Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '17

 
Kategori
Deneme
 

Kalplerin Anahtarları...

Kalplerin Anahtarları...
 

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki... YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...

Can YÜCEL

Bu şiiri okuduğum da sevmeninin ne demek olduğunu bilmiyordum. Böyle sevgilerin şiirlerde, şarkılarda filimlerinde yaşanılabileceğini düşünürdüm...

Sevmeden önce... Her okuduğum şiirin her şarkı sözünün içinde hissedirdim kendimi... Buraya ilk yazmaya başladığım zaman da CAN YÜCEL'in bu satırları eşlik etmiş bana...

Yoğun duygu dalgalanmalarımın yaşanadığı o yıllarda 2007- 2008 ve daha öncesi tarihini unuttuğum artık...  Zaten dostlukların ve sevgilerin tarihe sığmadığı şu zamanlarda aşkların ve sevgilerin 3 öğün yemek gibi yaşandığı yenilip içildiği ve yemek sonrası dişlerimiz fırçalar ve elimizi yıkar gibi sevdaların çokca yaşandığı bu zamanlarda...

Bir dost eline sahip olduğumu bilmeden en az benim kadar artık diyebileceğim bir isim koyamadığım ama her zaman aradığım huzur limanım... Çoğu kelimelerimin ve cümlelerimin bilinmeyen öznesi... Hüzünle birlikte çoğalan kelimelirim belkide bu günlerde mutluluğumdan boğuldu mu ne yazamıyorum...

Aslına bakarsan da derdim yazamamak değil...  Derdim verdiğin mutluluğu kelimelere dökebilmek... Bu an her anım gibi yıllarca silinmemesi...  Bloglarımdan... Çoğu yazıma ışık oldun farkında olmadan... Çoğu denememim baş kahramanıydın... Sevmeyi sabırla adım adım öğreten... Sevebileceğime gösteren aşkın var olduğuna inandıran... Halbuki çoğu konuşmamızda sevginin aşka galip geleceğini söylerdim... Aşkı bilmeden... Sen ise aşkın sevgiyi doğurduğundan bahsederdin... Bilmem belki de haklı olan sendin...

Bir mektup yazmaya kalksaydım sana uzun uzun... Bu her iki şair ve yazarımın satırları bana bu sefer çok daha anlamlı... Bu yolculuğumda arkadaşlık ettiler...  Eğer yüreğimi bu mutluluktan alı koyup cümlelerimin dökülmesine heycan ve mutluluğum izin verse ne yazabilirdim diye düşündüm...  Bu kadar iyi tabii ki değil ama buna yakın cümlelerim olurdu...  Her biri sana sevgi ve aşk ile akan...

Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.

Demiş yazarı bilinmeyen... 
 
Tek dileğim bundan sonra yaşadığımız ve yaşayacağımız sevdalara aklımız ve yüreğimizle sahip çıkarız... Biliyorum ki sevda ve aşk denilen şey hayatın sınavlarından... Yüreğin derinliklerinden...  Karşılıklı güvenle birlikte tüm olumlu olumsuzluklara rağmen... Söke söke geliyor istedin mi?  Söke söke alıyorsun ve söke söke veriyorsun... Kim demiş sevmek kolay diye...

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım..”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git” dediğimde anladım.. Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. CAN YÜCEL

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..