Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '16

 
Kategori
TV Programları
 

Gecenin Kraliçesi Meryem Uzerli’nin değil izleyicinin tükendiğini gösterdi…

Gecenin Kraliçesi Meryem Uzerli’nin değil izleyicinin tükendiğini gösterdi…
 

Meryem aşağı Meryem yukarı diye diye neredeyse bir yılı geçkindir konuşulan, yere göğe koyamadıkları, Uzerli için senaristler harcanan dizi Gecenin Kraliçesi nihayet geçen salı akşamı Star TV ekranlarında izleyici ile buluştu.

Tüm zamanların en abartılan reklamlarıyla tanıtılan dizi için belgeseller bile yapıldı. Böylelikle Meryem Uzerli aynı zamanda kendisine belgeseller yapılan oyuncu olarak da adını yazdırdı sektöre.

Tamamen reklamdan ibaret olan izlenti adını belgesel olarak ala dursun, Meryem Meryem inleye dururken kanal ne yazık ki ertesi günün sabahında dizinin adını aldığı çiçek gibi bir gece de tüm umutlar ve beklentiler soldu, yerle bir oldu.

Yani Gecenin Kraliçesi salı akşamlarının kraliçesi olamadı, olamadığı gibi ilk bölüm içinde onca reklam pompasına rağmen oldukça düşük izlenme aldı.

Bunun nedenleriyle ilgili eleştirmenler akabinde düşüncelerini yazdı, dizinin izlenmesi için reçeteler de verdiler.

Verilen reçetelerin yararı ne kadar olur bilemem ama ben Acı Aşk dizisi ile ilgili yazımda da belirttiğim gibi Gecenin Kraliçesi sadakatsizliği işlediği sürece izleyici de sadakatsiz olacaktır.

Nitekim o zaman söylediklerimde yanılmadığımı gördük. Ki bundan sonrası içinde reçetelerin belki diziye bir iki puan kazanımı olur ama Gecenin Kraliçesi’nin kraliçe olması çok zor bu hikaye ile. Hatta imkansız bana göre.

Çünkü sadakatsizliğin karşılığı sadakat olarak dönmez.

Dönmedi de zaten.

Tabloya bakınca hani Star’ın haftalar önce “üç sezondur beklediğiniz Meryem’e özlem bitti, bitiyor” söylemi vardı ya bu sonuçlara bakınca sezonlara düşen özlem sayısı yükseleceğine düştükçe düşmüş.

Meryem Uzerli Muhteşem Yüzyıl’ı tükenmişlik sendromuyla terk edip giderken anladık ki aslında bu kadar zamanda tükenen Meryem değil izleyiciymiş. Tüm yaşananlar ve sonrası reklam pompası, şaşalı tanıtımlar izleyicinin sevgisini de özlemini de tüketmiş.

Ben bile Meryem Uzerli’yi beğenmeme, sevmeme rağmen tüm tanıtım sürecinin anlamsızlığına nedir bu demek durumunda kalmışsam gerisini siz düşünün hatta düşünmeyin reyting sonuçlarına bakın yeter.

Diyeceksiniz madem seviyorsunuz neden eleştiriyorsunuz. Evet, sevdiğim beğendiğim bir oyuncu ancak bu demek değildir ki ortada var olan tabloyu, yanlışlıkları da oyuncu için seveceğim, görmezden geleceğim.

Elbette ki eleştireceğim.  Nasıl ki Muhteşem Yüzyıl’ı terk edip gittiği zaman yapılan acımasız eleştirilere karşı Meryem’i o zaman haklı bulurken bugün Meryem için yapılan bu reklam pompasını da o kadar gereksiz buluyorum, buldum.

Ve bunları da eleştiriyorum doğal olarak.

Çünkü tek bir dizisi olan bir oyuncu için ne kadar başarılı olursa olsun, nasıl bir hayat öyküsü vardır ki, yurt dışında ne tür başarılara imza atmıştır ki, kaç uluslararası ödüle sahiptir ki tam dizi arifesinde adına belgesel yapılır izleyiciye kakalanır. Bunu ne mantığımız alır ne de sempati kazanır. Sadece içimizdekileri tüketir.

