Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '15

 
Kategori
İnançlar
 

Hz.İsa’nın çarmıhtaki son sözleri

Hz.İsa’nın çarmıhtaki son sözleri
 

Hazreti İsa çarmıhtayken


İsa “Baba onları bağışla” dedi. “Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.” – Luka 23:34

Saat üçte İsa yüksek sesle “Elohi, Elohi, lema şevaktani” yani “Tanrım, Tanrım beni neden terk ettin? diye bağırdı. – Markos 15:34 Matta 27-46

 

Mel Gibson’un 2004 yılında yönetmenliğini yaptığı “Tutku: Hz.İsa’nın Çilesi” isimli filmi Hz.İsa’nın son saatlerini ve çarmıha gerilişini çok güzel anlatır. Filmde binlerce yıldır konuşulan çarmıha gerilme sahnesi de vardır. Bir Peygamberin, bir sevgi peygamberini, çarmıha gerilmesinin yankıları ve etkileri 2000 yıldır hafızalardan silinmedi ve belki de Hristiyanlığın daha da benimsenmesine vesile oldu. Belki de Hz.İsa bunu bilerek planlamıştır...

Hz. İsa bu sahnede öyle bir söz söyler ki gerçekten de onun bir sevgi Peygamberi, gerçekten bir yanağına vurana diğer yanağını çevirebilecek içsel güç ve huzura sahip bir tevhid sultanı olduğunu, gösteren bir laftır bu.

“Baba onları affet, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” der.

Bu anı düşünmenizi rica ediyorum sizlerden. Hz.İsa çarmıhtadır ve büyük bir acı altındadır. Ancak bu durumda bile Allah’a dönüp, kendisine acı çektirenleri affetmesini rica eder. Kendisini o güne kadar kötüleyen, iftira atan, sevdiklerine ve kendisine zulmeden kişilere ve onu bilinçsizce zihinlerinde yargılayan cahil insan kalabalığına karşı bir babanın çocuklarına beslediği gibi sevgi ve şefkat beslemektedir. Bu nasıl bir sevgidir insan şaşıp kalıyor.

Bu öyle bir sevgidir ki Tasavvuf’ta nefsi mertebeleri ile anlatılmaya çalışılan nefsi raziye makamına aittir.

Vurana elsiz, sövene dilsiz olma” makamıdır o...

“Lütfu kahrı bir görme” makamıdır o...

“Cemali ve celali birleyip kemale varma” makamıdır o...

Yani Hz.İsa zıtlıkları birleyip, ikiyi bir etmiş, hayrı ve kahrı da aynı ve bir gören sevgi sultanı olmayı hal edebilmiş, resuliyet makamında bir nebidir.

Hani bir hikaye vardır. Hayata dair sorular soran öğrencisine derviş 3 kişinin ensesine tokat atmasını ister. Birinci tokat attığı kişi hemen döner ve  karşılığını tokat ile verir. İkinci tokat yiyen adam, sadece tokat yedikten sonra döner ve bakar. Üçüncü tokat yiyen adam ise dönüp bakmaz bile. Bu adam tokadı atanın da attıranın da kim olduğunu bildiğinden, lütfu da kahrı da sevgiyi de nefreti de bir görmekte ve her şeye “hayır” diye bakmaktadır. Her şey onun için sevgidir, ışıktır ve sadece daha sevgi dolu ve güzele ilerleyebilmek için sınavlar vardır.

İşte Hz.İsa hikayedeki tokadı yese de dönüp bakmayan, kendisine kötülük yapana bile şiddet duymayan ve göstermeyen bir üstaddır.

Sosyal yaşamında adap, edeb, ahlakı bir kenara atıp, maddesel ve geçici olanların peşinde koşan, ana ve kendine odaklanan günümüzün metropolitan insanının ne kadar da zıddı bir durum değil mi?

Hatta şehirlere artan göç ile değişen köy hayatı bile eskiden kapıyı çalan davetsiz misafire yiyecek yemek verilmesi, yatacak yatak sunulması gibi eski geleneklerin neredeyse tükenmesine yol açmıştır. Artık insanlar birbirlerine güvenmediklerinden sokakta yerde yatan yardım isteyen insana bile şüpheli ve korkan gözlerle bakmaktadırlar. Birçok kötü örneğe bakıp da insanlara hak vermemek elde değil, ANCAK tüm bunlar gelişen teknolojik imkanlarımız ve entellektüel bilgimiz yanında neleri de kaybettiğimizi gösteriyor. Tüm yeni kazanımlarımızı eskilerin hoşgörü, anlayış, paylaşmak, kabul gibi erdemleri ile birleştirdiğimizde sanırım o söylenen Altın Çağ gelecek...

Görüyorsunuz ya dostlar, küçük bir söz bile insanı nerelere getiriyor. İnsan yeter ki hayat kitabını okuyabilsin. Hayat aslında her yerden, her şeyden, her olaydan, her insandan, hatta hayvandan bile bizlere öğrenecek şeyler sunuyor. Tasavvuf’a göre alında konuşan O. Yeter ki feyz alalım ve öğrenelim. Gördüklerimizi ve anladıklarımızı yaşamımıza uygulayalım.

Bu arada kısa bir alt bilgi de dermek istiyorum...

Hz.İsa’nın 1940’larda Kumran’da ortaya çıkarılan Nag Hammadi Papirüsleri ile bilinmeyen bir yönü ortaya çıktı. Kendisinin Esseni tarikatında yetiştirildiği ve Mısır, Hindistan ve Tibet’te ileri düzeyde eğitim aldığı yazılmaktadır. İşin ilginç olanı Hindistan’da Hz.İsa’nın orada yaşadığı döneme ait kayıtlar vardır. Bu açıdan bakıldığında Hz.İsa'nın son sözleri, "Eli, eli lama sabachtani" (Allahım, Allahım beni niçin bıraktın) olmuştu diye de söylenmektedir. “Batık Kıta Mu” ile ilgili yazdığı kitaplarla tanınan ve Mu kıtası ile efsaneyi ortaya çıkaran James Churchward, bu sözlerin yanlış anlaşıldığını, Hz.İsa'nın gerçekte, Ortadoğu’da hiç kimsenin anlamasına imkan olmayan Naacal dilinde, "Hele, hele lamat zabac ta ni" (tükeniyorum, tükeniyorum yüzümü karanlıklar kaplıyor) dediğini iddia eder. Ancak bu kendi başına başka bir yazı konusudur.

 

Sevgiler,

Kenan

 

Diğer ilgili yazılar...

Hz.İsa ve Çarmıh http://blog.milliyet.com.tr/hzisa-ve-carmih/Blog/?BlogNo=442898

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..