Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '14

 
Kategori
Öykü
 

Gölün kenarındaki adam (2) Bojidar Çipof

Gölün kenarındaki adam (2) Bojidar Çipof
 

(Öncesi var)
 
Arabanın çalışması, ona sabahın sessizliğinde bir an için yırtıcı bir kuş çığlığı gibi geldi. Robot gibi elini vites koluna attı ve arabayı harekete geçirdi. Tekerleklerin yola sürten sesleri kapalı camın arkasından kulağına gelmeye başladı.

Yoldaydı o... 

Amaçsız gidilen bir şehirden geriye doğru sayım başlamıştı. Kilometreyi yine sıfırlamış, sanki yaptığı o kadar yüz kilometre yolu yapmamışçasına bir duyguyu içinde yaşatmak güdüsü ile ve sabit gözlerle yola, asfalta bakıyordu. Gözler sabit ve hareketler robotçaydı. Kanıksanmış el ve ayak hareketleri, arabayla sanki özdeşleşmiş ve hatta elleri ve ayakları sanki arabanın organları olmuştu.
 
Dönüyordu o...
 
Boşa mı gittim bu kadar yüz kilometreyi” diye düşündü. Elbette değildi! O; kendisine karşı olan sorumlulukları dolayısı ile o şehre gitmiş ve şimdi geriye dönüyordu. Uyumamış, öylece bir şehir otelindeki yatakta uzanmış ve kendisiyle hesaplaşmıştı. “Evet, doğru olanı yaptım” dedi. Tabi içinden ve sanki kendisinin bile duymasını istemediği bir şekilde bunları söyledi. Zordu çünkü! Kendisiyle konuşmak zordu bu sabah vaktinde. Tamam, bedenine pozitif olarak yansıyan uykusuzluk iyi gelmişti. Hani bazen hiç uyuyamazsınız ve ona rağmen o gün inanılmaz zinde bir bedeniniz olur ya…
 
Midesinde bir yanma hissetti... Açlıktı bu! O şehir otelindeki uykulu gözlerle ona yola çıkmadan kahvaltı etmesini tavsiye eden ama dinlemediği resepsiyondaki çocuğu andı ve gülümsedi. “İyi bir insandı o” dedi kendi kendine. Sonra bir bakışla birine iyi bir insan demenin doğru olup olmadığını düşündü ama o çok gördükleriniz ve “ne de iyi” dedikleriniz hep iyi mi çıkıyorlar ki? Olsun ona da iyi biri demenin yanlış olmadığını düşündü. Yemesi ya da yememesinin o elemana ne faydası vardı ki? Israr da etmişti hatta...
 
Yüzümdeki gölgedendir, sanırım bana acıdı” dedi.
 
Bu iyi bir fikir gelmedi ona. O; acınmak istemiyordu. “Evime döndüğümde bunu yüzümde görmemeliler” diye düşündü ve ekledi yine içinden “ya anlarlarsa?
 
Onu bir otel odasında dün gece öylesine yatıran sebep her neyse bunu kimsenin anlamaması gerekiyordu.
 
Peki kimlerdi bunlar?
 
Kime karşı bir şey belli etmemesi gerekiyordu? Kendine biteviye sorular tevcih etmeye başladığını birden fark etti. Bir şehre gitmiş, hem de yüzlerce kilometre yol yapmış, birden verdiği ani bir kararla, bir otelde uzanmış, uyumamış, düşünmüş ve geriye doğru yola çıkmıştı.
 
Dönüyordu o...
 
Bir kaçış ve bitiş durumunda mıyım?” diye düşünmeye başladı. Yine sorular, yine kendisine yaptığı eleştiriler... Birden kilometre saatine gözü takıldı. “Aman Allahım, ne kadar da yol kat ettim ben.” 
 
Evet, dönüş yolları hep kısalmaz mı ki? Bazen kaçmaktan, bazen de dönülene bir an evvel ulaşmaktan, dönüş yolları hep kısadır.
 
Bir yerde durdu ve ekmek arası bir şeyler alarak yine beklemeden yola koyuldu. Belki dönüşe varmaya bir an evvel olan arzunun ivmesiydi bu! Yaklaştıkça içinden bir hoşluk ve rahatlama yükselmeye başlamıştı çünkü…
 
Ya da bir huzur...
 
Bazen gerçekten gerekenin yapıldığı durumlarda insanın içinde beliren o huşu, hülasa olarak rahatlama... İçsel dinginlik...
 
Güldü! “Bir de dışsalı mı var ki dinginliğin?” Yok, tabi ki dingin olma hali tek bir kavramdır diye düşündü.
 
Oynayanlar var ama bireylerin arasında!
 
Olduğundan farklı görünen, içi kan ağlasa da belli etmemeye çalışan ne kadar çok kişi var... İşte bu son söylemde ikilem vardı ve “bunu neden böyle telaffuz ettim ki?” dedi.
 
Hayır, bu ikilem ya da o ikilem; orada aynen kalmalı, aynen yaşamda yaşanan ikilemler gibi olmalıydı ya da içinden yok olmalıydı...
 
Zaten bu yolda da o ikilemden ötürü hareket halindeydi. İkilem ya da üçlem, dörtlem orada aynen kalsınlar.
 
Yahu ne diyordu be? “üçlem ve dörtlem lügatta var mı ki?
 
Olsun, yaşam süresince hep ikilemde yaşadım bu kadar sene bundan sonra çoğul olsun.”
 
Çoğulculuk ha? Bundan sonra öyle olsun çoğul teklikten iyidir” dedi ve öylesine o çok sevdiği şarkıyı terennüm etmeye başladı...
 
Ve kendi şehir hududuna girdi.
 
O; oraya gitmiş miydi ki?
 
 
6 Ocak 2010

 

(Devam edecek)
 
Toplam blog
: 336
: 625
Kayıt tarihi
: 29.01.10
 
 

Araştırmacı yazar BOJİDAR ÇİPOF: 1953 yılında İstanbul'da doğdu. Ailesi; Ege Makedonyasından İsta..