Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '16

 
Kategori
Sinema
 

Görsel bir başyapıt: The Revenant

Görsel bir başyapıt: The Revenant
 

Öncelikle belirtmeliyim ki ben sinema eleştirmeni değilim. Yaptığım yorumları okurken sizden ricam da bunu göz ardı etmemeniz. Yani ben filmler ile ilgili fikrimi profesyonel değerlendirmelerle değil filmin bende uyandırdığı hisle, estetiğiyle ve oyunculuk performanslarıyla alakalı paylaşıyorum. Dolayısıyla benim zevklerime yakın kişiler yorumlarımı beğenirken, zevkler konusunda uyuşmadığım kişiler yorumlarımı değerli bulmayabiliyor.
 
Bu girizgahı yapmamın sebebi de Creed filmiyle alakalı yazdığım yazıyı eleştiren kişilerin "sen sinema ile ilgili ne biliyorsun ki? Hayatında hiç bir film setinde bulundun mu?" gibi cümleler sarf etmeleriydi. Söyledikleri sözler profesyonel anlamda doğru olsa da ben kendimi iyi bir izleyici olarak görüyorum. Yazıları okumak ya da okumamak da zaten sizlerin takdirinde.
 
Gelelim Esas Konumuza
 
Leonardo DiCaprio, Hollywood'da en beğendiğim aktörlerin başında gelir. Titanic'in bebek yüzlü yakışıklısı olarak zihnimize giren Di Caprio her geçen yıl oyunculuğuna kattığı artılarla Hollywood'un en gözde aktörlerden biri olmayı başardı. Ben de şahsen kendisinin tüm filmlerini izleyen bir hayranı olarak onun yükselişine katılsam da Inception'dan sonra düşüşe geçtiğini düşünmeye başlamıştım ki, Di Caprio The Wolf of Wall Street ile düşüşte olmadığını bizlere göstermişti.
 
2 yıllık bir aranın ardından bol ödüllü filmlerin ödüllü yönetmeni Alejandro González Iñárritu'nun yönetmenlikkoltuğunda oturduğu The Revenant'ın fragmanı düştüğünde heyecanlanmamak elde değildi. Michael Punke'nin romanından bildiğimiz kadarıyla iyi bir filmin geleceğini hissediyorduk fakat şüphelerimiz de yok değildi. Şahsi olarak şüphelerimin nedeni Inarritu'nun filmlerinin ağır ilerleyen filmler olmasına Di Caprio'nun ayak uydurup uyduramayacağıydı. Çünkü Di Caprio, kariyeri boyunca genelde hep yüksek tempolu filmlerde oynamış bir aktördü. Bu film doğada yalnız başına kalan bir adamı anlatıyordu ve bu oyunculuk yükünü tek bir kişinin üstlenmesi demekti. Bu tip roller bana göre her zaman en zorudur. Paslaşacağınız bir kişi olmadığı için iyi değilseniz o sahneler izleyici için çekilmez olur.
 
Fakat Di Caprio kariyerinin belki de en iyi performansını sergileyerek yıllardır alamadığı Akademi ödülünü bu yıl alacağına dair beni ikna etmiş oldu. Filmde aslında iki major rol var. Biri Hugh Glass rolüyle filmde tek başına 50 dakikaya yakın izlediğimiz Di Caprio, diğeri ise ezeli düşmanı Fitzgerald rolündeki Tom Hardy. Açıkcası Tom Hardy'de role cuk oturmuş. Tok ses tonu ve güçlü aksanıyla Hardy  de Mad Max ve Legend filmlerindeki performanslarından bence daha iyi bir performans sergiliyor.
 
Filmin konusu tanıtım bülteninde şöyle belirtiliyor : "Hugh Glass kürkleri için hayvanları avlayan bir kuruluş için çalışan deneyimli bir tuzakçıdır. Fakat avlandıkları bölgelerde kendilerinden başka hem yerli Kızılderililer hem de Fransız birlikleri kol gezmektedir. Bir av ertesinde bir boz ayı tarafından ölümcül bir biçimde yaralanan Glass'ı, yavaşlamamak adına ekibi ölüme terk eder. Fakat bölgeyi herkesten iyi bilen avcı Glass hayata tutunur ve yavaş da olsa yaraları iyileşir. Zira yaşama tutunması için oldukça geçerli bir sebebi vardır. Oscar ödüllü yönetmen Alejandro G. Iñárritu efsanevi Hugh Glass'i Diriliş filmiyle ile beyazperdeye taşıyor. 19. Yüzyıl Amerika sınırında yaşanan destansı hayatta kalma mücadelesini konu alan Diriliş, seyirciyi 1823 Amerika'sının benzersiz güzelliğine, gizemine ve tehlikesine çekiyor. Film sadece hayatın değil, onurun, adaletin, inancın, yuvanın ve ailenin içgüdüsünü keşfediyor. Michael Punke'ın kaleme aldığı The Revenant: A Novel Of Revenge kitabından beyazperdeye uyarlanan filmin başrolü ise Leonardo DiCaprio."
 
Evet, gerçekten de görüntü yönetmeniyle birlikte Inarritu bize görsel bir şölen sunuyor. Özellikle Di Caprio'nun ayının saldırısına uğradığı sahne tarihin en başarılı sahnelerinden biri olmaya aday. Efektler, makyajlar, oyunculuk her şey dört dörtlük.
 
Bunun dışında filmdeki atmosfer de hem dönemi hem de kış şartlarını çok iyi yansıtmış. Inarritu zaten kamerasını bu anlamda cömert kullanan yönetmenlerden biri. Filmde Tarantino vari uzun sahneler de yok değil ama insanın doğayla ve yaralarıyla tek başına savaşması, hayatta kalma mücadelesi başka türlü de anlatılamazdı. Sonuç olarak The Revenant bize iyi bir filmin illa ki akıl oyunları içeren bir senaryoya sahip olması gerekmediğini gösteriyor. Mutlaka izlenmesi gereken bir film. Ayrıca benim de açık ara Oscar adayım.
 
İyi Seyirler!
 
Oyunculuk Performansları: 10 Senaryo: 7 Müzikler ve Atmosfer: 10 Genel Puan: 9
 
Toplam blog
: 25
: 308
Kayıt tarihi
: 29.02.16
 
 

Romancı, Siyasal İletişim Uzmanı ..