Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hıyarlığa diploma verilmez! Sorun; insan malzemesindeki kalite eksikliğidir

Hıyarlığa diploma verilmez! Sorun; insan malzemesindeki kalite eksikliğidir
 

Sormuşlar yoksula: “Zengin olsan ne yapardın?” diye…


O da “Soğanın hep ‘cücüğünü’ yerdim!” diye yanıtlamış!


Durun! Hemen büzmeyin dudaklarınızı…


Kaşınızı kaldırıp “Eğitim şart efendim!” demeyin! Hem sonra “eğitim” derken neyi kastettiğiniz oldukça muğlak! “Mektep medrese” derseniz sınıfta çakarsınız! “Kavram” tanımlamalarıyla aramız pek iyi değil, biliyorum!


O sizin dediğiniz “öğrenimdir”, okulda veya bir meslek okulunda ve evet bir “ustanın” yanında edinilir…

Biraz da zorunludur yani!


“Eğitim” ise anne karnında başlar ve hayatın her safhasında ömür boyu sürer!


“Öğrenimin” kabataslak amacı geçinecek parayı kazanmaya yöneliktir!


Kazandığınız parayı nasıl değerlendireceğiniz ise aldığınız eğitimle ilgili bir konudur!


Seçimlerinizde belli olur aldığınız eğitimin niteliği!

Hasbelkader klavye başına oturmuş "tüccar" kafalılara anlatamazsınız bunları!

Sorun, "ölçü" sorunudur. Moktandır terazileri...Dirhemleri de tezekten!


Şatafatlı bir villanın bahçesinde yatıyorsa son model “Mersedes’ler, Porsche’ler, Lamburginiler, Ferarri’ler ve bilmem kaç çekişli cipler”… Hem de çifter çifter…


“Ah ulan ah paranın gözü kör olsun” mu dersiniz? Yoksa yine her zaman olduğu gibi:


“Eğitim şart efendim” mi dersiniz?


Mektep medreselerde dirsek çürütmüş sanatçısı da böyle, topçusu da, popçusu da, iş adamı da böyle…

Lüks araba tutkusu ortak bir “hobi” sizin anlayacağınız.


Cafcaflı bir kaporta ve güçlü bir motor ne verebilir ki insana?


Almış olduğu “öğrenim” ne kadar yüksek olursa olsun soğanın “cücüğünü” tercih edenler çoğunlukta…

Bu durumda pek havada kalıyor o “eğitim şart efendim” söylemi!


Hani yani bakkalda, markette veya cafcaflı AVM’lerde satılsa ve mümkün olsa parayla edinmek…


Amenna!


Ama şöyle üç, dört kuşak öncesine dayanmıyorsa… Yıllara dayalı bir “süzülmüşlüğü” yoksa aldığınız eğitimin! O lüks restoranda “sen” diye hitap ediyorsanız garsona… Direksiyon başında canavara dönüyorsanız; sıra ve kapı kültürünüz “kereste” kıvamındaysa… Bitiniz kanlanınca kimsecikleri “tikinize” takmıyorsanız… Kafanızı bozan birini “Seni evinden aldırırım” diye tehdit ediyorsanız… Gösterişe meraklı bir “marka” tutkunuysanız… Elinize bir tespih gibi yapışmışsa o bilmem ne marka “akıllınız”… Ve “beğenilerinizi” “Takdir ediyorum” diye ifade ediyorsanız pervasızca… Ne yapsanız boş!


Daha alt katmanlarda… Hani yani biraz palazlanınca…


Önce bir araba ve akabinde evdeki hatunu boşama…


Milli gelenek!


Para etmiyor işte bilmem ne üniversitesini bitirmek, master yapmak ve doktora!


Kimileri tüm yoksulluklara, mahrumiyet ve sürgünlere rağmen “Halikarnas Balıkçısı” olabiliyor Cevat Şakir gibi… Ölümsüzlüğe kavuşuyor…


Kimileri yazdığı kitaplardan elde ettiği serveti kimsesiz çocuklar için harcıyor, Aziz Nesin gibi!


O yaşlı ve para babası müteahhit ise altında son model Ferrari’si ve kolunda yirmilik hatunla bir kapının önünde “tozlu bir paspas” bile olamıyor!


Sevişmek güzeldir elbette ama insanın “parasını şaapması”( sevişme yerine) nasıl bir duygudur bilinmez!


“Varlıklı” olmayı seçenlerin ve bunu başaranların “ortak” dramıdır bu!


Söyle bir sorsak:


Paraya para demeyen, sırtında pespaye bir tişört ve dötünde evde bile giyilmeyecek bir şortla Etiler’in en lüks restoranında misafirlerini ağırlayan o “program yapımcısı mı” zengindir?


Yoksa efendim:


Neyzen Tevfik mi, Orhan Pamuk mu, yoksa Nazım mı?


Kuşaktan kuşağa aktarılması gereken birikimlerle elde edilebiliyor bazı yaşam ve davranış biçimleri.

Kokuşmuş alışkanlıklardan kurtulmak, uzun ve bedeli ödenmiş yıllara dayalı bir damıtımın sağladığı süzülmüşlüğe kavuşmak pek o kadar kolay değil!


Temel ve üst düzey gereksinimler beraberce filizlenmedi mi, odanızın duvarını süsler sadece üniversite diplomanız ve inanın hiçbir işe yaramaz doktoranız!


Sonuçta “öğrenim” şöyle veya böyle cehaleti alır! (Ve elbette şarttır)


Ama bazı şeyler “baki” kalabilir!


Böyledir hayat!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..