Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

Göz göre göre gittin be Hrant!

Göz göre göre gittin be Hrant!
 

Yazar Hrant DİNK (Malatya 1954 - İstanbul 2007)


Bugün yine üzgünüm.

Ağzıma geleni söylemek istiyorum.

Yine üzgünüm çünkü insan canının değeri yok bu ülkede.

O canları korumak durumunda olan Devlet güçleri de neden daha etkili çalışamıyor diye üzülüyorum.

İşte böyle bir günün ilk ışıklarından sonra öğrendim ki Gazeteci Hrant DİNK’le ilgili olarak hazırlanan bir rapor yenice açıklanmış.

Oysa o konudaki yargılama süreci bitmiş; son karar Yargıtay’a kalmıştı.

Rapor konusundaki haberi okuyunca yıllardır söylenip durduğum ‘Hrant’ın korunması’ sorunun yeniden gündeme oturacağını anladım.

Raporun kamuoyu için ‘karartılmış bölümleri’ dışında kalan yerlerinde gördüm ki anlı şanlı bu rapor çok geç kalmış bir rapordur.

Yıllardan beri her türlü terör olayı için söylediğim gibi yine 'müsebbiplerin canı cehenneme!' dedim.

Kimse duymadı evin içinde; kendi kendime söylenip durdum: Müsebbiplerin canı cehenneme!

Dedim ki bakalım bu aşamadan sonra kim bilir hangi çukur Devlet yetkilileri korunacak?!

Sevgili Hrant DİNK göz göre göre gittin be can!

Oysa senin tasarlanmış olarak arkadan vurulmadan hemen sonra başlatılması gereken idari soruşturma anlaşılan yıllar sonra başlatılmış ve yenice bitirilmiş bulunuyor. İlk aşamada her şeye rağmen senin canını, aileni ve mallarını korumaları gereken suçlular (yasalar gereğince z a n l ı la r  demem gerekiyor; özür sayın savcılar, özür) da bulundu yıllar sonra.

Ne yapsınlar ancak zaman bulabildirler be Hrant. Bildiğin gibi Türkiyemizde yaşanan nice haksızlıklar ile nice hukuksuzluklar içinde boğuştuklarından o kadar yoğunlar ki bunları anlatmak ise milyonlarca sayfa tutar inan. Bilirsin dert bir değil ki! Düşüncem şu ki sen de pek çok gazetecimiz ile kimi terör kurbanlarımız gibi göz göre göre gittin be Hrant...

Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) raporu

İşte senin alçakça vurulmanı da içeren olayları da kapsayan DDK Raporunun haberleştirilmiş özeti:

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinde kamu görevlilerinin sorumluluğunu araştıran Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) raporu açıklandı.

649 sayfalık rapor Başbakanlık ve olayı soruşturan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na da gönderildi. Köşk’ün internet sitesinden sonuç bölümündeki bazı yerler siyah bantla kapatılarak yayımlanan raporda, Dink suikastindeki kamu görevlilerinin sorumluluğu şöyle vurgulandı:

Zincirleme eylemler

'Hrant Dink’e yönelik bir tehlikenin varlığının Emniyet ve Jandarma personelince öğrenilmiş olduğu, Dink’in korunmasına yönelik istihbarat birimlerinin gerekli çalışmaları yapmadığı ve işbirliğine gitmediği, idari makamların Dink’e yönelik riskleri bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların tehlikeyi önlemek için gereken tedbirlerin alınmadığı, yaşam hakkının korunması konusundaki pozitif yükümlülüğün yerine getirilmediği ve böylece ağır bir kamu hizmet kusurunun oluşumuna neden olunduğu değerlendirilmiştir. Olayın tespit edilebilen failleri ile ihmal ve kusuru olan kamu görevlileri açısından soruşturmaların derhal başlatıldığı, kamu görevlilerinin soruşturulması hususunda izlenen yöntemlerdeki hatalar/yanlışlıklar ve diğer eksiklikler sebebiyle yürütülen soruşturmalardan etkin bir sonuç alınamadığı kanaatine ulaşılmıştır. Kamu görevlilerinin ihmal ve kusurlu davranışlarının, adli yargı organlarınca soruşturulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.'

