Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '17

 
Kategori
Güncel
 

İki Büyük Devlet Türkiye ve İran, Batı'nın “Böl ve Yönet” Oyununa Bu Kadar Kolay Nasıl Düştü (4)

İki Büyük Devlet Türkiye ve İran, Batı'nın “Böl ve Yönet” Oyununa Bu Kadar Kolay Nasıl Düştü (4)
 

Batı anlayışında, "Kazanmanın ahlakı yoktur !". Tüm insani söylemler, sadece bir aldatmacadır.


Medya; haberciliği, "Toplum Mühendisliği"ne dönüştürdüğünden beri, dünya kamuoyu aydınları ile birlikte “Harmanı yel, deliyi el döndürür” ifadesini haklı çıkarmak için adeta çırpınmaktadır.

Batı asırlardır, üstelik de İslam Dünyası’nın (liderlerinin) gözlerinin içine baka baka, açıkça alay edercesine, İslam Toplumları'nı birbirine karşı kullanmakta; İslam Toplumları da “ama”larla bu oyuna (adeta) gönüllü olarak figüranlık yapmaktadır.

* * *

ABD Eski Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice’ın, Washington Post’a yazdığı makaleden :

Rice : BOP ile Türkiye ve 22 ülke değişecek.
Başkan George Bush döneminde Dışişleri Bakanı olan Condoleezza Rice, Büyük Orta Doğu Planı (BOP) ile ilgili en çarpıcı açıklamayı ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra yapmıştı. Önceleri, ABD’nin güvenlikten sorumlu danışmanı (sonra dışişleri bakanı) Rice’ın, 2003’te Washington Post gazetesinde yayınlanan “Transforming The Middle East” (Orta Doğu’yu Dönüştürmek) başlıklı yazısında, Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin yönetim, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu belirtmişti.

Aba altından sopa gösterdi
ABD’nin 90 yıllık projesini, 2003’te genişleterek ve BOP adıyla yeniden sahneye koyan eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, adım adım yürüyen projenin geldiği noktayı ve bundan sonra neler olabileceğini Washington Post’a yazdığı makalede ortaya koydu. Rice, Orta Doğu’da bölünüşün bitmek üzere olduğunu vurgularken, tek istisna yaptı : Türkiye’de Kürt meselesi!

İsrail’e koruma kalkanı
Rice, BOP ile ilgili en çarpıcı açıklamayı ABD’nin güvenlikten sorumlu danışmanı olduğu 2003 yılında yapmıştı. Rice, 'Orta Doğu’yu Dönüştürmek' başlıklı yazısında, Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Orta Doğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştı. Buna göre, ABD bu proje ile kendisine rakip olabilecek muhtemel bir gücün oluşmasını engellemek istemekle birlikte, rakipsiz askeri gücü ve teknolojik imkânı ile Orta Doğu’yu kontrol altına almak istiyor. Bölgede bulunan petrol ve doğal gaz kaynakları üzerinde denetim sağlamanın yanında, İsrail’i koruma amacı da güdüyor.

Politikamız değişmez
26 Temmuz 2006’da İsrail Başbakanı Ehud Olmert’le Kudüs’te bir araya gelen dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, çantasından BOP dosyasını çıkararak “Yeni Orta Doğu için zaman geldi” demiş,

Türkiye ile birlikte İran, Irak ve Suriye’yi de kapsayan Kürdistan projesi uygulamaya koymuştu.

Barack Obama, 44. Başkan olarak koltuğa oturur oturmaz Wilson’dan Bush’a kadar gelen o haritayı gördü. Bush, ilk parçayı Irak’tan koparıp kuzeyde Kürdistan’ı kurmuştu. Sıranın kendisine geldiğini gören Obama da Suriye’nin kuzeyinden Kürdistan’ın ikinci parçasını koparmak için Esad’ı hedef aldı ve senaryoda figüran rolü verilen Türkiye bataklığa itildi.

