Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '14

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Kanser nedir?

Kanser nedir?
 

KANSERİN TANIMI

Kanser; anormal hücrelerin kontrolsüz olarak bölünmesi ve diğer dokuları istila etmesi şeklinde gelişen hastalıklar için kullanılan bir terimdir.

Çağımızın en mühim hastalığı olan kanser, kelime anlamı olarak “yengeç” demektir.

Başka bir deyişle kanser, vücutta, çeşitli nedenlerle oluşan DNA hasarları sonucunda, hücrelerin kontrolsüz/anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalmasıyla gelişen 100 den fazla hastalığın genel adıdır.

Kanser çok eski çağlardan beri bilinmekte ise de, 20. yüzyılda dikkatleri üstüne çekmiş ve çağımız insanlarının en çok çekindiği bir hastalık olma vasfını kazanmıştır. Çağımızda kanserin en yaygın hastalıklardan biri olmasında, kesin teşhis imkânlarının artmış olmasının da rolü büyüktür.

Sağlıklı vücut hücreleri, hayatın ilk döneminde daha hızlı olmak kaydıyla, bölünebilme ve çoğalabilme yeteneğine sahiptirler.

Vücutta hücreler, büyüme, ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Fakat bu yetenek sınırlıdır, sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücre ne zaman ve nerede bölünebileceğini bilme yeteneğine sahiptir.

Bölünebilmekle ilgili bu bilgi, her hücrede DNA üzerindeki genlerde gizlidir.

Kanserli hücreler, bu bilinçlerini bir sebepten kaybederler. Kontrolsüz bir şekilde bölünmeye başlar ve çoğalırlar. İstila benzeri bir yayılma gösterirler.

Bu kontrolsüz kanser hücreleri toplanarak urları (tümörleri) oluştururlar.

Tümörler, büyüklüklerine ve konumlarına bağlı olarak normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler ya da tahrip edebilirler. Böylece o dokunun veya organın fonksiyon görmesine engel olurlar.

Tüm tümörler kanser değildir; tümörler iyi huylu veya kötü huylu olabilir.

İyi huylu tümörler kanser değildir. Bunlar genellikle tıbbi müdahale ile alınabilir ve çoğu durumda, geri gelmez. Benign tümörlerde denilen bu hücreler vücudun diğer bölgelerine yayılmamıştır.

Malign tümörler ise kötücüldür. Bu tümörler, yakındaki dokuları istila ve vücudun diğer bölümlerine yayılabilir. Vücudun bir yerinde başlayan kanserin, diğer kısımlarına yayılmasına metastaz denir.

Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan ya da lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilir. Gittikleri yerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler.

Her kanser türü tümör oluşturmaz. Bazı kanser türleri tümör oluşturmaksızın gelişebilir.

Kanserler oluşmaya başladıkları organ ve mikroskop altındaki görünüşlerine göre sınıflandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler.

Bu nedenle kanser hastalarının tedavisinde, var olan kanser türüne göre farklı tedaviler uygulanır.

Her kanser aynı yapıya sahip değildir.

KANSERİN KÖKENLERİ

Kanser, çok karmaşık bir hastalık olmakla birlikte köken açısından aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

Genler - DNA Mutasyonları

Tüm kanserler, yaşamına vücudun temel birimi olan hücrede başlar. Kanseri anlamak için, normal hücreler ile kanserli hücreler arasındaki farkları bilmek gerekir.

Vücut çok çeşitli hücrelerden oluşur. Bu hücrelerin hepsinin ortak hedefi, büyümek ve vücudu sağlıklı tutmak için gerekli olan fonksiyonları sağlıklı ve kontrollü bir şekilde yapabilmektir. Hücreler, yaşam süreleri dolduğunda, ya da hasarlı hale geldiğinde, ölürler ve yeni hücreler ile değiştirilirler. Bu döngü sağlıklı bir birey için kendiliğinden işler.

Ancak, bazen bu düzenli süreç yanlış gider.

Bir hücrenin genetik materyali (DNA), normal hücre büyümesini ve bölünmesini etkileyen mutasyonlara uğrayabilir, zarar görmüş ya da değiştirilebilir hale gelebilir.

(Mutasyon: DNA içerisinde bireyin genetik karakterini belirleyen baz dizilerinin dış etmenler nedeniyle (radyasyon, kimyasal maddeler vb.) kaybı, yanlış eklenmesi ve dizilim sırasının bozulması olayı).

Mutasyona uğrayan hücrelerin yaşama kabiliyetleri normal hücrelere göre daha azdır. Bu yüzden ölürler.

Bu durumda hücre bölünmesi ve yenilenmesi süreci doğru işlemez, olması gerektiği gibi hücreler ölmediği gibi vücut ihtiyaç duymadığı halde, yeni hücreler oluşabilir. Bu ekstra hücreler tümör adı verilen bir doku kitlesi oluşturabilir.

Fakat vücutta mutasyona uğrayan her hücre kansere dönüşür diye bir kural da yoktur.

Vücutta mutasyona uğrayan hücrelerin ancak çok küçük bir kısmı kansere yol açar. Büyük bölümü vücudun immünolojik sistemi tarafından kansere dönüşmeden yok edilir.

Kanserojenler

Karserojenler, DNA’ ya zarar verebilen veya doğrudan kanser oluşturma potansiyeline sahip olduğu düşünülen bir sınıfın adıdır.

