Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsanlığın Şifası “Saygı ve Sevgi”

İnsanlığın Şifası “Saygı ve Sevgi”
 

Bilindiği gibi insanların sevgi, ilgi, samimiyet, güven gibi her zaman geçerli duygusal ihtiyaçları vardır. 1970'li yıllardan itibaren cahillik başta olmak üzere, cahillikten kaynaklı, sürü psikolojisi tabi olma, ön yargı, genelleme! Umutsuzluk, inançsızlık maalesef milletimizi yıllarca hükmetti...

Diğer taraftan da Bugün Türkiye'de; DİLSİZE BİR SADAKA! Diyene İnanacak Binlerce saf insanlarımız var. Son zamanlarda sıkça yaşar olduğumuz acılar, büyük kayıplar Psikolojik açıdan ‘Terörün toplum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerinin acılarını millet olarak hep birlikte yaşadık.

Bizim insanımızın istediği bir millet olarak daha huzurlu ve güvenli, kardeşçe yaşanılan bir Türkiye'dir. Milletçe istediğimiz, dış ve iç kaynaklı, yıkıcı, bölücü ve her türlü tehdit ve terör olaylarını bertaraf ederek halkımızın sevgi, kardeşlik, barış, huzur, güven, birlik ve beraberlik içinde hiçbir korku ve endişe hissetmeden insanca yaşama isteğidir.

Medeniyetini kabul ettiğimiz Avrupa ve Amerika ülkelerine bakarsanız değişik etnik köken ve değişik inanca sahip insanların bir arada kardeşçe yaşadıklarını görürsünüz. O ülkelerde yaşamakta olan insanlar da ülkelerine deyim yerindeyse dört elle sarılmaktadır. Dönüp bir de bize bakalım, etnik köken diye Kürt, Türk, Çerkez, Gürcü, Laz; inançlı inançsız diyerek Alevi, Sünni dine dayalı ayrımı yapmak için herkes birbiriyle yarışmaktadır. Birbirimizi yiyip bitiriyoruz. Doğu Bölgelerinde herkes birbirinden kuşkulanmakta. Kim terörist, kim değil, insanlar birbirlerine şüphe ile bakıyorlar.

Bu konuda eğitim önemlidir. Maddiyat olduğu kadar maneviyatta insan hayatında önemlidir. İnsanların dini yönü manevi açıdan önemlidir. İslam dininin ilk emri de ‘Yaradanın adıyla oku’dur. Hatta Hz. Ali efendimiz ‘Cahil cennette komşum olsa, ben cehennemi tercih ederim.’ diyor. Yani cehaletin nedenli kötü bir şey olduğunu en güzel şekilde ifade eden söz. Dolayısıyla her yönümüzle cahil kalmamak lazım değil mi?

Gençlik çağları; nasıl sıcak yaz günlerinden sonra toprağın yağmura muhtaç olduğu gibi, bilgiye, öğrenmeye istek duyduğu çağlardır. Yağan yağmur normal ise toprak verimli hale gelir. Yağmur; dolu gibi, sağanak gibi olursa, o zaman toprağın en verimli yerlerini sel suları alır götürür ve geride bir taş tarlası bırakır.

Toplumların huzuru için eğitimin her bakımdan pozitif olmasına bağlıdır. Dolayısıyla eğitim ne kadar yeterli ve ne kadar olumlu olursa, fertler o kadar mutena ve faydalı, ne kadar yetersiz ve olumsuz ise, o derece ilkel ve zararlı olur. Ailenin, okulun, kurumların ve medyanın görevi, insana olumlu karakter kazandırarak, onu, topluma hizmet için etkileyip yönlendirmektir. Devletin görevi ise, bu eğitimi mümkün kılmak ve denetlemektir.

Daha ilkokula giderken ben, üç değeri çok seviyordum. Sevgi, saygı ve hoşgörü, insanların en güzel yanını yani bizi biz yapan güzel yüzümüzü göstererek başkaları tarafından sevilmemize yardımcı olur.

Sevgiyi hoşgörüyü unuttuk mu ne dersiniz? Kendi lisanımca sevgi ve hoşgörüyü gözlüğümü kaldırıp bakmak istedim sizlerle;

Bir selamı esirger olduk nedense çevremizdeki insanlardan. Bakın güneş her sabah doğuyor özlemle baktığımız dağların ardından. O sıcacık gülen yüzüyle selamlıyor bizi, bir başka dağın ardından elveda diyene kadar. Bizi unutuyor mu hiç? Zamanını aksatmadan, selamını esirgemeden yıllardır usanmadan, bıkmadan tekrarlıyor. Neden bizler böyle değiliz?

Unutmayalım bir sevgi bin sevgi doğurur ve yine atalarımızda söylediği gibi tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır. Sevgiyi uzaklarda aramayalım. O her zaman inanın yanı başımızda durmakta. Öldürmeden yaşatalım onu. Eğer yüreğimizin derinliklerine inebiliyorsa zaten artık yaşanmayı bekliyordur sevgi.

