Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '14

 
Kategori
İnançlar
 

Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-54

Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-54
 

Celal ÇELİK’in  hayata dair, ahlaki, dini ve felsefi yorumlarını yayınladığım yazı dizisini ,sevgili Celal ÇELİK’in tüm yazılarını yeniden gözden geçirerek  kısa ve öz olarak özet şeklinde sizlere sunmaya devam ediyorum.

İlahi aşkla yananların zirvesinde Efendimiz SAV bulunuyor. Başta Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali ve tüm sahabeler, sonrasında Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre gibi evliyalarımız bu zirveye en yakın basamakta durmaktadırlar. Günümüzde de pek çok Allah dostu yananlar vardır.

Kuran’ın Türkçe mealini bitirdikten sonra, Peygamber Efendimizin SAV hayatını merak ettim. Allah’ın en sevdiği kulu O’ydu ama ne çok çileler çekmiş.

 Efendimizin SAV ve arkadaşlarının hayatını empati yaparak okudum ve gözlerim yaşlarla doldu.

Kainata iman gözlüğüyle bakınca her şey farklı görünüyor. Bu hastalığımda benim kusurum yokmuş. Bu hastalık bana Rabbimin bir hediyesiymiş.

 Mesela Gazze’de bir engelli çocuğun yerine kendimi koyarak (empati) onun duygu ve düşüncelerini hissetmeyi öğrendim.

Rabbim istediği için namaz kılıyorum, ibadet ediyorum. Allah sevdiği için Efendimizi SAV ve sahabeleri çok seviyorum.

 Anne, baba, akraba, eş, dost, komşu sevgisini Allah istediği için daha bir içten seviyorum. Hatta bilirsiniz ki Allah, ana babaya öf! bile demeyin, diyor.

Evet ilahi aşk, dine hizmet etmek, Efendimizin SAV tebliğ yolunu takip etmektir. Dünyanın geçici olduğunu herkes bilir ama dünyaya dalar.

 İlahi aşkla yananlar küsmek, kızmak, yorulmak, nefret nedir bilmezler. Tüm insanları severler, öyle severler ki, ateşe doğru uçuşan kelebekleri kurtarmaya çalışanlar gibi durmadan sevgiyle koştururlar.

Benim şimdi bütün ibadetlerim, yazılarım, maillerim, facebook ta paylaştıklarım, sohbetlerim, dualarım hep Allah aşkımdandır. Anladınız şimdi değil mi?

Dünyayı akan bir ırmağa benzettim. Bütün insanlar akıntıya kapılmış gidiyorlar. Fakat o ırmak cehenneme dökülüyor. Akıntının geldiği yönde ise cennet var. Gaflet uykusundan uyanmış, bu gerçeği görmüş iman sahipleri ise akıntıya karşı yüzüyorlar.

 Dünya onları bozamıyor. Akıntının içindeler ama akıntıya direniyorlar. Maçlara bakıyorlar ama sabah namazına da kalkıyorlar. Alışveriş merkezinde yemek de yiyorlar ama bol bol hayırlar da yapıyorlar.

Bütün insanlar başlangıçta yani bebek ve çocukken günahsızdır. Gençliklerinde işledikleri iyi ya da kötü ameller neticesinde Allah onlara çeşitli kabiliyetler verir.

 Devamlı günah işleyen insanlar, nefis ve şeytana çabuk kanar, akıntıya karşı koyamaz ve dünyaya dalar giderler. Güzel işler yapanlara ise Allah hidayet verir ve doğru yolu gösterir.

 Yani o insanlara sabır, şükür, vefa, sevgi gibi duygularla doldurur ki somon balığı gibi akıntıya karşı yüzebilirler.

Yıllar geçtikçe teknoloji ilerliyor ve zekamız gelişiyor. Facebook ve internet çok muazzam bir buluştur.

 Hiç düşündünüz mü? Facebook'ta milyonlarca insan kayıtlı ve milyonlarca insanın birbiriyle yazışmaları, videoları, fotoğrafları, yorumları, beğendikleri ve paylaştıkları karıştırılmadan kaydediliyor. Bu ne karmaşık sistemdir.

Evet Facebook'u kuran insanlar bile milyonlarca insanın, beğendiklerini, resimlerini, yorumlarını karıştırmadan kaydedebiliyorsa ; Rabbimiz, gelmiş geçmiş milyarlarca insanın yaşam videolarını ve sözlerini kaydedemez mi?
 Ve yeniden diriltip mahşerde bu dünyanın hesabını soramaz mı? Gücü herşeye yetene zor mu?

Herkes kabul eder ki dünyaya imtihana geldik. Allah bu dünyayı imtihan için yarattıysa, elbette sınav için sorular olacak. Bu sorular genelde iki başlıktır. Sabır ve şükür. Oruç, namaz, hac, musibetler, kazalar, sıkıntılar, hastalıklar... sabrımızı denemek içindir.

 Fakirlik, zenginlik, sevinçler, evlatlar... şükür imtihanıdır. Allah fakir eder, aza kanaat edip şükredecek mi diye ; zenginlik verir, zekatını verip hayırlar yapacak mı diye şükrümüzü sınar...

 Bu imtihanının en zor sorularından birisi de engelli olmaktır, çocuğunun engelli olmasıdır, engelli kişinin yakını, komşusu olmaktır. Evet bu sabır işidir. Engelli olan insan (Evet insan. Engelli de insandır, acıkır, susar, aşık olur, küser, tuvaleti gelir...) hastalığına ve özürlülüğüne sabredecek, şükredecek.

Engelliye bakan ana baba, kardeşler isyan etmeden sabırla, belki de bir ömür boyu meşakkatlere katlanacaklar. Etrafında engelli komşusu veya tanıdığı olan ona güzel muameleyle duasını alıp sevap kazanacak. Ödül, ahirette cennettir inşallah.

(Devam edecek) 

 

 
Toplam blog
: 367
: 683
Kayıt tarihi
: 08.04.13
 
 

1965 Trabzon Of doğumluyum. İlahiyat Fakültesi mezunuyun.Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeniyi..