Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Günün Tarihi . 19 : (22.Temmuz.2015, Çarşamba)

Günün Tarihi . 19 : (22.Temmuz.2015, Çarşamba)
 

Bazı günler vardır ki… Keşke bu günler hiç yaşanmasa, tarihte yer almasa dersiniz. Çünkü o günler kanla yazılmıştır ve insanlık tarihine kara bir leke olarak girmiştir… Neden sözettiğimi anlıyorsunuz ama ben bir türlü söze giremiyorum..
 
Biz güzelim balkonumuza ancak, güneş karşı evin arkasında kaybolduktan sonra çıkabiliyoruz. Yoksa güneş cayır cayır yakıyor. Evet, dün akşamüstü, güneş evin arkasına doğru dümenini kırdı ve biz biraz hava almak için dışarıya çıktık, oturduk…
 
Uzaktan ince, güzel bir akordeon sesi… Aman ne güzel melodiler çalıyor! Aman Allahım! Eşim de Gönen’den yeni dönmüştü. Konuşuyorduk; sonra tahminlere başladık.. Ön taraftan geliyor. Yok, üst kattaki komşulardan biri çalıyor..Yok..Arka taraftan geliyor.. Arka taraftaki komşulardan biri çalıyor. Hayır… Deniz kenarından geliyor. Orada komşular Piknik’e başlamışlar.
 
Ses gittikçe yaklaşıyor… Ne tangolar; ne melodiler…  Şimdiye kadar hiç işitmediğimiz bir akordiyon sesi giderek yükseliyor, giderek yaklaşıyor. Biz bir arkaya, bir öne sesin sahibini arıyoruz. Bu sihirli müziğin sahibi kim, ne istiyor.
 
Cevap geldi… Bizim apartmanın arka boşluğundaki araba parkında belirdiler… Bir baba ve iki çocuğu. Çocuklardan biri kız, 8-9 yaşlarında, oğlan daha ufak ve yaramaz. Baba akordiyonunu çalıyor, çocuklar evlerden atılan bahşişleri topluyorlar…Kızcağız ne kadar güzel; saçlar taa topuklara kadar… Yavrum!
 
Benim hanım hiç durmaz! Hemen yardım yapacak. Hem İstanbul’un metro şarkıcılarını doyuran da o! Bir naylon torba içinde bahşişini indirdi. Kız çocuğu sevinçle aldı.. Ondan sonra ses ön tarafa geçti. Biz de yürüyüş için dışarı çıkıyorduk, aşağı indik ve bu küçük grupla yüzyüze geldik. Temiz pak insanlar.
 
Hanım hiç durur mu? Kızla konuşmaya çalıştı… Kızın adını öğrendi… Magdelena ve milliyetlerini : Romanyalı…
 
İşin çeşitli boyutlarını artık gözünüzde canlandırabilir ve hatta bunun üzerine bir roman yazabilirsiniz? 
 
Türkiye’ye niye geldiler? Bunların anneleri nerede? Babanın akordeon çalmaktan başka işi yok mu?
 
O güzel ses, ve güzel insanlar giderek sokak aralarında kayboldu gitti…
 
Alın size, hem bir güzellik, hem bir hüzün.. Niye Türkiye’de hiç olmazsa bizim çevremizde böyle güzel akordeon çalan insan yok? Peki, Romanya’daki eğitim sistemi nasıl böyle güzel insanlar yetiştirebiliyor?
 
Sorular ardı sıra geliyor.. Ama yanıt vermek kolay değil. O güzel akordeon sesi kulaklarımda bütün gece çınladı durdu…
 
Olaylar… Olaylar…
 
1. Urfa- Suruç   cinayeti:
 
Bu olaya hiç değinmek istemiyordum ama ne yazık ki , o gün tarihe bir kez daha kanla yazıldı; 31 kişi öldü ve 104 yaralı halen hastanelerde tedavi altında. 
 
Bu gibi olayları, Irak’da, Suriye’de duyardık… “Yine birbirlerini yiyorlar…” derdik. Ama mümkün mü, arada bir yapay sınır olsun ve öteki taraftaki dertler, gaileler bu yana da bulaşmasın.. Nitekim korkun bir bombalama olayı. Gençleri, insanları bastı ve öldürdü.
 
Artık ondan sonra tahminler yürütün… IŞİD , PYD’den intikam alıyor… Yok, IŞİD’çiler kadın fedai kullanmıyormuş. Bu Kürtler arası bir hesaplaşmaymış… Ne derseniz deyiniz, tarihte yer alan böyle bir olayı silecek gücünüz yok. 
 
Kötü bir toplum yaratıldı. Bunun semerelerini topluyoruz. Komşularımız, huzursuz, bunun etkilerini kıskançlıkla bize bulaştırmaya çalışıyorlar. Bölmeye çalışıyorlar.
 
İnsanlar bölünse ne olacak ki.. Bölünmek demek, düşmanlık demek… Demokratik bir şekilde ayrışmak, tartışmak tamam… Ama birbirini öldürmek; tam Orta_Doğu’ca bir tavır…
 
Tarihte keşke böyle bir gün olmasaydı… Yazık!
 
2. Bitkisel ilaçlar:
 
Bir takım büyük doktorlar, adamlar hiç çekinmeden; hiçbir test yapmadan kafadan bir takım kendi uydurdukları ilaçları televizyon aracılığıyla pazarlıyorlar. Bu insanlar milyonlar kazanırken; bir takım insanlar da bu uydurmasyon ilaçlar yüzünden can veriyor:
 
Şimdi habere bakın:
Batman’da zayıflama ilacı içtikten sonra kalp krizi geçiren 16 yaşındaki genç kız, 6 gündür yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Gültepe Mahallesi Demokrasi Bulvarı üzerindeki bir apartman dairesinde ailesiyle birlikte ikamet eden 16 yaşındaki R.D., zayıflama ilacı aldıktan sonra kalp çarpıntısı duymaya başlaması üzerine durumu ailesine bildirdi. Aniden fenalaşan genç kız, ailesi tarafından Batman Bölge Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan genç kızın yapılan müdahalenin ardından zayıflama ilacı kullandığı ve bu ilaçtan dolayı dolayı kalp krizi geçirdiği teşhisi konuldu. 6 gün önce hastanede tedavi altına alınan kız çocuğunun sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu belirtildi.” (milliyet.com.tr/19.7.15)
 
Durumu görüyor musunuz! Bu , bu konuda ne ilk haberdir, böyle gidişle ne de son haber olacaktır. Devletin ilaçlar üzerinde yeni barajlara gitmesi; ilaç fiyatlarının yükselmesi, insanları yeni arayışlar içine itmektedir.
 
“ABD’de yaşayan ünlü Türk kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, bir davet üzerine geldiği İstanbul’da, zayıflama haplarıyla ilgili olarak “Lütfen artık bu ürünleri kullanmayın. Bunları destekleyen kelimeleri keşke geri alabilsem” dedi.(Cumhuriyet,22.7.15)
 
İnşallah 16 yaşındaki Rümeysa, girdiği  bu komadan çıkar ve  onu bu yola itenler büyük bir kabir azabından kurtulurlar!
 
Başka ne diyecektim!
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..