Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kadın cinayetleri ve trafik kazaları neden önlenemiyor?

Kadın cinayetleri ve trafik kazaları neden önlenemiyor?
 

Dünyanın herhangi bir ülkesinde sosyal sorunlar başta olmak üzere tüm olumsuzluklar, her ülkenin kendine has kültürel, coğrafi, ekonomik, siyasi ve eğitim yapılarına göre çözümler üretildiği bilinen bir gerçektir.

Ancak her devlet, sorunları çözme ve ele alma noktasında farklı siyasi felsefeden baktıkları için, bazıları daha erken sonuç alırken, bazılarıysa bırakalım sonuç almayı, aksine daha da içinden çıkılmaz hala sokmaktadırlar.

İfade edilen çerçevelerden yola çıkılarak toplumsal sorunları gerçekçi temelde çözmek isteyen devlet yönetimleri, her şeyden önce şu bilimsel ilkeleri temel alarak hareket ettikleri görülmektedir.

Her türlü bağnazlık ve üstünlük kompleksinden arınmış devlet yönetimleri, “Nüfus Bilimini” (Demografi) temel ilke edinerek, ekonomik açıdan ülkenin maksimum kaç kişiyi insanca yaşatabileceğinin hesabı yapılarak işe başlamışlardır.

Ve aynı şekilde çağdaş modern Eğitim standartlarına uygun 5- 10- 20 ya da daha uzun yılları kapsayan plan ve programları uygularlar.

Böylece hem kültürel seviye yükseltmektedir hem de ileride doğabilecek siyasal ve sosyal sorunları % 90 oranında çözmüş bulunmaktadırlar. Belirtilen felsefi anlayışa göre hareket eden ülkelerden Avrupa ve diğer Batılıları rahatlıkla örnek gösterebiliriz.

Bir devlet yapısında toplumun güvenli, sağlıklı ve mutlu yaşaması, insanın ve de devlet yönetenlerinin kendi ellerinde olduğu halde, dünya toplumlarının büyük bir çoğunluğu neden mutsuz, sağlıksız ve sürekli sorunlarla boğuşarak yaşamaktadırlar? Bu tür soruların cevabını vermek için, toplumları yöneten devlet sistemlerinin siyasi felsefelerine bakarak söylemek en doğru olanıdır.  

Bilindiği gibi her toplumda siyasal ve sosyal sorunlar, içerisinde yaşanılan çağın koşullarına paralel olarak ortaya çıkmaktadır. Çözümü de aynı şekilde o çağın diline uygun olan bilimsel yöntemlerle ancak mümkündür.

Herhangi bir devlet yönetimi temel siyasi felsefesinde, insan ve temiz doğa anlayışından uzak, yalnızca metafizik felsefenin maneviyatına dayanan mübarek kişi, kutsal devlet, üstün millet ve ayrıcalıklı sınıf egoizmine göre şekillenmişse, o devlette hiçbir sorun gerçek anlamda asla çözülemez.  

Hele de trafik kazaları ve kadın cinayetleri gibi rahatlıkla önlenebilecek sorunların, bu tür devlet yönetimlerinde daha da içinden çıkılmaz hal alması demek, sistemi yürütenlerin, belirli çıkar gruplarının menfaatinin dışında başkalarını düşünmedikleri gerçekliği ortaya çıkmaktadır.

Bu genel değerlendirmeden hareketle, Türkiye devlet sisteminin nasıl bir siyasi felsefeye sahip olduğunu, bu siyasi anlayışın “Trafik Kazaları ve Kadın Cinayetlerini” neden önleyemediğini şu kaynaklarda aramak gerekir.

Kim ne şekilde düşünürse düşünsün, Türkiye Cumhuriyeti (TC) kurulduğu günden bu zamana kadar, sosyal sorunların çözümünde sürekli Orta Çağ mantığından kalma metafizik düşüncelerle hareket ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Örneğin her zaman devlet yönetimini belirleyen “Bürokrat ve Ticaretçi Burjuva Sınıfı” kutsal kişilik, eşsiz din, üstün ırk, ayrıcalıklı sınıf ve erkek egemenlikli gücü kutsallaştırarak toplumu yönetmeye devam etmektedirler.

Ve böylece kutsanan din ve devlet yapısında, baskıcı ve babacı polisiye mantıkla erkek egemenlikli (Eril) düşünceye sahip olması neticesinde, ailede ve toplumda kadın, erkeğin her türlü emrinde olacak şekilde toplumsal bir algının oturtulmuş olması.

Aynı şekilde yasalar başta olmak üzere devletin tüm uygulamaları, erkeğe her türlü tolerans ve ayrıcalık tanıması yüzünden eşine, nişanlısına ve sevgilisine kızan birçok erkek, katliam yapmakta en ufak bir çekince ve korku duymamaktadır.  Kadın katliamlarında olduğu gibi trafik kazaları da aynı mantığın bir diğer ürünüdür.  

İşte Türkiye devlet yönetimi yaşama bu çerçeveden baktığı için, çok kolay şekilde önlenebilecek olan trafik kazaları ve kadın cinayetlerini, önemsiz ve sıradan bir olaymış gibi düşünmesi neticesinde, her gün yüzlerce insan ölmektedir.  

