Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '10

 
Kategori
Spor
 

İddia ediyorum: Aziz Yıldırım bir "Spor Adamı" değildir!

İddia ediyorum: Aziz Yıldırım bir "Spor Adamı" değildir!
 

Biat kültürü..


En son 7 Ocak tarihinde onun hakkında bir yazı yazmış ve "yaza yaza bitmiyor ama.. artık onu yazmak istemiyorum" demiştim. Gerçekten de spor adına ondan başka yazacak onlarca konu varken artık onu yazmak istemiyordum. Ancak 14 Ocak'taki süper lig maçlarının naklen yayını ihalesinden bu yana gelişen olaylara baktığınızda yine olayların nedeninde ve merkezinde o var. E bizim de "spor" ruhuna inancımızın gereği olarak gelişen bu olaylara değinmemiz ve bu yoldaki mücadelemize devam etmemiz gerekir.

Bana "çok ciddi bir Aziz Yıldırım karşıtlığınız var" diyor çok okunan bir blog yazarımız. Kabul etmiyorum, benim çok ciddi bir "spor" taraflılığım var. Sporun ruhuna uygun davranmayan Galatasaray başkanı olduğunda da hemen eleştiriyorum. Ancak diğer kulüplerin başkanları rahatsızlıklarını ortalama 2 yılda bir dile getirdiklerinde hemen "bakın gördünüz mü, herkes konuşuyor, sadece Aziz Yıldırım değil" diyorlar. Bu abartılı karşılaştırmalara karşı olduğumuz gibi, iki yılda bir de konuşsa, sporun ruhunu zedelediği kanaatindeysek diğerlerini de hemen yazıyoruz.

Ben Aziz Yıldırım'ı "hep biz yenelim hep biz hep biz hep biz" diyen zihniyetinden dolayı eleştirdiğimde, yine aynı blog yazarımız beni cevaplarken "Aziz Yıldırım 'hep biz yenelim' diyor da diğerleri 'arası sıra ('ara sıra' olacak) yenilsek de olur' mu diyor" demişti. Demiyor tabii ki. Benim kastettiğim; yenilgiyi kabullenebilecek bir spor adamı olgunluğunu gösterebilmek. Her yenilgide suçu federasyonda, ezeli rakiplerinde, hakemlerde veya basında aramamak, biraz da kendisinde aramak, yenilgiyi kabullenmek, rakibi "ama" demeden tebrik edebilmek.. Kelimelerle dans etmeyi bırakmak, güzeli aramak zorundayız artık..

Fenerbahçeliler yazdıklarımızı her zaman derhal bütünüyle reddediyorlar. Lütfen spordan yana düşünün bir kez. Fenerbahçeliler düşünün, "sizin de şöyle şöyle olmuştu, kendinize bakın vb." sözlerle saldırmadan, bu kez sakin kafayla düşünün bugün okuduklarınızı. Sadece ve sürekli fenerbahçenin kazanması demek Türk sporunun kaybetmesi demektir. Bu Galatasaray için de geçerlidir. Bu yüzden ısrarla yazıyorum; lütfen yazdıklarımızda gerçeklik payı olup olmadığını düşünün.

Bugünkü yazımızın ana sebebi Erman Toroğlu'nun açıklamaları ve bu açıklamaların günlerden beri söylediğimiz şeylerle ne kadar net örtüştüğüdür. Bu yüzden "Aziz Yıldırım bir spor adamı değildir, sadece bir kulüp başkanıdır" diyorum ve bunu açıklıyorum. Daha önceki olayları hatırlamadığımı belirterek yakın geçmişten bugüne anlatayım:

1-Genelkurmay başkanı ile beraber aynı tribünde sevineceksiniz, yöneticileriniz "çak çak" yapacak, sonra devletin valisi kendi yönettiği şehrin takımı gol atınca sevindi diye söylemediğinizi bırakmayacak, hazımsızlık göstereceksiniz..

2-"Ben Beşiktaş'ta oynamak istiyorum" diyen Mehmet Topuz'u ayağına kadar giderek getireceksiniz, koskoca fenerbahçe başkanı olarak onun şöförlüğünü yapacaksınız.

3-Türkiye kupasının finallerinde; gerek G.Saray'a 5-1 kaybedilen maçtan sonra, gerekse Beşiktaş'a kaybedilen diğer final maçlarından sonra, rakiplerini tebrik etmeye ve ikincilik kupa ve madalyalarını almaya takımınızı çıkarmayacak kadar sporcu ruhuna sahip olmadığınızı adeta ilan edeceksiniz..