Bazı kimyasallar, partiküller, radyasyon ve bazı virüsler de dâhil olmak üzere bir grup ajan kanseri başlatabilir.

Kanserojenler olarak bilinen bu grup, küresel anlamda halk sağlığı için son derece önemlidir.

Bazı insanların belirli bir kanserojen veya kanserojen maddeler kombinasyonuna maruz kaldığında kanser geliştirmeye genetik eğilim vardır.

Kanserojen ajanların belirlenmesi ve ortadan kaldırılması kanser sıklığını azaltabilir

Kanserojen maddeler, mutlaka zehirli olmak zorunda değildir, etkisi sinsi de olabilir.

Tütün, asbest, arsenik, radyasyon buna verilebilecek, örneklerdir. Bu başlık altında, günlük hayatımızda çeşitli yollarla vücudumuza aldığımız, çeşitli kimyasal bileşikler, solunum yoluyla aldığımız bazı patiküller ve atmosferik bazı zehirli gazlar sayılabilir.

Genel olarak sentetik kimyasal maddeler ile ilişkilendirilen kanserojen olma hali, hem doğal hem de sentetik maddeler arasında eşit olasılığa sahiptir.

Birçok doğal kanserojen madde de vardır.

Kötü depolanmış tahıl, fındık ve fıstık yağı üzerinde büyüyen mantar tarafından üretilen Aflatoksin B1, doğal olarak oluşan mikrobik kanserojene bir örneğidir.  

Vücudumuz kanserojenlere maruz kaldığında, serbest radikaller hücrelere zarar verirler.

Genler - Kalıtım

Kanser, aile üyelerinden devralınan genetik yatkınlığın sonucunda da olabilir. Bazı genetik mutasyonlar kansere yakalanma olasılığını daha mümkün hale getirir.

Mutasyona uğrayan bu gen kalıtım yoluyla sonraki kuşaklara geçecektir.

Diğer faktörler

Bazı virüsler mesela, Insan papilloma virüsü (servikal kanser nedeni), hepatit B ve C (karaciğer kanseri nedenleri) ve Epstein-Barr virüsü (bazı çocukluk çağı kanserlerinin nedeni) kansere neden olabilirler: Çeşitli virüslerin kanserle bağlantılı olduğu düşünülmektedir.

Sürekli enfeksiyonlarla uğraşmak gibi, bağışıklık sistemini zayıflatan faktörler, vücudun savaşmak yeteneğini engeller ve kansere yakalanma riskini artırır.

Kötü beslenme, uyku düzensizlikleri, yaşama tarzı hastalığın gelişiminde etkili olabilir.

Kanser türleri geniş kategoriler halinde gruplandırılmıştır.

Kanser nasıl sınıflandırılır?

Kanser sınıflandırmak için kullanılan beş geniş gruplar vardır.

Karsinom - Kanser deride veya iç organlarda başlar. Adenokarsinom, bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve transizyonel hücreli karsinom olmak üzere, karsinomun bir dizi alt tipleri vardır.

Sarkoma - Kemik, kıkırdak, yağ, kas, kan damarları, diğer bağ ya da destek dokusunda başlayan kanserlerdir.

Lösemi - Kemik iliği gibi kan yapıcı dokuda başlar ve anormal kan hücrelerinin üretilip kana verilmesi ile ilgili kanser türüdür.

Lenfoma ve miyelom - Bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerde başlayan kanserler bu grupta yer alır.

Merkezi sinir sistemi kanserleri - Beyin ve omurilik dokularında başlayan kanserlerdir.

KANSER İSTATİSTİKLERİ

Birçok gelişmiş ülkelerde ve yurdumuzda kanserden olan ölümler ikinci sırayı almaktadır. Gerçekte ise, bu oran daha fazladır.

Çünkü kanserden olan ölümlerin birçoğu istatistik kayıtlara geçmemekte bir kısmı ise kanser ölümü olarak gösterilmemektedir.

Yurdumuzda her sene 40-50 bin kişinin kanserden öldüğü tahmin edilmektedir..

Kanser korkutucu, kötücül ve ölümü çağrıştıran bir kelimedir. Fakat şunu unutmamak gerekir ki, bir savaşı kazanmak ancak düşmanı çok iyi tanımakla mümkündür.

İçinde yaşadığımız dünyayı ve yaşama koşullarımızı bütünüyle reddetmek mümkün olmadığına göre, kendimizi, metabolik ve ruhsal olarak düzenlemek, sağlığımıza özen göstermek bize düşmektedir.

 

Sağlığımızı korumanın en temel ayağı, dengeli, beklenti değil çalışma odaklı bir yaşama şekli benimsemekle ilgilidir.

Çalışmak, doğru beslenmek ve kişisel gelişime inanan, hoşgörülü bir bakış aşıcı geliştirmek bizi hem mutlu hem de sağlıklı yapacaktır.

Sağlıklı ve mutlu bir ömür dileklerimle bitiriyorum yazımı.

 

Saygılarımla.

 

Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir

11.09.14

Muğla 

 

( Bu yazı sadece bilgilendirme amaçlı olup, kesinlikle bilimsel ya da tıbbi tavsiye niteliği taşımaz).

 

 
Toplam blog
: 130
: 1375
Kayıt tarihi
: 08.04.14
 
 

Muğla Üniversitesinde Prof. Dr. olarak çalışmaktayım. Kozmetik Ürünler Uygulama ve Araştırma Merkez..