Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '16

 
Kategori
Deneme
 

Kadının iç göçü

Kadının iç göçü
 

...duygu, düşünce ve taleplerini tam olarak ifade etmeden, edemeden..


Hepimiz düşünsel ve bedensel anlamda harekete geçtiğimizde kimi göçler yaşarız.

Bir ortamdan başka bir ortama geçeriz.

Bu bir yerden başka yere, bir mekândan başka bir mekâna da olabilir; bir düşünceden başka bir düşünceye, bir ruh halinden başka bir ruh haline de.

Bildiğimiz her göçte olduğu gibi bunların da kendilerine göre nedenleri vardır.

Geleneksel toplumlarda kadın çağlar boyunca diğer tüm göçlerinin yanında kendi içine de göçüp durmuştur.

O, dünyaya kadın cinsinin yüzyıllar ve kuşaklar boyunca genlerine kazınmış olan iç göç eğilimi ve kültürü ile aşılanmış olarak gelmiştir.

Bebeklikten çıktıktan sonra da yaşadığımız maddi dünyada o kültürün somut etkileriyle yüzleşmeye başlamıştır. Cinsiyeti, dişiliği yaşamın her döneminde ve her alanında çoğu olumsuz olmak üzere, olumlu ve olumsuz etkileri ve sonuçlarıyla birlikte hep karşısına konmuştur.

Dedelerinden ve ninelerinden; babalarından ve annelerinden “sen kızsın” sözcükleri ile başlayan uyarıları her işittiğinde o cinsine has duyarlılığıyla daha özenli hale gelmesi gerektiğini düşünmüş, buna inanmış ve bu inançla içgüdüsel olarak konumuna göre çoğu kez sık sık içine göçmeye, içine kapanmaya, duygu ve düşüncelerini bastırmaya başlamıştır.

Özellikle o çocuklukla gençlik arasındaki asi dönemde içinin derinliklerine doğru attığı her iki adımdan hemen sonra tepkisel olarak bazen dışarı doğru üç adım atarak itirazını dile getirmiş ancak her dışa taşışında doğrudan ya da dolaylı olarak yeni ve daha sert uyarılarla karşılaşmıştır.

İçindeki doğal yapısını ve eğilimlerini korumaya çalışan dişi insanla dış dünyanın her karşılaşmasında farklı etkileşimler yaşamış; onu dışarı çekmeye çalışan her şeyle içine itmeye çalışan her şey arasında gidip gelmek zorunda kalmıştır. Bu süreçlerde kendi çapında itiraz ve direnme, dayanma anlamında kazanımları da olmuştur.

Yine de, her şeyin öncelikle insanın kadınlığına ya da erkekliğine göre şekillendiği, kadına ikinci sınıf rollerin verildiği, kimi darlıkların yaşandığı yörelerde görmezden gelindiği kültür içerisinde bir yandan sürekli olarak içine göç ederek, duygu, düşünce ve taleplerini tam olarak ifade etmeden, edemeden yaşayarak ve bu yaşadıklarını da “normal ve olması gereken” kabul ederek yaşamını sürdürmeye başlamıştır.

Bu arada serpilip güzelleşmiş, albeni sahibi olmuştur. Evlenip bir aile kurmuştur. Yaş dönemine, kişilik özelliklerine, içinde bulunduğu ortamın koşullarına uygun bir şekilde etki alanı oluşturmuş kendi yaşamı ile ilgili konularda kimi ipleri kendi eline almaya başlamıştır.

Zamanla kız ve erkek evlatlar doğurarak anne de olmuştur.

Orta yaşa geldiğinde gençlik döneminin asi kızı durulmuş olgunlaşmıştır. Bu nispeten rahat konumda olduğu süreçte, modern toplumlardaki gemileri yakıp giden, maceracı ruhuyla başarısız deneyimler yaşayan, tutunamayan, gittiği bilinmezlerle dolu ormanın kurduna kuşuna yem olan öteki aşırı uçtaki kadınların hikâyelerinden söz edip “iyi ki içime göçmüşüm” anlayışı ile doğru yerde durduğuna inanmaya; kendisine yapılanlar kadar yoğun olmasa da kendi kız çocuklarına cinsiyetleri ile ilgili uyarılar yapmaya, bu yolla onlardaki maceracı eğilimleri baskı altına almaya, vaktiyle kendisinin yaşamış olduğu iç göçleri onlarda da tetiklemeye  başlamıştır.  .

Yaşadığı ve tanık olduğu iki uç arasında ortalarda bir yerlerde başka dengeler olduğunu; o dengelerin olduğu noktalarda kadınların da erkekler kadar tatminkâr yaşamlar sürdüklerini fark edebilmesi için daha özgür ve dingin bir kafaya ulaşması gerekmektedir.

Bunu başarıp doğruları ve yanlışları; eksikleri ve fazlaları fark edenler azımsanmayacak kadar çoktur. Ancak hiçbir zaman bu bilince ulaşamayan; ömrünü başka rüzgârların etkisiyle sallanarak bitirenler de her coğrafyada, her zamanda aramızda yaşar, dururlar.

Göç edip sıkça takıldıkları kendi içlerinin sessizliğinde ve dinginliğinde ve eğitimsiz bırakılmış, korkutulmuş, kandırılmış ve inandırılmış olarak.

 

 

22.10.2016

12:12

 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..