Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '15

 
Kategori
Deneme
 

İnsanlık üzerine

İnsanlık üzerine
 

Günümüzde insani değerler, dostluk, ahbaplık, hatır, gönül ne durumda ? Bence çok zayıflamış durumda.

Çok değil 1940'lı 50'li yıllarda bu kavramların hepsi yerli yerindeydi. Bakkallardan bile alışverişinizi senelik veresiye yapardınız.

Kısa, öz ve size güzel, etkileyici birkaç yaşanmış olay anlatmak isterim. Tek kelimesinde bile yalan olmayan bu olaylar eskiye özlem duyulmasını sağlar nitelikte.

Gaziantep'in Güneydoğu ilçelerinden birinde kıtlık yılları yaşanmaktadır. Kimsenin evinde yiyecek ekmeği bile yok ! Hatta, "küşne" denilen tohumu unlarına katan bazı ailelerin çocuklarının ayakları eğilerek sakat kalmışlardır.

Abuseyf denilen adamın iki babayiğit oğlu evde hanımlarının yüzüne bakamaz durumdadır ve zaten aileden yoksul kimselerdir. Sadece bir kaç köklü aile zar zor geçinmektedir. Kasabada acı günler yaşanmaktadır. 

Bu iki kardeş bir gece kafa kafaya verip aldıkları iki çuvalla geniş buğday tarlalarına unluk buğday aramaya çıkarlar. Bulduklarında hırsızlayıp eve döneceklerdir. Gece karanlığında harmanı yeni savrulmuş ve tanesi ayrılmış bir yığın buğday bulurlar.

Sevinçlerine diyecek yoktur. Hemen doldurmaya başlayıp torbaların ağzını sıkıca bağlarlar. 50 kg. civarındaki torbalardan birini genç kardeş büyüğünün sırtına kaldırır. O, hemen yola koyulur. Genç olan gece karanlığında tek başına ne kadar uğraşsa da bir türlü çuvalı kaldıramaz. Son hamlede bir el gencin yükünü hafifletir. Yükü sırtına alan genç döner bakar ki tarla sahibi !

Adam gülümser, "Al da git oğlum, çocuklarını doyur. Helali hoş olsun !"

Genç yola koyulur ancak adamı tanımıştır. Bu adam "Hüseyin Ağa'dır.

Birkaç  yıl sonra kasabaya fırın açılır. Hüseyin Ağa'nın yorumu yine ibret vericidir.

"Ekmek satmak için fırın mı açılır yahu ? Evinde ekmeği olmayan gelsin bizim ambardan buğdayını götürsün. "

Demek ki ağalık bağda bostanda bitmiyor. 

Yine yaşlı bir büyüğümüz :"Un alanın bir gözü kör; ekmek alanın iki gözü kör." derdi.

Bu ne demek ? Buğdayını kendin üret ve unuyla evde kendi ekmeğini yap !

Şimdi var mı evde kendi unuyla ekmeğini yapan ? Y a da kaç kişi ?

Nerdeyse en ücra köyde bile yirmi günde yetişmiş hazır tavuk satılmakta ve evin hanımı bununla beş  dakikada (tavuk yemeğini! ) hazır etmektedir.

Bu çeşit yemekleri sevmiyorum desem ayıp olur mu ?

Yine 50'li yıllarda ilçedeki ortaokula gitmek büyük sorundur. Hele köylerden gelip de ilçede okumak daha da zor. Bir ova köylüsü bu kasabada Zelha Mustafa denen arkadaşını bulur ve rica eder ki "Bizim oğlanın kafası çalışıyor. Sizin çocuklarla kalsın, onlarla okusun lütfen ama senelik zahire ve ihtiyaçlarını getiririm."

Zelha Mustafa'nın yanıtı kısa ve ibretliktir: "Oğlum biz neyiz ? Arkadaşız. Öyleyse eşoğlueşeklik etme de gönder çocuğu okusun. Bizim uşaklar ne yerse o da onu yer !"

Apikoğlu soyadlı bu çocuk okur ve doktor çıkar, Mustafa'nın büyük oğlu da Komiser.

Apikoğlu şimdi okuduğu evin kızlarını bacı, erkeklerini ise kardeş biliyor.

Babalar öldü çocuklar birbirini sayıyor. Daha ne olsun !

İnsan dediğin nedir ki ? Eti yenmez derisi giyilmez. Hoş anılar ve insanlık bakın yıllarca söyleniyor. Özetle söylemek gerekirse yarın toprağa karışıp gideceğiz. Nice insanların değil, hatta mezarlıkların bile yerinde yeller esmektedir. 

Şimdi , eskiden yaşanan bu insani duygulardan eser var mı ?

Zararlı kullanılan bilgisayar ve cep telefonu tüm bu duyguları yerle bir etmedi mi ?

Her evde her kişide iki, üç cep telefonu... Herkes bir köşede.

Geçenlerde ağır bir rahatsızlık geçirdim. Anlıyor musunuz cep telefonundan da  tamamen nefret eder oldum.

Duyan: 

- Alo, neyin var yahu ? Aman çok üzüldüm, hadi kendine dikkat et ...Kapatıyorum. Bay bay ! diyor ve kendini teselli ediyordu sadece.

Bana böyle geçmiş olsun demeyin be arkadaş ! Hasta ziyareti denilen bir şey de mi kalmadı?

Evime gelirseniz size içirecek bir çayımız bulunur elbet.

Tanıdığım ünlü bir Profesör cep telefonu taşımıyor, biliyor musunuz ?

Nedeni hep böyle şeyler. İletişimi güçlendireceğine zayıflatan cep telefonu !

Belki sizin çocuklar da öyledir, bilmiyorum ama çocuklar amca, dayı, teyze tanımıyor. Onların çocuklarının adını bile hatırlamakta zorlanır oldular.

Böyle teknoloji olmaz olsun.

Adam doktor, mühendis olmuş "Günaydın yok ! İyi akşamlar yok !

Önemli olan iyi okumak mı , iyi okuyup vatana, insanlığa,topluma  yararlı  birey olmak mı ?

Çocuğa cenazeye, düğüne gidelim dersin "Aman baba yaa, siz gidin isterseniz. Vallaha benim hiç işim olmaz...

Bir yeğenim Face'ye yazmış. Hali vakti yerinde ya "Dayı" demeye dili varmıyor.

.....Bey, Bizim bağa girmişsin. Bir daha içine girme ! 

Ahh kızım keşke "Dayıcığım nasılsın?" demeyi öğrenebilseydin önce, ben de canım yeğenim deseydim . 

Anlattıklarımda, insanlık öldü derken yalan mıyım ?

Çözüm bulunması ve insanlığın yeşermesi ümidiyle kalın sağlıcakla ... 

 
Toplam blog
: 123
: 1874
Kayıt tarihi
: 02.07.12
 
 

68 kuşağındakileri iyi bilirim. Çalışmam ziraat üzerine. İnsanların ana dilleri ile konuşmalarını..