Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

18 Mart '18

 
Kategori
İnançlar
 

Ganimet Ayları Kapıda

Ganimet Ayları Kapıda
 

Mübarek üç aylarınızı kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim.


Bakalım kaçımız bu bereketli aylara kapılarımızı sonuna kadar açıp, evimizin başköşesine buyur edeceğiz?

Allah nasip ederse önümüzdeki ilk pazartesi gününün salıya dönüştüğü vakitlerde Recep ayının ilk gününe kadem basmış olacağız. Yüce Allah hepimize serâpa bu hikmetli günlerden ziyadesiyle istifade etmeyi nasip eder inşallah…

Recep ayının ilk gecesiyle üç aylar başlamış oluyor. 22 Mart, perşembe günü gecesi de yani Recep ayının ilk cuma gecesinde ise mübarek “Regâib Kandili”ni idrâk etmekle şerefleneceğiz inşallah… Allah cümlemiz için bu mübarek günleri hakkımızda hayırlı eylesin. Bugünden tüm Müslümanların üç aylarını ve kandillerini tebrik ediyorum.

Bu Ayları Ganimet Bilmeli

Bilindiği gibi üç aylara giriyor olmamız Ramazan ayının yaklaştığının da müjdecisi. Bu müjdeyi anlıyor, heyecan duyuyor muyuz? Ramazan ayına erişme ümidimizi ne kadar kuvvetlendiriyoruz? Ramazan günleri için hazırlığımız var mı? Öyle ya, kıştan yaza geçişte hazırlık yaptığımız gibi Ramazan’a varmazdan önce üç ayların başlangıcından itibaren bedenen, ruhen bir hazırlığa girişmeliyiz. Üç ayların başlıyor olması bu bakımdan çok önemli…

Nasıl ki bahardan çıkarken, yaza girmezden evvel evimizde hummalı bir temizliğe girişiyorsak; halılarımızı yıkatıp, odalarımıza boya- badana ediyorsak, dip temel her yeri silip süpürüyorsak, vücut binamızın temizliği içinde üç ayların başlangıcından itibaren nefsimizin ıslahı için gözümüzü, kulağımızı, dilimizi kirlerden arındırıp, ruhumuzu dünyalık olumsuzluklardan temizlemeliyiz. Ruhen, bedenen pırıl pırıl olarak Ramazan ayına sağlıcakla ulaşalım inşallah…

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim Ramazan ayında inmiştir. Kur’an yaşam rehberimizdir. Okuyan, okuduğunu bilen insanları doğruya götürür. Gördüğümüz, görmediğimiz, bildiğimiz, bilmediğimiz her şeyin gerçek ve tek İlah’ı, kudreti sonsuz Allah’ımız şerefli mahlukat olarak yarattığı insanları başı boş bırakmamış ıslahımız için Kur’an-ı göndermiş. Okuyup, bilene ne mutlu…

Rabbimiz Ramazan’ da Kur’an-ı indirmişte, biz Kur’an-ı Ramazan’da elimize ne kadar alıyoruz acaba? Ya hayatımızda var mı Kur’an? Olsa yaşantımız böyle fütursuzca mı olur? Sorum öncelikle kendi nefsime, sonra tüm sevdiklerimedir.

Bir ay Ramazan’da oruç tutuyor, gıybetten, yalandan, fenalıktan uzak duruyorsak; sonra eski halimize dönüyorsak, demek ki Ramazan’dan yeterince istifade etmemiş oluyoruz. Elbette hidayet Allah’ın iznindedir. Allah dilerse kul hidayet bulacaktır. Lakin cehaletten ve hasetten kurtulup gayret edersek, şüphesiz Rabbimiz gayretimizi boşa çıkarmayacaktır. Bilmiyor olabiliriz, ama bu günlerin önemini biliyor ve kasten feyiz ve bereketini adeta elimizin tersiyle itiyorsak, bu büyük bir gaflet ve kasvet içinde olduğumuzun nişanesidir.