Yeni dostluklar kurmak varken kırıcı olmaya başladık birçoğumuz. Oysa paylaşacağımız o kadar çok ortak duygularımız var ki. Umutsuzluğa kapıldığın zamanlarda gökyüzüne bakalım!

Bize gülümseyen; sıcacık bir Güneş, bazen beyaz, bazen de bereket dağıtan kara bulutlar ve geceleyin ay ve ışıl ışıl yanan yıldızları görürüz. Güneş, bulutlar, ay ve yıldızlar bizimle paylaşmaz mı sevincini hüznünü. Öyle ise biz insanlar neden kavgayı seçeriz paylaşmak yerine.

Hayatın güzelliklerini görelim. Gül dalında diken olur öğle değil mi? Gülü severiz hani. Sevginin mührü gibidir O. Her bir renginde ayrı bir anlam taşır bizim söyleyemediklerimizi onlar anlatır karşımızdakilere.

Konuşma ağızlarımızda değişmeye başladı, buna bağlı olarak ta sevgiyle bakan gözlerimizin yerine de sert bakışlarımız aldı.

SEVMEYİ NEDEN UNUTTUK

Şairin dediği, “Sevgileri taşımak değil, hasretini çekmek zor. Gülmeleri unutmak değil, ağlamalara alışmak zor. Yaşamak ya da ölmek değil, özleyip te görememek zor". Öyleyse zora değil güzele ve sevgiyi görsün yüreğimiz...

Kalem tutan eller silaha sarıldı acımasızca. Ağlattık o sevgi yazmaya alışan kalemlerimizi. Kurumaya yüz tuttu oluklardan akan sevgi pınarlarını. Gelin güneşi avuçlarımıza alalım dostlarımıza sıcak sevgilerimizi uzatalım. Sevgiden yana ne varsa yüreklerimizi onunla dolduralım. Açalım kollarımızı sonsuza kadar kucaklayalım bize koşan gönülleri.

Yaşamlarımız bu uğurda olsun. Esen rüzgârlar nefesimiz, açan çiçekler umudumuz solan yapraklar yeniden doğuşumuz olsun. Acılar küskünlükler ve dertler bizlerden uzak dursun. Dünyaya açılan gözlerimiz var ya hani. Şarkılardaki gibi hep yeşil yeşil baksın. Maviler kaplasın. Renkler oynaşsın etrafımızda.

"Gözlerimiz nehir, kirpiklerimiz köprü olsun biz tam üzerinden geçerken ipler kopsun düştüğümüz o yer gönüller olsun" Ne kadar anlamlı değil mi?

Sevgiler güle benzer dalından koparılırsa soluverir göz açıp kapamadan. Tıpkı kafese konan kuşlar gibi. Onun için sevginin yeri yüreklerimizdir.

Birde şu söze bakalım gelin.

"Gökyüzüne her baktığımda, yeryüzündeki çırpınışların anlamsızlığını hissediyorum. Ne kadar küçük bir dünyaya sahip olduğumu hissediyorum. Çünkü gökyüzünde sen varsın". Onun için şu yalan dünyadaki kısa olan yaşamımız içinde bir mum misali ışık olsun hep parolamız.

"Ülkem, Tenim toprak olsa da ruhum seni sevecek İnan bu sevgim Mahşere dek sürecek gözümü sende açtım başkasını göremem senden başka birine sevgilim diyemem". İşte içinde yaşadığımız ve birçoklarının yurt dışında hasreti ile yanıp kavrulduğu memleketimizin manzarası. Her geçen gün kötüye gidiyor. Her yerde şiddet her yerde kavga bu kadersiz memleketim buna layık mı?

Maalesef istesek de, istemesek de böyle gönül dostları. Oysa bu sözde olduğu gibi, "yarı dalgalı olmamalı deniz, ya tam durulmalı, ya da tam kudurmalı. Yarı ümit vermemeli sevgiliye, ya tam sevmeli, ya da çekip gitmeli."

Güzel yurdumun dört bir yanında yaşayan tüm insanlarımızı sevgiyle selam ediyorum. Ve şu an nemli gözlerle bizi kucaklayan güzel ve eşsiz memleketime, bir şairimizin sözleriyle seslenmek istiyorum!

Memleketim, güzel yurdum!

"Sen güllere özenme güller sana özensin. Üzme tatlı canını sen güllerden de güzelsin. Sevgi kadar özgür, özgürlük kadar özelsin. Bir gülsen dünyalara bedelsin"

Bir soluk kadar yakın, yıldızlar kadar uzak derler sevgi için hep.

Sizin yüreklerinizi sevgiler kaplasın. Sevin sevilin..!!!

Dostça kalın dostlar.

 

 
Toplam blog
: 30
: 411
Kayıt tarihi
: 18.01.18
 
 

Denizli Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden emekli. Denizli'de Merkezde Yaşıyor. ..