4-Efes maçından sonra onlarca kişinin sahaya inerek başta Kaya Peker ve Charles Smith olmak üzere Efes'li basketbolcular ve E.Ataman'ı tekme tokat dövmelerini ve sahaya yüzlere kişinin yabancı madde yağdırmasını resmi sitenizden açıklama yaparak "büyük taraftarlarımızın arasına karışıp bu istenmeyen olaylara sebebiyet verenler" olarak niteleyecek ve kendi taraftarınızı aklamaya çalışmak adına kıvıracaksınız..

5-Tüm stadlarda (her nedense) kendinize küfredildiği için, küfürle mücadele iddiasında olacak, diğer yandan en galiz küfürleri kullandığı ortaya çıkan ercan saatçiyi (kendisi Galatasaray tribünlerindeki bir gösterinin renkleriyle uğraşmaktan daha önceden de sabıkalıdır) kınamak yerine bilgi sızdıranla ilgili açıklama yaparak hedef şaşırtmaya çalışacaksınız, yine kıvıracaksınız..

6-Bir TV programında en iyi kadronun şampiyon olmasının normal olduğunu (ki bu her zaman kendileri imiş), diğer şampiyonlukların şaibeli olduğunu söyleyecek kadar kendinizi kaybedeceksiniz..

7-Tesisleşme adına beton yapılara önem verip, mantalite olarak aynı yerde duracaksınız..

8-Pascal Nouma tribünlere dönerek elini şortuna soktuğu için Beşiktaş tarafından derhal gönderilirken, aynı hareketi Galatasaray maçında yapan Volkan'a sahip çıkacaksınız..

9-Herşey yolunda giderken fair play çığlıkları atıp, işler sarpa sardımı hemen sağa sola saldıracak, hakemlerden basın mensuplarına, yöneticilerden federasyona kadar geniş bir yelpazeye tehditler savuracaksınız.. (En yakın örneği; Eskişehir maçı sonrası açıklamalarıdır.)

10-Rakibinizin hakkı yendiğinde susacak, kendi hakkınızın yendiğini düşündüğünüzde kükreyeceksiniz.. Sonra da toplamda aslında hakkınızın yenmediği rakamlarla ortaya döküldüğünde "bizim lehimize de hata yapmasınlar" gibi bir göstermelik cümleyi de arada kurup, sonra devamında yine insanlara gözdağı vereceksiniz.. (Son yayınlanan dergideki baş yazısı, daha geniş inceleme için lütfen bakınız: "http://blog.milliyet.com.tr/Herkes_aklini_basina_alsin!!_oyle_buyurdular__/Blog/?BlogNo=222485)"

11-Ve son olarak sizinle sürekli tartışan, işinize gelmeyen eleştirileri yönelten Maraton programının yayından kaldırılması için baskı yapacak ve amaca ulaşıncaya kadar bel altından vuracaksınız. Hem de hasmınız için çok belaltı konuşuyor dedirterek.

Ve sonra da kendinizi "spor adamı" sayacaksınız.

Tabii ki Erman Toroğlu'nun işveren tarafından istenmemesi normal olabilir. Ancak işveren tarafından işine son verilmesi başka, işverene baskı yapılarak işine son verdirilmesi başkadır. İşveren apar topar işine son vermeseydi yerine koyacağı başka bir programı düşünmüş olurdu değil mi? Var mı bir hazırlığı Lig TV'nin? Yok! Demek ki esaslı bir baskı gelmiş. İhaleye iki gün kala Ertan Özerdem'in odasına Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve asbaşkanı Ali Yıldırım'la beraber giren İstanbul Büyükşehir Belediyespor Başkanı Göksel Gümüşdağ'ın söylediğine göre; Ali Yıldırım'ın Özerdem'e söylediği, “Yıllardır söz verdiğiniz halde Erman Toroğlu'nun işine niye son vermediniz?” cümlesi var. Buradan "mazisi olan uzun süreli" ve esaslı baskıyı çok net anlıyoruz.

Süleyman Hurma'nın sözlerine göre de Aziz Yıldırım sözleri şöyle: "Ertan Özerdem'le konuştum, sezon sonunda Erman Toroğlu'nu görevden alacak". İhalenin bitmesini müteakip de Aziz Yıldırım bir kulübün başkanına: “Henüz işimiz bitmedi, elbirliğiyle bu Erman Toroğlu'nu yollamamız gerekiyor.” dediğini öğreniyoruz.