Üç aylara giriyoruz demek, üç aylara bir adım gidelim sonrasında bolluk bize on adım gelsin, demek değildir. Üç aylar girince beş vakit namaza beş daha kat, sonra diğer aylarda seccadeyi duvara as, namaz vakitlerinde yan gel yat, dizi izle. Bu bilinçli kulluk değildir. Nasıl ki günde üç öğün Allah’ın verdiği nimetlerden yararlanıyorsak, nefes aldığımız her gün minarelerden yükselen çağrıya uyup Allah’a yaklaşmalı, yakınlaşmalıyız.

Fani dünyada midemizi düşünüyoruz, mal mülk sahibi olmayı düşünüyoruz, bunları nasıl kısa yoldan ediniriz diye cinlikler planlıyoruz, üç günlük dünya için hesaplar kitaplar içinde oluyoruz, ama yaptığımız bu hesaplar ani gelen ölümle bir anda bozulursa, diye hiç düşünüyor muyuz? Azrail ( A.S) hiç ummadığımız anda karşımıza dikiliverdiğinde plan proje bozuluveriyor. O zaman elde ne kalıyor? Ne yapacağımıza belki de şaşıramıyoruz bile… Bu yüzden planlarımızı bu dünya için değil, gerçek âleme göre kuralım.

“İnsan kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmez mi,” buyurmuş yüce Mevlâm. İki idrar yolundan meydana gelmiş insanoğlunda ne bu kibir? Bir virüs girse vücuda yatağa düşüp kalkamıyor Âdemoğlu. O kadar aciziz… Üzerimize gayri ihtiyari bir damla o pis kokulu sıvı sıçrasa, “Murdar oldum” deyip, gidip abdest alıyoruz. O pis diye vücuttan atılan bir damla sudan capcanlı insanlar yaratmış Allah. Sen bir damlacık, kokan sudan yaratılmış insan olarak ne diye kendini bir şey sanırsın, böbürlenirsin?

Yaptıklarımız doğru- yanlış, şahidi bizzat Allah. Hiç kimse görmüyor diye, acımasızca hırsızlık, uğursuzluk yapmayalım. Bir gün dönüşümüz Allah’adır. Ve günü geldiğinde yaratıcımız yaptıklarımızın hesabını mutlaka soracaktır. Nasıl olsa ölüm var, o halde gerektiği gibi Müslüman olarak yaşayıp ölelim. Rabbimizin huzuruna mahcubiyet içinde çıkmayalım…

Pazar yerine gittiğimizde nasıl ki paramızı güzel ve temiz gıdalara, işe yarar ihtiyaçlara harcıyoruz.  Ahiretimiz içinde gereken ne ise onu yapmalıyız. Ömür bir sermaye; her gün cepten yemiyor, ömürden veriyoruz. Yaş geçip yaşlandıkça ayaklarımız yürümez, gözlerimiz görmez oluyor. Şayet bizler imanla hayatımızı idame ettirirsek, yüce Allah “İhtiyar benim nurumdur, onu yakmaya kıyamam” diyeceğini buyuruyor.

Madem ölüm hakikattir. Hakk’a layık olarak yaşamayı tercih etmeliyiz. Kısacası; at gibi yaşa, ot gibi yok ol git, değildir hayat. Saçlarına ak düşmüş, ayağını sürüyerek yürüyen yaşça ihtiyarlığa ulaşmış nice insanlar var. Ayakları çukurda, gözlerinin biri toprağa kaymış, hâlâ işleri güçleri fitnelik, fesatlık.

Bu hallerimizden arınmak için önümüzdeki mübarek üç aylar, affımıza ve düzelmemize yönelik, büyük fırsatlarla dolu. Erişmek kısmet olursa, bu güzel günleri boşu boşuna geçirmeyelim. Ganimetten bolca nasiplenelim inşallah. Allah tüm inananlara üç ayları ve sonraki zamanları mübarek etsin inşallah, âmin.

Ayfer AYTAÇ – ayferaytac.com

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..