Acı gerçek
Dost ve müttefik bildiğimiz ABD’nin Türkiye’ye kurduğu kumpas bunlarla sınırlı kalmadı. Terör örgütü PKK, Bush döneminde, Barzani’nin himayesiyle Kandil’e yerleştirildi, silah ve lojistik destek sağladı, karadan operasyon yapan Mehmetçiğin önü kesildi. Göreve gelen Obama da yine Kandil’i korudu. Bu net ve yalın gerçeklere rağmen Türkiye’den ABD’ye bakan 'naif uzmanlar', Obama’nın değiştireceği kaderi beklerken, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone acı gerçeği hatırlattı : Amerikan politikaları kişiye göre değişmez. ABD’de sandıktan kim çıkarsa çıksın, Türkiye politikası değişmez." (*)

* * *

Ve Batı'nın / Amerika’nın emperyalist / sömürgeci uygulamalarına bolca örnekten birkaç tanesi :

Örnek 1 : ABD başkanı Nixon, Amerikan siyasetini eldivensiz olarak özetlemektedir :

”Oraya demokrasiyi savunmaya gitmiyoruz, çünkü Kuveyt demokratik bir ülke değildir, o bölgede de zaten öyle bir ülke yoktur. Oraya bir dikta rejimini yok etmeye de gitmiyoruz. Oraya uluslararası hukuku da savunmaya gitmiyoruz. Oraya gidiyoruz ve oraya gitmeliyiz, çünkü bizim hayati menfaatlerimize dokunulmasına izin vermeyeceğiz.” (1)

ABD’liler için “hayati “ menfaatler nedir? İngiltere Başbakanı Winston Churchill, bunu çok kısa şekilde özetler :

– “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir !”

Örnek 2 : Amerika, Vietnam'da bir bataklığa saplanmıştır ve bir çıkış yolu aranmaktadır. Amerikan Başkanı'nın aradığı çözümlerin başında, bölgemizdeki (Ortadoğu’da) yeni yapılanmalar ve kurulacak yeni düzenler vardır. Çalışmalar başlar…

“...Tahran’da gerçekleşen bir buluşmada; Şah, Nixon ve Kissinger arasında bağlandı. Nixon Şah’a :

'Beni kurtar…Amerika’nın Batı Asya’daki askeri temsilcisi olma teklifimizi kabul ederek beni, Körfez’de polislik yapma ve Batı’nın çıkarlarını koruma yükünden kurtar.'

(İran) Şah'ı bu teklifi büyük bir hevesle kabul etti.

O andan itibaren İran, nükleer cephanelik dışında, tüm Amerikan silahlarına erişme imkanı kazandı. İran, Nixon Doktrini’nin kusursuz bir örneği olmalıydı… Petrol fiyatlarının dört katına çıkmasının hemen ardından Şah, büyük ve oldukça gelişmiş bir hava kuvvetleri çapında bir sipariş verdi :

Grumman yapımı 80 adet savaş jeti,

- General Dynamics tarafından henüz üretilmeye başlanan 100 adet F-16 savaş uçağı,

- McDonnell-Douglas yapımı 108 adet F-4 savaş uçağı.

Sonraki birkaç yıl içinde, İran’ın ABD silahları için yaptığı siparişler on milyarlarca dolara ulaştı…

Ancak, acımasızca döndürülen sömürü çarkı, halkın büyük bir kısmının yabancılaşmasına ve Amerikan karşıtı duyguların alevlenmesine neden oldu. İslam Devrimi’ni inceleyen araştırmacılardan birinin yazdığına göre, 'İran’ın askerileştirilmesi, ülkenin ABD’ye olan bağımlılığını arttırdı ve bu girişimin pahalıya patladığını, değerli bir doğal kaynağın yağmalanmasına yol açtığını düşünen Şah’ın muhalifleri için bir buluşma noktasına dönüştü.' (2)

Peki, bu silahlar nerede kullanıldı?

Elbette, 1980-1988 İran-Irak Savaşı’nda.

“İran-Irak Savaşı, yaklaşık bir milyon insanın hayatına mal oldu. Savaşan taraflar ufak kazançlar için ekonomik kaynaklarını tüketti. Savaşın sonucunda İran-Irak sınırı değişmedi. Savaşın etkileri yıllar boyunca hissedildi… Savaş boyunca Irak, kendisini destekleyen devletlerden borç alarak silah satın almıştı. Bu borçları ödemekte zorlanması, 1990 yılında Kuveyt’e saldırarak oradaki petrol kuyularını ele geçirmeye çalışmasına yol açtı. Bu tavrı da Irak'ı uluslararası ilişkilerde yalnızlığa sürükledi ve desteksiz bıraktı.” (**)

Örnek 3: “ABD elçisi: 'Halkbank için uyarımız sonuçsuz kaldı, imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz !'. 

