Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '17

 
Kategori
Güncel
 

İki insan, iki düşünce…

İki insan, iki düşünce…
 

Yalnızlık çeşit çeşit…
 
Fiziksel yalnızlık, somut ve nesnel olarak tek başına olmak demek…
 
Manevi yalnızlık ise, [bireyin bilinci ve ruhsal derinliğine göre] toplumsal değerlere, simgelere, belirli [siyasal ve toplumsal] kalıplara bağlılıktan yoksunluk anlamına geliyor.
 
Fiziksel [maddi yalnızlık] içinde manevi yalnızlığı da taşıyorsa dayanılmaz bir hal alabilir.
 
İnsanların önemli bir kısmı, bir “yere” ait olmazlarsa, hayatlarının bir anlamı olmazsa, kendilerini bir toz zerreciği gibi hissedip kişiliklerini toplum içinde önemsiz ve değersizmiş gibi hissederler. Ve bir birey olarak, önemsizlik duygusunun altında ezilir kalırlar…
 
Bu açıdan bir insanla konuşurken, onun bağlı olduğu değerlere [bu değerlerin içinde en diri olanı inançtır] yan gözle bakılmamalıdır.
 
Kişinin kendisini anlamlı kılan bağlılıklara sataşılmamalıdır.
 
Aidiyeti tartışma konusu yapılmamalıdır.
 
Bu değer ve inançlara düşüncelerle de olsa dokunulması o kişinin “kendi”sini koruma mekanizmalarını harekete geçirir.
 
O kişi bu dokunuşu, kendi sosyal ve manevi bütünlüğüne karşı yapılmış bir saldırı olarak algılar ve ileri sürdüğünüz düşüncenin öz ve içeriğinden çok, dikkatini bu saldırının def edilmesine yöneltir.
 
Çünkü saldırı olarak algıladığı bu “yeni düşünce” onun, toplumla ve kendisi ile uyum haline getirdiği statik-düzeni yıkıp, değiştirebilir…
 
Dolayısıyla temel hedef bu tehdidi bertaraf etmektir.
 
Kişimiz, böylece giderek sertleşir…
 
Adrenalin salgısı artar.
 
Kendini koruma içgüdüsü tüm sisteme egemen olur.
 
Tartışma büyür… Hatta kavgaya bile dönüşebilir.
 
Çünkü korunan, ele aldığımız insanın fiziksel varlığından ziyade, onun fiziksel varoluşunun komuta merkezinde oturan psikolojik-manevi-ruhsal merkezdir.
 
Tabii… Sözünü ettiğimiz “kompleks”leri aşan, kendisini o ölçüde geliştirmiş, derinlemesine bireyliğini [acı da olsa] yaşayabilen yetkin insanlarımız bu genellemelerin dışındadır.
 
Bu tür kişiler, kendilerine ait olsun ya da olmasın, düşüncelerle kişiliklerini bir birinden ayırmasını bilmektedirler.
 
Düşüncelerinde bir yanlışlık ya da eksikliğin kişiliklerini ilgilendirmediğinin bilincindedirler.
 
Siyasal–toplumsal–grupsal-hizipsel-takımsal bağlılık ve bağımlılıkların gölgesinde yaşamayacak kadar kendilerini, düşüncelerini ve dünyalarını özgürleştirmişlerdir.
 
Peki… Betimlemeye çalıştığımız birinci kişilikten, bu ikinci insan tipine nasıl geçilir?
 
BİR: Bu yönde var-olan isteği tutku düzeyine yükseltip yaşam biçimi haline getirerek.
 
İKİ: Çok okuyarak.
 
ÜÇ: Bilinçli, aydınlık kafalı, evrensel kültür mirasının bir üyesi olma azmi ile çalışarak, didinerek ve savaşarak…
 
Çünkü, emek olmadan hiçbir yere varılmaz.
 
Yani, en yüce değer emektir!
 
 
 
www.haksal.av.tr
 
@farukhaksal42
 
www.soruyusormak.com
 
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..