Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '14

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Fazla kilolarınızla yüzleşme ve obezitenin biyokimyası

Fazla kilolarınızla yüzleşme ve obezitenin biyokimyası
 

 Bugün sizlerle, fazla kilolarımızla yüzleşme terapisi yapalım istiyorum. Bir Bilim insanı olmaktan öte, bir kadın olarak da bu konunun aslında ne kadar canımızı acıttığını da bizzat biliyorum.

Sürekli öğrencilerime söylediğim bir şey var; her zaman her durumda kendinizle temelde barışık olsanız da, arada bir de küsmek gerek, kusurlarımızı eksik ve fazlalarımızı görmek gerek diyorum.

Kişinin kendi kusursuzluğuna inanması, her zaman her durumda güzel bulması, sürekli polyannacılık oynaması bana en az sürekli karamsar olması kadar yanlış geliyor.

Böyle bir şey bilimsel olarak da mümkün değil çünkü.

İnsanın bedeninin sağlığı son derece önemlidir.

Şayet sağlıklı bir bedenle birebir örtüşen sağlıklı bir ruh varsa, ortaya gerçek anlamda sağlıklı ve dengeli bir insan çıkabilir.

O yüzden bedenimizle barışık olmayı bazı kurallara bağlayalım. Bu kurallar bizim sağlığımızın ve her anlamda güzelliğimizin temelini oluştursun.

Bunlar nedir derseniz; daha önce yazdığım bir yazıda da, ifade ettiğim gibi, ilk koşul hijyendir.

Kişisel olarak ve yaşam alanımız bazında temizlik tartışmasız bir ön koşuldur.

Ama ikinci koşul nedir derseniz, o da kilo kontrolüdür.

Burada belirtmek istediğim bir şey var. Yaklaşık çeyrek yüzyıllık biyokimyayla iç içe akademik hayatım boyunca, bu kapsamda yaptığım araştırmalara ve okuduğum araştırmalara da dayanarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki;

 ‘’BİREYİN YEMESİNİ İÇMESİNİ AZALTMADAN, FİZİKSE AKTİVİTESİNİ ARTIRMADAN, ONU SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE ZAYIFLATAN, MUCİZEVİ BİR FORMÜL YOK, BİR BİTKİ YOK, BİR İLAÇ YOK’.

O yüzden ne günübirlik diyetlerden medet umalım, ne de hiç biri 2. yıl olmayan, her yıl yenisi icat edilen zayıflama ilaçlarına bel bağlayalım.

İş bize düşüyor, bunu peşinen kabullenelim.

Biraz zora gelince de ‘’ben böyle de çok mutluyum, kilo bana yakışıyor’’ tarzı yalanların ardına sığınmayalım.

Sabah kalkıp bir elbise denediğinde içine giremediğini görünce mutlu olan, yada kayıtsız kalan bir kadın düşünemiyorum.

O yüzden az yemeyi, sadece belli bir kiloya düşünceye kadar yapılaması gereken bir aktivite gibi algılamadan, tüm yaşamımıza yaymak zorunda olduğumuzu bilelim. Dünyaya bir kez geliyor olmak, düşünülenin aksine bedene daha çok özen göstermeyi gerektirir.

Onu boş bir çuvala eş tutup, tıka basa yağ ve atıklarla doldurmayı değil!

Kısaca obeziteye bakacak olursak, konunun önemi daha da iyi anlaşılacak diye düşünüyorum.

OBEZİTENİN TANIMI

Obezite; ya da halk arasında bilinen adıyla şişmanlık; “vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır”.

Dünyadaki major sağlık problemlerinden biridir ve salgın halini almıştır.

OBEZİTENİN BELİRLENMESİ

Obezitenin belirlenmesinde iki yöntem vardır;

1- BMI ( vücut kitle indeksi)

2- Bel çevresi ölçümü

BMI ölçümü: Vücut kitle indeksi ile vücut toplam yağı tahmin edilirken, bel/kalça oranı ile bölgesel dağılım hakkında bilgi sahibi olunur.

BMI hesaplanmasında iki örnek:

70 kg, boyu ise 1.60 m olan bir bayan için BMI değeri:

70 / (1.60)²= 70 / 2.56 = 27.34 kg / m²'dir.