Tükendik de.

Bir dizi tanıtımını sadece tek bir oyuncunun üzerine yükleyip diğer oyuncuları hiçe saymanın bedeli de ağırdır bu defalarca kanıtlandığı halde yine aynı hataya düşüldü. Israrla aynı hataya düşülüyorsa ah vah demenin de bu saatten sonra anlamı yoktur zaten.

Üstelik Meryem Uzerli henüz bir tek dizi ile Türk izleyicisi tarafından tanınmıştır. Oysaki Murat Yıldırım bu ülkenin sevilen jönlerinden biridir. Sadece ülkemizde değil dizilerinin yayınlandığı pek çok ülkede de sevilen başarılı bir isimdir.

Uğur Polat ise yıllara ismini yazdırmış başarılı usta bir oyuncuyken geri planda bırakılıp sadece ve sadece Meryem’e kurgulu tanıtımın sonucu da bu oluyor görüldüğü gibi.

Hani deniyor ya ilk bölüm sonuçları kanalın tanıtımlarıdır diye yani demem şu ki bu sonuçların tek suçlusu kanal ve tanıtım politikasını şırınga edenlerdir.

Sonrası ise izlediğimiz tamamen bir hayal kırıklığı.

Yani onca tanıtım üzerine bir de tatsız tuzsuz Acı Aşk dizisinin bir üst versiyonu hikâye ile karşımıza çıkan bir dizi izleyince insanlar e doğal olarak Meryem’in sarı saçı, sarı kaşı için saatlerini ekrana bağlamazlardı nitekim de bağlamadılar.

Bağladıkları oranların büyük bölümü de Murat Yıldırım’ın karakaşı, kara gözü içindir emin olunsun. Zira tek başına oyuncunun hatırı sayılır bir reytingi olduğu geçmiş işlerine bakıldığında kanıtlıdır.

Her ne kadar tanıtımlarda ön planda gösterilmese de sezonlardır beklenen özlem Meryem Uzerli’den çok Murat Yıldırım’adır.

Sadece anlamadığım Murat Yıldırım’ın böylesi vasat, zayıf bir hikâyeyi bu kadar aradan sonra kabul etmesidir. Tabi Meryem içinde aynı şey geçerli. Muhteşem Yüzyıl gibi bir diziden sonra böylesine basit bir hikâyede yer almaması gerekirdi.

Daha ses getiren özgün bir iş yakışırdı her iki oyuncuya da.

Ama maalesef ki özgün iş şöyle dursun yüzlerce kez denenmiş yan komşunun para verip aldığı Acı Aşk dizisinin bir üst versiyonu ile karşımıza çıktılar.

İşin komik olanı ise bizim Yeşilçam kurgularımızı Koreliler tek kuruş ödemeden bizden araklayıp dizi yapıyor sonrada bize üzerine para ödettirip satıyor.

Neyse ki Gecenin Kraliçesi para ödememiş ama Acı Aşk bizim olanın üzerine para ödemiş. Buna ne demeli bilemedim açıkçası.

Uyanık Koreliler işi iyi biliyorlar demek lazım herhalde.

Gerçi anlamadığım bir diğer şeyde bizim izleyicinin ayıla bayıla Yeşilçam taklidi işleri Koreliler yaptığı zaman izleyip biz yapınca izlememeleri.

Normal koşullarda dizileri ilk bölüm sonrasında pek yorumlamam. Hikayenin açılmasını beklerim.

Ancak Gecenin Kraliçesi dizisinin güçlü hikayesi yok başından sonu belli hikayesi olmayınca açılacak bir durumda yok.

Yani başı belli sonu belli bir iş. Onun için yorumlamamanın da anlamı kalmıyor haliyle.

Bir kadın iki adam aşk üçgeni bir de kocasına takıntılı bir kadının serzenişleri.

Böyle bir hikâyedeki kurguyu artık sokaktaki Davut usta da, Arhavi yaylalarında yaşayan Meyveş nine de yazar ve sonunu bilir.