Bir grup AB büyükelçisiyle 17 Aralık’ta büyükelçilikte yemekte buluşan ABD elçisi Ricciardone’un, “Halkbank konusunu dile getirmiştik. Sonuç alamadık. Şimdi imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” dediği öğrenildiKurucuları arasında eski CIA ve MOSSAD başkanının olduğu United Against Nuclear Iran adlı kuruluşunun hazırladığı ve STAR’ın duyurduğu Halkbank raporunda, bu rahatsızlık ayrıntılı bir şekilde dile getiriliyordu. İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Reza Bikdeli’nin sözüyle başlayan raporda, “İran’ın petrol alışverişindeki para transferlerinde kilit olan Halkbank’ın daha da önem kazanacağı” sözleri yer alıyordu.

"…ABD Kongresi’nden çok sayıda parlamenter, bir süre önce Amerikan Dışişleri ve Hazine bakanlıklarına yazdıkları mektuplarla İran devletinin, Halkbank üzerinden yaptığı altın ticaretine karşı önlem alınmasını istemişti.” (Alıntı Kaynağı : 21 Aralık 2013, Cumartesi, 02:28 / Star Gazetesi) http://haber.stargazete.com/politika/abd-elcisi-halkbank-icin-uyarimiz-sonucsuz-kaldi-imparatorlugun-cokusunu-izleyeceksiniz/haber-819016

Bu habere karşılık;

- “ABD’nin Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone, hakkındaki iddiaları yazılı açıklama ile yalanladı.
Ricciardone, ABD’nin devam eden yolsuzluk operasyonuyla hiçbir şekilde ilgisi olmadığını vurgulayarak, 'ABD ve Türkiye arasındaki dostluk ve işbirliği iki ülke için de hayati öneme sahiptir. Hiç kimse Türk-Amerikan ilişkilerini böyle asılsız iddialarla tehlikeye atmamalıdır. Böyle bir toplantı yapılmadığı gibi, haberlerde ortaya atılan iddiaların tümü tamamen yalan ve iftiradır' dedi. (Alıntı Kaynağı : http://haber.stargazete.com/guncel/ricciardone-operasyonla-ilgimiz-yok/haber-819099

* * *

Birleşik Devletler’in üçüncü Başkanı Jefferson da halkının,  “Tanrı’nın seçilmiş halkı olduğunu ilan etmiştir. (3)

İki asır sonra Başkan Nixon şöyle demiştir :  “Tanrı Amerika’yla birlikledir. Tanrı, Amerika’nın dünyayı yönetmesini istiyor.”

İşte Birleşik Devletler’in bütün Başkanları, başkalarının sırtından geçinmelerini bu şekilde haklı göstereceklerdi.

Amerika’yı ve siyasetini daha iyi anlamak adına aşağıda, 52 yıl içerisinde belirleyici konumdaki üç siyaset ve devlet adamının görüşü verilmektedir :

1898’de senatör Albert J. Beveridge :

- “Dünya ticareti bizim olmalı, olacaktır ve bunu elde edeceğiz de. Denizleri bizim ticaret gemilerimizle kuşatacağız, büyüklüğümüze yakışır bir filo inşa edeceğiz. Kendi kendilerini yöneten, bizim sancağımızı taşıyan ve bizim için çalışan büyük sömürgeler, ticaret yollarımız boyunca yan yana dizilecektir. Kuruluşlarımız, ticaretimizin kanatları üzerinde sancağımızı dalgalandıracaktır. Ve Amerikan hukuku, Amerikan düzeni, Amerikan medeniyeti ve bayrağıyla, bugüne kadar kan revan içinde olan ama artık Tanrı sayesinde yakında ışıl ışıl olacak kıyılara ayak basacağız. (4)

1945'de, ABD başkanı Truman :