90 kg, boyu ise 1.70 m olan bir erkek için

BMI değeri: 90 / (1.70)²  = 90 / 2.89 = 31.1 kg / m²'dir.

BMI değeri

 

18.5 altında

Zayıf

18.5-24.9 arasında

Normal kilolu

25-29.9 arasında

Fazla kilolu

30-39.9 arasında

Obez (şişman)

40 ve üzeri

İleri derecede obez

 

2- Bel çevresi değerlendirmesi: 

Vücuttaki, yağ miktarı kadar dağılımı da çok önemlidir. Yağın abdominal bölgede denilen bel bölgesinde toplanması yani abdominal obezite ateroskleroz (damar sertleşmesi) için risk faktörüdür.

Bel çevresinin;

Erkeklerde 102 cm ve

Kadınlarda 88 cm den fazla olması bel bölgesinde yağ toplanmasını gösterir.

Türkiye de Bel çevresine göre obezite; yaklaşık  %34’ tür.

 Cinsiyet ve bölgelere göre dağılımı ise şöyledir

·         Kadınlarda                  %30

·         Erkeklerde                  %13

 

·         Kırsal kesimde           %19.6

·         Kentsel kesimde        %23.8

 

·         Doğu Anadolu’da       %17.2

·         İç Anadolu’da              %25

 

·         Aşırı kiloluk                %41

·         Obezite                      %25.2

 

·         Kadınlarda obezite     %36.17

·         Erkeklerde                 %21.56

OBEZİTENİN TETİKLEDİĞİ HASTALIKLAR

Obezitede ölümü etkileyen faktörler, vücut yağ dağılımı, obezitenin şiddeti ve yaşam biçimidir.

Kadınlarda 18, erkeklerde 20 yaştan sonra kilo alımı, tip 2 diabetes mellitus riskini  artırır.

Kilo alımı ile hipertansiyon arasında da bir ilişki vardır.

OBEZİTENİN NEDENLERİ

Etiyolojisi (nedenleri) tam olarak açıklığa kavuşturulamamış olmakla beraber;

Genetik ve Çevresel etkenlerin büyük rolü vardır. Obezitenin giderek salgın halini almasının altında kolay yaşam şekli nedeniyle; aktivite azalması, fazla kalori alımı ve fast-food türü yeme alışkanlıklarının artması önemli rol oynar.

Kalıtımın %35 rol oynadığı ve modifiye edici genlerin de   %15 rol oynadığı düşünülürse geri kalan %50 olguda çevresel faktörler ve yaşam stilinin etkili olduğu ortaya çıkar.

Obez kişilerde;

Aşağılık duygusu, sosyal yaşamdan uzaklaşma, kendine güven azalması gibi psikososyal bozukluklar artar.

Psikologlar insanları en çok yaralayan hakaretlerin başında, “şişko” kelimesinin geldiğini belirtmektedir.

Özetle şunu söylemek istiyorum. Şayet kendimizle ve kusurlu yönlerimizle yüzleşmezsek, bunları düzeltmek için çaba sarf etmezsek hiçbir şey kendiliğinden iyiye gitmez.

Kainatı var eden en temel yasalardan biri der ki, ‘’kendi haline bırakılan her sistem düzensizliğini arttırır’’.

Yani kendi haline bıraktığınız, kontrol etmediğiniz bir beden, asla iyiye gitmez.

Bir kilo baklavanın verdiği hazzı, torunlarınızın yüzündeki gülümsemeye tercih etmeyin. Ya da 70 yaşında yürüyebilmenin, bir cihaza bağlı olmaksızın nefes alabilmenin özgürlüğünü,  limitsiz yenen içilen abur cuburun esaretine değişmeyin.

Sağlıklı, fazlalıkları atılmış bir beden ile ve sadelikte mutluluğu bulmanız dileğiyle bugünkü biyokimyasal sohbetimizi bitiriyorum efendim.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir

22.07.14

Muğla

 

 

 
Toplam blog
: 130
: 1375
Kayıt tarihi
: 08.04.14
 
 

Muğla Üniversitesinde Prof. Dr. olarak çalışmaktayım. Kozmetik Ürünler Uygulama ve Araştırma Merkez..