Mahkeme sınırlandı

Kamu görevlilerinin birbirini takip eden ihmallerinin bütün halinde incelenmesi gerekirken ayrı ayrı incelendiği, bunun da kamu görevlilerinin süreçteki eylemlerinin ciddiyetinin kavranamamasına yol açtığı vurgulanarak şöyle denildi:

'Bu yöntem, her bir idari birimce ihmal ve hatalarının başka birimlere yükletilmeye çalışılması gibi reflekslere sebebiyet vermiştir. İdari soruşturma süreçlerine rağmen herhangi bir sınırlama olmaksızın görevi kötüye kullanma ve ihmal gibi görülen fiillere ilişkin delillerin savcılıkça toplanması gerekirdi. Böyle yapılmaması nedeniyle bir bakıma adli yargı yerinde görülmüş olan ana davada ilgili mahkemenin delillere ve gerçeğe ulaşma kapasitesi sınırlandırılmıştır. Böylece kamu vicdanını tatmin etmeyen bir dava sonucu ortaya çıkmıştır. Zımni kurumsal korunma ve örtülü dokunulmazlıklar giderilerek kamu görevlileri arasında hesap verilebilirlik sağlanmalıdır. Gerek Dink’in öldürülmesi öncesinde gerekse olayın sonrasında varlığına ilişkin kuvvetli şüphe bulunan ve raporun önceki bölümlerinde ayrıntılı olarak belirtilen kamu görevlilerinin bazı ihmal ve diğer nitelikteki fiillerinin de doğrudan adli yargı yerlerince ana cinayet davası kapsamında soruşturulmasının ve yargılanmasının zorunlu olduğu değerlendirilmektedir.’ (Alıntı yeri: hürriyet.com.tr 21.02.2012)

DDK raporunun bazı bölümleri karartılmış

Öğrendiğime göre Devlet Denetleme Kurulu'nun hazırladığı Hrant Dink Raporu’nunsonuç bölümünde beşinci maddeden (11)'inci maddeye kadar olan kısımlar, sanırım ‘devlet sırrı olarak’karartılmışbulunuyor. Raporun sonuç bölümünün kamuoyuyla paylaşılan yaklaşık on sayfalık bölümünün girişinde ise aşağıdaki açıklamalar yer alıyor:

‘AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19.01.2007 tarihinde öldürülmesi olayı ile ilgili olarak,  idari soruşturma süreçleri tamamlanmış ve konu birçok yönüyle yargı organlarına intikal ettirilmiştir. Konunun adli yargıyı ilgilendiren safahatında da ilk derece mahkemesi tarafından yargılama tamamlanmıştır.

Hrant Dink’i öldürenlerin güvenlik kuvvetlerince çok kısa sürede yakalanmış olmasına rağmen, soruşturma ve yargılama süreci; sistemik bazı sorunlar nedeniyle aynı oranda etkin, düzenli ve hızlı sürdürülememiştir. Bu nedenle, kamuoyu ve Hrant Dink ailesi, cinayete ilişkin olarak gerek idare gerekse yargı organlarınca gerçekleştirilen soruşturmalardan/ kovuşturmalardan tatmin olmamıştır.  Özellikle, Hrant Dink’in öldürülmesi sürecinde sorumluluğu olduğu iddia edilen kamu görevlilerinin yargılanamadığı ve yakalananlar dışındaki cinayetin gerçek faillerine ulaşılamadığı iddiaları, soruşturma/kovuşturma süreçlerinin başından itibaren eleştirilerin temelini oluşturmuştur.  

Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) 14.12.2010 tarihinde kesinleşen Dink / Türkiye kararında; başvuranın yaşam  hakkının Türkiye tarafından korunamadığı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ve yaşam hakkının korunmaması ile ilgili olarak etkin soruşturma yapılmadığı ve etkili başvuru yollarının oluşturulmadığına hükmedilmesi üzerine, söz konusu iddialardan kamu görevlilerinin ihmalleri ile ilgili hususlar somutlaşmış, cinayete giden süreçte ihmali görülen kamu görevlilerinin korunduğuna ilişkin eleştiriler artmış ve yapılan idari soruşturmaların niteliği ve sonuçları tartışılır hale gelmiştir.’(Alıntı yeri: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19960753.asp)

Yanlışlara karşı koymak gerek

Ne kadar büyük bir titizlikle yazılmış değil mi Sevgili Hrant? Keşke sen de okuyabilseydin değil mi? Devletin en yetkili müfettişleri yıllarca uğraşarak yazdıkları yaklaşık (650) sayfalık incelemelerini bir de sen okuyabilseydin ALLAH bilir pek çok yerine de itiraz ederdin haklı olarak. Senin yerinde olamayacağım için ortaya çıkan bu Raporun o yönlerine değinemeyeceğim, çok özür dilerim can. Atalarımızın dediği gibi biliriz ki 'Devletin işine akıl sır ermez!'