Burada beni ilgilendiren şey ne ilk görüşte aşkın inandırıcılığı, ne oyuncuların bir biriyle olan uyumları, ne de kimin kimle daha yakıştığı uyum sağladığıdır.

Her ne kadar Meryem Uzerli’nin Selin olduğuna Hürrem’i üzerinden attığına inansam da Meryem’in üzerinde anlamlandıramadığım şekilde bir donukluk görüyorum ikili sahnelerde. Robot gibi replikler dökülüyor dudaklarından. Her sahnede olmasa da özellikle Murat Yıldırım ve Uğur Polat’la yazılmış sahnelerde çokça gördük.

Yine de tek ilgilendiğim sonunu baştan bildiğim bir işin içindeki sadakatsizliktir. Ve bu sadakatsizliğin son dönemlerde ısrarla sevilen jönlere giydirilip izletilmesidir, aşkla süslenip normalleştirilmesidir.

O sadakatsizliğin hangi sınırlara varacağını, dizinin Aşk-ı Memnu hallerine döneceğini bile bile saatlerimi sevdiğim oyuncular bile olsa oturup zaman harcamayacağımdır.

Genel izleyicinin de böyle düşündüğü reytinglerden belli.

O halde sorulması gereken şudur buna benzer sayısız iş izleyen izleyici yan komşuda da aynısı varken ne kadar arkasından gider bu işin.

Toplum bunca dejenerasyona uğrarken Meryem’in Bihter hallerinin ne kadar ileriye gideceğini mi merak edip oturacak ekranın karşısına.

Bunun adına da çatışma denecek. Aman ne güzel iyi çatışma güzel çatışma en güzel sadakatsizlik hangisi ola.

Acı Aşk yazımda da belirtmiştim son dönemlerin modası haline geldi neredeyse Türkiye’nin sevilen isimlerine sadakatsizliği giydirmek bunun adına aşk diyerek seyirciye izletmek.

Oysa konusu olan, tadı olan özgün işleri özledi izleyici.

Gerçek aşkı, ailenin önemini, insan ilişkilerini anlatan işleri özledi izleyici.

Başkasına ait dizilerin adaptasyonunu, yüzlerce kez izlenilen konuları, sadakatsiz evlilikleri, inandırıcılıktan uzak aşkları, bizim Yeşilçam filmlerimizin olmazsa olmaz konularının üzerine para verilmiş versiyonlarını izlemek istemiyor.

Geçtiğimiz yıl dizi ihracatından 250 milyon dolarlık gelir elde edilmiş.

Ve bu gelirin tamamı o eski dizilerimizden sağlanmış. Adını Feriha Koydum, Fatma Gül’ün Suçu Ne, Kara Para Aşk, Sıla, Asi, Binbir Gece sadece bunlardan birkaçı.

Oysaki son iki yıldır neredeyse nefreti, sadakatsizliği körükleyen, aileden uzaklaşılan işlerle kuşandık. İzleyici bu kuşatmaya direniyor ama anlayan kim.

Yani demeye çalıştığım aşkın, sadakatin, sevginin ailenin anlatıldığı işlerden uzaklaşıldıkça izleyici tepki veriyor. Bu eksenden uzaklaştıkça kendi iç dinamiklerimizden, kendi öykülerimizdeki sahicilikten çakılırız.

İç piyasada yaşanılan bu durum bir adım sonra dış piyasada da yaşanacaktır.

Şu an Gecenin Kraliçesi tam olarak bu çakılmayı yaşıyor. Oysaki daha naif özgün bir işle çıkılsaydı karşımıza bu güzel kadroyu seve seve izlerdi izleyici.

Bundan sonrası ne olur bilemem kanalı kurtarır mı kurtarmaz mı onu da bilemem tek bildiğim bu güzel kadronun bu basit işin içinde harcandığıdır.

Geçmiş ola…

oyatekin@gmail.com                                         

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Oya Tekin/ Yaşadıkça.com köşe yazarı

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..