Çünkü sisteme hâkim olan oligarşik sermeye güçleri, ülkede yaşanan bu tür olumsuz sosyal olaylarda, temsil etmiş oldukları üst düzey sınıftan olanların zarar görmesi ya da etkilenmesi çok istisnadır.  Onun için kadınların öldürülmesi ve de toplumun kaos ve karmaşa içerisinde bırakılması, Burjuva sınıfının umurunda bile değildir. 

Bu düşüncelerimizi kanıtlayan örneklerse, Türkiye’de hâlâ “Nüfus Planlaması ve oturmuş bir Eğitim Sisteminin” varlığından” bahsetmenin mümkün olmaması. Aşırı nüfus yoğunluğu, işsizlik, sağlık, ekonomi, huzur, güven ve siyasi sorunlar dağ gibi büyüyerek, toplumu içten ve dıştan çürüterek hızlı bir şekilde yok olmaya doğru götürmesi.  

Benzer şekilde ekonomi çöktü çökecek, eğitim her yıl yaz boz tahtası gibi sürekli mantık dışı müdahalelerle, Arap İslam Şeriatına dönüştürülmeye çalışılması. Sağlık aynı şekilde kimin ne yaptığı belli olmayan, insanların deney malzemesi (Kobay) olarak kullanılması. Trafik kazaları ve kadınlara uygulanan katliam raporları ise, Türkiye devlet yapısının gerçek iç yüzünü net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü Trafik Kazaları Raporu; Dünya genelinde her yıl 1. Milyon 240 Bin kişi trafik kazalarında ölmektedir.

Afrika’da her 100 Bin kişiden 24.1 ile trafik kazalarında ölümlerin en yüksek yaşandığı bölgedir.

Türkiye ve Doğu Akdeniz 21. 3 ile ikinci sırada yer alırken, Avrupa ise kaza oranının en düşük olduğu bölgedir.

 Yine Bianet’in Haberine göre; dünyada 2009 yılında 1. Milyon kazada 10 000 kişi ölmüştür. 200 000 kişi ise yaralanmıştır. Ölümlü iş kazalarında ise Türkiye dünya üçüncüsüdür.

Türkiye’de her yıl öldürülen kadın sayısı ise şöyledir:

1995 yılında 564 kadın.

2000 yılında 810   //

2001 yılında 1313  //

2002 yılında 1399  //

2003 yılında 1315  //

2004 yılında 1368  //

2005 yılında 1281  //

2006 yılında 1202  //

2007 yılında 817   //

2008 yılında 802   //

2009 yılında 1051  //

2010 yılında 1010  //

2011 yılında 1083  //

2012 yılında 1015  //

2013 yılında 1038  //

2014 yılında 294   //

2015 yılında 414    //

2016 yılının ilk üç ayında ise 94 kadın öldürülmüştür.

Belirtilen yıllarda katledilerek öldürülen kadınların toplamı 16 776 kişidir

Kaynak: 2013 döneminde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Fatma Şahin’in soru önergelerine vermiş olduğu cevaplardan elde edilen sonuçlardır. Bu sayıya trafik kazalarında ve siyasi iç çatışmalarda ölen insanları da eklediğimizde, adeta Türkiye büyük bir dünya savaşını yaşamaktadır. İşte Türkiye insanları adı konulmamış böyle bir savaş içerisinde mutlu olmaya çalışmaktadırlar.

Ve buna rağmen, halkın büyük bir çoğunluk hâlâ mevcut sistemi yönetip idare edenleri sorgulamak yerine, arkasından tapınırcasına gitmesi, Türkiye’ye her zaman kaybettirecektir.

Bu yüzden tek çare, devlet yönetiminde babamızda olsa eleştirip sorgulamalıyız. Ve kadın erkek eşitliğini temel alan Anayasa ve kanunların yapılmasında ısrar edilmelidir. Unutmayalım ki, samimi olmayan devlet yöneticilerini alaşağı etmek insanların kendi ellerindedir.

Burada en büyük görev yine kadınlara düşmektedir. Her kadın kendi mahallesinde, erkek egemelikli yaşama karşı örgütlenmelidir. Çünkü bu gidişle en fazla 500 yıl sonra doğa başta olmak üzere insan ilişkileri tamamen dibi vuracaktır.

Nasıl ki 15 000 yıl önce Neolitik çağda insanlığı kadınlar icat etmişse, Bilgi ve Teknoloji çağının sonunda yaşanacak büyük yok oluşta da yeniden yine kadınlar insanlığı inşa edeceklerdir. “Kadının kurduğu dünyada barış olur, erkeğin kurduğu dünyada ise savaşlar vardır.”  

Cemal Zöngür

 
Toplam blog
: 56
: 1108
Kayıt tarihi
: 27.03.16
 
 

Eğitim: Yüksekokul, Meslek: Yönetim, İlgi Alanım: Tarih, Felsefe ve Sosyoloji üzerine araştırma. ..