Hrant Dink: Kaybolmayın Çocuklar!

Senin içine düştüğün o acı durumu anlayabilmek için konulu bir film çekmek geldi içimden: Sen bir var bir yoktun. Kendine bakıyor, topluma bakıyor, tarihi yargılıyor, kimilerinin yakasına sarılıyor, konuşuyordun kısa kısa. Her şeyden ders almak gerekir diyordun. ‘Oyunlara gelmeyelim, bir yere dağılmayın çocuklar’ diyordun koşuşturarak kentin içinde. Yorulmuş, titriyordun. Hiç görmediğini sandığım  Ararat Dağı’na sığınıyordun tek başına. Seni o güzel düşlerine dalıyordun yine yapayalnız. Belki Rakel sana su getiriyordu kana kana içesin diye. Çocukların birer Anka Kuşu kanadında dolaşıyordu Ararat’ın sisli bulutlu çevresinde. Güverciler takla atıyordu sevinçten oynaşarak. Zararlı sinekler yok olmuştu. Ağrı’nın dört bir yanı  cennet bahçeleri gibi çimenler ve ağaçlarla doluveriyordu her güneş doğduğunda. İstanbul'un martları da birer Anka Kuşuna dönüşüyordu tek tek. Bütün güzellikler bize Cenneti muştuluyordu. İçimizdeki eli silahlı hainler ise bir bulutun içine çekiliyordu karanlık çökmeden her bir bir yanımıza; seviniyorduk çocuklar gibi. Ben bir dev gibi karşıma çıkan Ağrı Dağını gördüm be Hrant.  Çocukluğumun Düldül Dağı’ndan sonra en yüce tepesi olarak Ağrı’yı gördüm. Erciyes, Süphan, Elburuz, Palandöken ve Hasan dağlarını da görmüş olsam bile benim  gönlümde bir Düldül Dağı bir de Ağrı Dağı vardır gidip yamacında dinlenebileceğim.

Geç de olsa rapor rapordur

Bil ki içinde bazı ‘öneriler’ de bulunduğunu öğrendiğim söz konusu ayrıntılı Rapor aşağıdaki açıklamalar ile son buluyor:

‘Yukarıda özetlenen ve ayrıntıları Raporun ilgili bölümlerinde yer alan tespit, değerlendirme ve önerilerin gereğinin yapılmasını teminen işbu Raporun, 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca Başbakanlığa gönderilmesi gerektiği ve ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına da raporun bir örneğinin iletilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.’

Oysa bu değerlendirme Hrant DİNK’in öldürülme günü olan 19 Ocak 2007 gününden sonra DDK tarafından başlatılması gereken araştırmalara bağlı olarak hazırlanarak yukarıda adı geçen ilgili makamlara yollanarak bir bütün olarak görev ihmali olanlar ile diğer zanlılar ya da suçlular hep birlikte yargılansa olmaz mıydı? (Alıntı yeri: hurriyet.

Şimdi sormak istiyorum:

Kim bu ülkede ‘can güvenliği’ var diyebilir?

Kim bu ülke için ‘hukuk devleti'dir diyebilir?

Sevgili Hrant sadece senin için değil ALLAH bizi bu ülkede pisi pisine öldürülen canlar için sadece 'kader buymuş' diyerek gerekli tedbirleri almayan, alamayan ya da görev ihmali yapan, uyanık olmayan yetkililerin korumasından doğabilecek faydalardan başka, doğabilecek olası  'şerrinden' korusun!

Oysa elbette hayat geçici bir sınav yeridir.

Sen o sınavdan çok acı tecrübeler de yaşayarak geçip gittin.

Biz kaldık burada yapayalnız.

Gazeteciler, askerler, polisler ile kimi sınır köylülerimiz kaldı.

Gerektiği gibi hakkı aranmayan on binlerce insanımız için sen bir örneksin Sevgili Hrant.

İnan ki senin de yıllarca mücadele ettiğin gibi ‘adil bir Devlet’ bekliyoruz!

Nur içinde uyu Sevgili Hrant!

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..