Erman Toroğlu'nun aradığı bazı kulüp başkanları ve onu arayan bazılarının söylediği cümleler de net: “Bu konuyla ilgili Kulüpler Birliği toplantısında Erman Toroğlu'nun ‘E'si bile geçmedi. Ve böyle bir istek getirilseydi, kesinlikle reddedilirdi.Kulüpler birliğinde de konu konuşulmadığına göre, Aziz Yıldırım'ın bu faşizan zihniyet ve yöntemine kılıf da kalmadı artık.

Tekrar ediyorum, konu; Erman Toroğlu'nun işine son "verilmesi" değildir, işine son "verdirilmesi"dir. Konu; bir spor adamının "argo konuştuğu" kılıfına sığınarak susturulmasıdır! Konu; bu kadar güçlü bir pozisyondaki kişinin bile yerinin sağlam olmadığının, dolayısıyla küçüklerin nasıl kolaylıkla ezileceğinin gösterilmesidir! Konu; Eskişehir maçı sonrası Aziz Yıldırım'ın söylediği gibi "Herkesin aklını başına alması" gerektiğinin, özgürce düşüncelerini ifade edebilmenin öyle kolay olmadığının gösterilmesidir!

Daha önce onlarca kez olduğu gibi bu olay da yine göstermiştir ki; Aziz Yıldırım sadece bir kulüp başkanıdır. Türk sporunun menfaatleri ve gelişmesi kendi kulübünün menfaatlerinin yanında hiçbirşeydir. Spor adına değil, sadece başarı adına herşeyi mübah görmektedir.

Bu platformda bazı değerli blog yazarlarımızın yazdığı gibi "Erman Toroğlu futbolumuzda sona eren bir paradigma " değildir. Sadece yeri değişmiştir. Ancak bugün bu değiştirilme şekline itiraz etmeyenler, hangi takımı tutarlarsa tutsunlar (fenerbahçeliler dahil) vebal altındadırlar.

Ama ben üstüne basarak söylüyorum: Burada onun aleyhine yorum yapanlar da yeni kanalında onu seyrediyor olacaksınız. Ve onu seyrediyorken beni düşünüp gülümseyeceksiniz.

Ve yine bağırıyorum! Bu "spor" düşmanlığına ses çıkarmamak; bunu sahiplenmek, aynı fikirde olmak demektir..

Bu arada Gaziantepspor Kulübü Başkanı İbrahim Kızıl'ın yaptığı yazılı açıklama şöyle: ''Türk futbolunda çok önemli bir yere sahip olan ve uzun yıllardır ekranlarımızda severek izlediğimiz Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu ikilisi tarafından hazırlanan ve Türk futbolu ile adeta özdeşleşen Maraton programının, yakın zamanda malum gelişmelerden ötürü yayın hayatına son vermesini derin üzüntüyle karşılamaktayım. Bir yanda yılların gazetecilik deneyimi, karakteri, duruşu ve insanlığı ile Şansal Büyüka, diğer yanda Türk futbolunun yetiştirdiği en önemli hakemlerden Erman Toroğlu. Yıllardır Türk futbolunun ve özellikle Anadolu kulüplerinin yılmaz savunucuları olmuş, Türk futbolunun gelişimi için yadsınamaz emekler vermişlerdir.''

''.. Hiçbir Anadolu kulübünün bu program ve yapımcılarından rahatsız olmadığını, aksine haklarını savunan, doğruları ve kulüplerin sorunlarını çekinmeden tüm gerçekliği ile dile getiren bu ikiliden son derece memnun olduklarına inancım sonsuzdur. Bir kez daha görülmektedir ki doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Ancak temsil ettiğim Gaziantepspor camiası ve yönetim kurulumuz adına belirtmek isterim ki Türk futbolu ile adeta özdeşleşen Maraton programının, önümüzdeki yıllarda da kesinlikle devam etmesini istiyoruz. Türk futbolunun bugünlere gelmesinde en önemli ögelerden biri olan ve Türk futboluna olan güvenini geçtiğimiz günlerdeki yayın ihalesinde bir kez daha ispat eden Digitürk kurumunun saygıdeğer yöneticilerine ve Federasyon Başkanımıza da şahsen belirttiğim gibi, hepimiz adına doğruları dile getiren ve çok önemli bir misyonu yerine getiren Maraton programının önümüzdeki sezonlarda da ekranlarımızda olacağına inancımız tamdır.''

İşte böyle..

Saygılarımla..

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..