– “Öyle bir zaman gelecek ki, Birleşik Devletler’in ihtiyaç duyduğu pek çok şeyi dışarıdan elde etmemiz gerekecek. Labrador’a ve Liberya’ya gidip, çelik fabrikalarımızın iyi işlemesi için gerekli madeni almalıyız. Bakırımızı dışardan getirtmeliyiz. Arizona’da ve Utah’ta var ama Şili’ninkinden vazgeçemeyiz. Bolivya’da kalay, Endonezya’da kauçuk vardır tabii. Dünyanın diğer kısımlarında ihtiyacımız olan şeylerin bütün listesini de çıkarabilirim". Bu ülkeler, oligarşik hükümetlerin aracılığıyla ya da doğrudan alttan idareyle Washington’a elverişli, Amerikan şirketlerinin yoğun olarak yerleştiği, Amerikan finansının ulusal ekonomiyi az çok gizli bir şekilde denetlediği ülkelerdir. (5)

Kore savaşından kısa bir süre önce, 1950’de Birleşik Devletler’in siyasi çizgisini belirleyen bir belge –National Security Council Memorandum 68 (NSC, 68)- hazırlanmıştır. Bu metni, State Department Planning Staff’ın başında (olan) Georges Kennan’ın yerini alan Paul Nitze kaleme almıştır.

Georges Kennan uzaklaştırılmıştı, çünkü iktidar onu fazla ‘uysal” bulmuştu.

Bununla beraber Georges Kennan 1950’de şunları yazmıştı :

–“Dünya zenginliğinin % 50’sine, ama nüfusunun yalnızca % 6,3’üne sahibiz. Bu durumda kıskançlık ve hınç duygularına maruz kalmamız kaçınılmazdır. Gerçek görevimiz gelecek dönem için ulusal güvenliğimizi tehlikeye atmadan bu eşitsizlik durumunu koruyacak bir ilişkiler sistemini geliştirmektir. Bunu gerçekleştirmek için her türlü duygusallıktan kurtulacağız ve ayakta düş kurmayı bırakacağız. Günümüzde dünya ölçeğinde huzur sağlama lüksüne sahip değiliz. Artık 'insan hakları, yaşam düzeyini yükseltme ve demokratikleştirme' gibi belirsiz ve gerçekleştirilemez hedeflerden bahsetmeyi bırakmalıyız. ‘Güç ilişkileri’ deyimiyle, açıkça eyleme geçmek zorunda kalacağımız günler çok uzak değildir. İdealist sloganlarla ne kadar az rahatsız edilirsek o kadar iyi olur.” (6)

Devam edecek...

www.canmehmet.com

Resim: Web ortamından alınmış, yazı tarafımızdan düzenlenmiştir.

Kaynaklar:

(*)    a)http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yine-ayni-tezgah-51745h.htm      b)http://www.yenicaggazetesi.com.tr/abd-kurt-kartini-koz-yapma-pesinde-75998h.htm

(**) https://tr.wikipedia.org/wiki/%25C4%25B0ran-Irak_Sava%25C5%259F%25C4%25B1+&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr

(1) ABD Başkanı, Richard Milhous Nixon (d. 9 Ocak 1913, ö. 22 Nisan 1994) Başkan Nixon da şunu tekrarlayacaktır: “Tanrı Amerikalılarla beraberdir ve Tanrı Amerikalılar’ın yönettiği bir dünya istiyor.” Demeç, emekliliğe ayrıldıktan sonra Irak işgaliyle ilgili olarak, 7 Ocak’ta New York gazetesine verilmiştir. Kaynak; “BATI TERÖRÜ”, ROGER GARAUDY. (Daha fazlası için: http://www.canmehmet.com/amerika-ve-ingiltere-osmanlinin-yeni-devlete-donusturulmesinin-neresindedir-8.html

(2) SAVAŞ GANİMETLERİ, AMERİKAN SİLAH TİCARETİNİN İNSANİ BEDELİ, JOHN TIRMAN, Aram Yayıncılık, Nisan 2005.

(3) “BATI TERÖRÜ”, ROGER GARAUDY. Dip Not: Virginie Eyaleti üzerine Notlar, Bölüm XIX.

(4) “BATI TERÖRÜ”, ROGER GARAUDY. Sahife 83.

(5) A.g.e: Daha geniş bilgi ve kaynaklar için bakınız : http://www.canmehmet.com/amerika-ve-ingiltere-yeni-devlet-olusumuna-hangi-anlayisla-ve-ne-zaman-dahil-oldular-7.html

(6) "BATI TERÖRÜ”, ROGER GARAUDY. Sahife 81.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..