Gelişmiş ülke miyiz sizce?

Ülkelerin kalkınmışlığı ve gelişmişliği daha çok ve yanlış olarak ekonomik büyüme ile ölçülmektedir.

Oysa ülke ekonomisinin büyüklüğü gelişme anlamına gelmemektedir.

“Gelişmişlik” kavramı farklı bir durumdur.

Herhangi bir şeyin büyüklüğü onun iyiliğinin, gelişmişliğinin kıstası değildir.

Ülkedeki ekonominin sayısal (nicel) olarak büyümesi ve zenginleşmesi insanların hayatında niteliksel olarak iyileşme yaratmıyorsa kalkınma olarak nitelendirilemez.

Gelir dağılımındaki adalet, kalkınma ve gelişmenin temel unsurudur.

Bir ülkedeki gelir dağılımında, uçurumlara  varan fark ve adaletsizlik sözkonusuysa, bu durum gelişmişliğin değil, gelişmemişliği göstergesidir.

Gelişmişlik

Kalkınmış ve zengin çok ülke sayılabilir; ama bu durumdaki her ülkenin gelişmiş olduğu söylenemez.                                                                                                                                                                               Çünkü gelişmişlik ekonominin yanında toplumsal yaşamı içeren birçok şeyin ileri seviyesini gerektirir.

Elde edilen değerler ülke vatandaşının ekonomik ve sosyal refahına yansımıyorsa,

İnsanlar tatminkar bir gelir ve yarın güvencesinden yoksunsa,

Temelinde özgürlük olan demokrasi düzeyimiz istenilen seviyede değilse,

Toplum içindeki etnik, inanç, cinsiyet, bölge vs farklılıklar kabul görmüyor ve tahammülsüzlük gösterilip ötekileştiriliyorsa,

Toplumu oluşturan bireylerin çoğunluğunun hem birbirlerine, hem de adalete güveni yerlerde sürünüyorsa,

Yönetimlerin yanlışlıklarına, haksızlıklarına, hukuksuzlluklarına, yolsuzluklarına taraftar gözüyle bakıp kayıtsız ve sessiz kalan çoğunluk varsa,

Ülkenin eğitim, sağlık, insan hakları, basın özgürlüğü, örgütlenme-düşünce-ifade özgürlüğü ve insani gelişmişlik endeklerinde, ülkeler sıralamasındaki yeri iyi noktalarda değilse,

Ormana, akarsuya, denize, çiçeğe, böceğe, hayvana, toprağa; kısacası doğaya karşı bilinçsiz duyarsızlığımız ve rant uğruna hoyrat davranışımız dolu dizgin gidiyorsa,

Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişimin insanlık tarihinde toplumsal,ekonomik ve bilimsel değişimin yönünü yeniden belirlediği bir dönemden geçiyoruz.                                        

Eğer bu döneme uygun olarak bilimin yön göstericiliğinden uzaklaşıp, yönetimlerde ve bireylerin günlük yaşamlarında öncelikli olarak dini referanslara göre hareket ediliyorsa,

Toplumu oluşturan bireylerin büyük bir bölümü bir günün 5-6 saatini TV karşısında geçirip, bir sene içinde  5-6 saat okumaya vakit ayırmıyorsa,

Kadın erkek eşitliği ve ilişkisinde geleneksel geri anlayıştan, buna uygun yaklaşımdan bir türlü vazgeçilemiyorsa,

Örgütlülük düzeyi ya da  örgütlenme özgürlüğü düzeyi alt seviyelerdeyse,

Ve bunlara benzer sayılabilecek birçok gelişmişlik ölçütü olan durum mevcutken, ölçü olarak sokaklardaki lüks marka arabalar, devasa gökdelenler, alışveriş merkezleri vs. gelişmişliği ifade etmez.

Tek başına maddi büyüme “gelişmişlik “ değildir.                                                                                

Ne dersiniz?