Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '16

 
Kategori
Kitap
 

Her Kalp kendi şarkısını söyler

Her Kalp kendi şarkısını söyler
 

“Sevgi öyle farklı yüzlerle karşımıza çıkar ki hayal gücümüz bile hepsini görmeye hazırlıklı değildir!”  (s.234)

“Tin Win(erkek) ona doğru eğilip, nefesini yüzünde hissetti. “Bence senden geliyor.” Kıza(Mi Mi) yaklaşıp, başını göğsünün hemen önünde tuttu.

İşte buydu. Onun kalp sesiydi.

Kendi kalbi hızla atmaya başladı. Kendini davetsiz bir kulak misafiri gibi, duymaya hakkı olmayan bir bilgiyi dinliyormuş gibi hissetti. Korku göğsünde kabardı, ta ki kız elini yanağına koyana kadar. Bu elin sıcaklığı vücuduna aktı. Tin Win kızın elini hiç çekmemesini diledi. Doğrulup oturdu. “Senin kalbinmiş, senin kalp seslerini duyuyormuşum.” (S.128-129)

“Böylece, Tin Win ile Mi Mi’nin tanışmasının üstünden dört yıl geçti. O ilk birkaç haftadan sonra, birbirlerini görmeden geçirdikleri gün olmuyordu. Ya Mi Mi, Tin Win’i okuldan sonra bekliyor, ya da Tin Win dersten sonra pazara gidiyordu. Hafta sonlarında, sabah ilk işi Mi Mi’yi evinden almak olurdu. Annesi bir defa şakayla karışık siz de ayrılmaz oldunuz, demişti. Ayrılmaz. Mi Mi her zamanki gibi bu kelime üstünde düşünmüştü. Zihninde evirip çevirip tınısını beğenip beğenmediğini, uygun olup olmadığını anlamaya çalışmış, birkaç gün sonra onları tanımlayan daha iyi bir kelime olmadığına karar vermişti. Ayrılmaz olmuşlardı. Tin Win’i görünce bile kalbi pır -pır ediyor, yanında olmadığında bir parçası eksilmiş oluyordu. Başı ağrıyordu. Kolları ile bacakları ağırlaşıp tutmaz oluyordu. Göğsüne ve karnına sancılar saplanıyordu. Onsuz soluk alması bile güçleşiyordu.”(S.198)

“Tin Win gözlerini açmadan onun yanına gitti. Artık gözlerine ihtiyacı kalmamıştı.

Biri ona bir yatak yapmıştı.

Tin Win yatağın önünde diz çöktü. Sesi. Fısıltıları. Kulakları hatırladı.

Yüzündeki elleri, teni hatırladı.

Ağzı, dudakları hatırladı. Parmakları, burnu hatırladı. Bu kokuya o kadar uzun zamandır hasretti ki. Onsuz olmayı nasıl başarmıştı? Onsuz tek bir gün bile geçirecek gücü nereden bulmuştu?

Yatak o kadar büyüktü ki iki kişi daha sığardı.

Ne kadar hafiflemişti!

Yüzünü çevreleyen saçları. Gözyaşları.

Vereceği, paylaşacağı onca şey, kalan kısacık zaman!

Sabah olduğunda güçleri tükenmişti. Mi Mi kollarında uyuyakaldı.

Güneş yakında doğacaktı, kuşların sesinden anlıyordu Tin Win. Başını Mi Mi’nin göğsüne koymuştu. Yanılmamıştı. Kalbi zayıf ve yorgun atıyordu. Durmaya hazırdı.

Vaktinde gelmişti. Ucu ucuna.” (s.295-296)

Bazen bir kitap en iyi kendi kendini anlatır. Hayat ve doğa, tüm anlatılarımıza rağmen, en iyi kendi kendini yaşar. Ve yaşam ve aşk, yüreğe bir kere girmiş olsun, sonsuza kadar yaşar. Ve yürek, yaşamak için cesaretlendirilmek ister. İşte öyle bir kitap bu, resmen bizi hayata karşı cesaretlendiriyor. Kitapla ilgili başka detay verip büyüsünü bozmak istemiyorum.

Mi Mi’nin puroları gibi büyülü bir kitap bu. Okudukça daha çok okuduğunuz, bitirince sindiremeyip tekrar okumak istediğiniz! Hüzünlenip ağladığınız, okuduğunuz için mutluluktan uçtuğunuz bir roman. Evet, aşktan çok ötesini ve hatta yaşadığınızı tamı tamına aktaran bir eser!

Abarttığımı düşünüyorsanız bile yine de okumalısınız, mukayese için!

Kitabın adı: Her Kalp Kendi Şarkısı Söyler

Yazarı: Jan-Philipp Sendker

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..