Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '15

 
Kategori
Öykü
 

İmamın Kızı

İmamın Kızı
 

Yıllardır aynı camide imamlık yapıyordu.

Neredeyse ömrü cami ile ev arasında geçiyordu. Hiçbir bedensel özrü olmamasına son günlerde bir hayli yoruluyordu. Orta yaşlarındaydı.

Üç evlat sahibi idi. On sekiz yaşlarında bir kızı ve on yaşlarında ikizleri vardı.

Asansörsüz apartmanın dördüncü katında yaşıyordu.

Her gün en az beş defa dördüncü kata inip çıkmak, imam efendiyi ister istemez yoruyordu.

Son birkaç yıldır bir hayli kilo almıştı. Hele göbeği o kadar büyümüştü ki nefes almasını zorluyordu.

Bazen göbeğine vurarak; “ Bu eser seninövün!” diye hanıma kızıyordu.

Hanımı da sinirli bir şekilde; “Niye övünekmişim senin saman balyasını andıran göbeğinle. Biraz az uyu, az yemek ye!” karşılığını veriyordu.

İmam efendiyi birkaç gün sonra başlayacak olan teravih namazı korkusu sarmıştı.

Ne yapıp edip rapor almalı ve bu sene ki teravih namazından kendini muaf ettirmeliydi.

Yatsı namazından sonra otura/kalka birkaç küçük molalarla ancak eve gelebildi.

Derin nefes alıp verdikten sonra pantolonun sağ cebinin üstünden sarkıttığı anahtarla kapıyı açtı.

Eve adım atar atmaz hemen mutfağa girdi.

Sağ eliyle hızlıca buzdolabının kapısını açtı. Sol eliyle de buzdolabının alt kısmında bulunan akşamdan kalan Coca Colayı dikti. Önce derin bir sessizlik kapladı mutfağı. Sonra cam bardakları çatlatacak bir geğirme sesi ile sessizlik bertaraf oldu.

 

****

Odaya geçti. “Haanııımmm!” diye seslendi. “Midem çok fena birkaç sodaya limon sık getir.” dedi.

Bir taraftan da gözü kızını arıyordu. Aradığını göremedi. Zaten kapının önünde de ayakları da yoktu. Sordu hanımına “Kız nerede?”

Hanımı sevinçli bir şekilde “Partinin falan mahallede toplantıları varmış, oraya gitti. Biraz geç geleceğini söyledi.”

İmam efendinin kızı, bir partinin Gençlik Kolları’nda aktif olarak çalışıyordu. Liseyi bitirmişti. Üniversiteyi de‘dışarıdan’ iki yıllık okuyordu. Geçen seçimde ‘bir yerlere girme’ sırası ona gelmemişti. Ama bu seçimde ismi ilk sıradaydı. Kesinlikle masa başı bir işi olacaktı. Bu da aile fertlerinin hayali idi…

İmam efendi de ‘bu hayal’in gerçekleşmesi için ayrıca çalışıyordu. Çünkü canlı örnekleri her gün görüyordu. Mahallede nice genç liseden sonra masa başında iş bulmuş ve imam efendinin maaşının neredeyse iki katı maaş alıyorlardı.

Bu masa başı iş adeta onların hayali olmuştu. Ne pahasına olursa olsun bir gün gerçekleşmesi gerekirdi.

 

***

Ev, kız için adeta ‘otel’ halini almıştı. Sadece uyumak için geliyordu.

Kızda bir takım -gözle görünür- değişiklikler olmuştu. Başta annesi, sonra mahalledeki arkadaşları ve neredeyse tüm komşuları bu ‘değişikliğin’ farkındaydılar. Bu değişikliği görmeyen göremeyen bir tek babası, imam efendi olmuştu.

Kızın son günlerde giydiği elbiseler, elinden düşürmediği cep telefon ve yüzündeki anı ifade değişikliği..

Hemen herkes “Hayırdı inşallah” deyip, durumu zamana havale etti.

 

***

Derken..

İşin kokusu ve dumanı tüm mahalleyi sardı.

Duyanlar, görenler oldu…

Gençlik kollarında yönetici olan imam efendinin kızı, bir başka dava arkadaşı ile gönül ilişkisi vardı.

Ki üstelik bu ‘dava arkadaşı’ evliydi ve iki çocuk babası idi…

Olayı duyanlar ve görenler inanmak istemediler, en başta.

Ama ateş de duman da bacayı sarmıştı artık, geri dönüş imkansızdı.

Hatta genç kız hamile idi!

Son günlerde giydiği bol elbiselerin hikmeti ortaya çıktı.

Zaman en iyi ilaç olmuştu.

İş, yine imam efendiye düştü.

Bir gece yarısı kamyonu yanaştırdı eve ve yükledi eşyalarını gözyaşı içinde.

O, kamyon yüklü eşyalarla ‘yolcu’ olurken, kızı da ‘kuma’ oldu.

Ve gerçekleşmeyen hayal, dertleri oldu!

 
Toplam blog
: 6
: 277
Kayıt tarihi
: 14.02.15
 
 

Psikolog, Dr.  * Ocakmedya.com'da yazar. * Türkiye Yazarlar Birliği üyesi *Dergizan'da ..