refüze edilmiştir.

3 – Söyleseydim ne olurdu?

Bunları zihnimde evirip çevirir, ve, ortamın izin verdiği nispette, paylaşmanın yolunu ararken, BŞK ve arkadaşı hızla metroyu terk etmişlerdi bile.

Bu sırada ben; oryantalist yaklaşım’ın, Sokratik Düşüncenin sistematize edilmesine Helen Düşüncesi dışında hiçbir medeniyet dairesinin katkısının olmadığını iddia eden Avrupa merkezli yaklaşımıyla; ‘Sokratik Mantık’ın, ve, onun üzerine bina edilen düşünce silsilesinin kökenlerinin kadim Mısır, Mezopotamya ve Hint medeniyet kürelerine ait olduğu ileri süren Oksidantalist perpektifin birbirini yalanlayan aksi istikametteki görüşlerini BŞK ve arkadaşıyla paylaşmaya kalksaydım şayet, nasıl bir tepkiyle karşılaşırdım diye düşünerek, arkalarından bakakalmıştım.

O bakışlarımı yakalamış olsaydınız şayet, onlarda, 'insanlığın ezici çoğunluğunun hayatı; Fatih Harbiye gibi diziler; diyet rejimleri; burçlara (şu ya da bu düzeyde) inanmaklar; doğmamış çocuğunun hakkında yapılan sonu gelmez spekülasyonlar; kariyerinde başarılı olmak için, Telli Baba'ya ricacı olmakla, evrenden onu 'Secret'vari talep etmekler arasında gidip gelmekler; Einstein, Beethoven, Maris Curie gibi insanlık tarihine damga vurmuş kişilere (örtük ya da aleni) özenmekler; markalara tapınmakla, adeta dini bir ayini eylermişçesine alışveriş etmekler; komplo teorileri; oryantalizm - oksidantalizm dikotomisi üzerinden yapılanlara benzeyen o bitimsiz, o kısır, o vasat 'sözde entelektüel' teşhirciliklerle matürbasyonların, ve, bunlar gibi daha birçok şeyin bir potada eritilmesiyle oluşmuş çok katlı, çok katmanlı bir amalgam değil midir?' diyen bir sorgulama kipinin saklı olduğunu görmeniz işten bile değildi.
 
Macit - Neriman ilişkisi, bu metnin örtük ve aleni ima, iddia ve ifadelerinin de ele verdiği üzere, hem BŞK'ın, ve, hem de, bu satırların yazarının müşterek meşgalesi, gailesi ve kaygısı olmuştur. 2014 Ekim'inin sonuna ait olan o sayısız Türkiye fotoğraflarından birisinin söyledikleri özetle budur.
 
 
Oryantalistler ve oksidantalistler, Helen Medeniyetinin kökenleri hakkında birbiriyle çelişen görüşler savunurlar.
 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..