Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '17

     
    Kategori
    Gezi - Tatil
     

    Karadeniz

    Karadeniz
     

    Sümela Manastırı'ndan bir tabela.


    Bundan iki sene kadar önce bir yaz arkadaşımız vesilesiyle Trabzon'a gitmiştik. 18 saat süren zorlu ve yorucu otobüs yolculuğundan sonra Trabzon'a vardığımızda bir araba kiraladık. Dağdaki köylerden birine virajlı yollardan dolanırken hala otobüs yolculuğunun yorgunluğundan olsa gerek çevremdeki güzelliği fark edememiştim. Ne zaman tırmanmayı bitirdik ve ben arabadan inip derin bir nefes aldım, o zaman fark ettim. Başımı döndüren oksijen, o zamana kadar hiç nefes almamışım gibi bir his yarattı bende.Yaylaları ve köyleri gezdik, gezdikçe büyülendik. Özellikle anlatmak istediğim iki yer var; Sümela Manastırı ve Sis Dağı.
     
    İlk önce Sümela Manastırından bahsedeyim biraz; Trabzon'un Maçka ilçesinde yer alıyor ve Altındere Vadisi sınırları içerisinde kalıyor, bu yapının MS 365-395 yılları arasında inşa edildiği sanılmaktaymış. İçerisi çok sayıda fresklerle süslenmiş. Ama harika insanlarımız aşklarını ölümsüzleştirmek adına bu fresklerin, duvarların üzerlerine kalpler içerisinde isimler yazıp Sümela Manastırına ayrı bir hava katmışlar(!).
     
    Malumunuz, manastır dağın bayağı bir tepesinde bulunmakta ve oraya tabiiki tırmanmanız gerekiyor. Uyarmış olayım patikalar dik, yorucu ve bazı yerlerde oldukça kaygan. Ama her şeye rağmen bu kadar eski bir yapının içinde bulunmak, gezip, bazen dokunup 300'lü yıllarda orada bulunmuş kişileri hayal etmeye çalışmak harika bir duygu.
     
    Sis Dağı'na son günümüzde çıktık. Orada saatlerimi geçirmek isterdim. Tepesinde otlayan hayvanlar, yanınızdan geçip giden bulutlar, tertemiz bir hava, bakmaya doyamayacağınız bir manzara. İnsan daha başka ne ister bilemiyorum. Dağın ucuna yanaşıp aşağı bakmak ne kadar ürkütücü olsa da bir bakıp uçurumu görmek, bir bakıp sadece altınızda yüzen bulutları görmek farklı bir deneyim. Oradan dönüşte adını tam olarak hatırlayamadığım bir yere gittik ve derelerden akan doğal sodadan içtik. Evet, tamamen doğal soda. Abi her şeyin doğalı güzel!
     
    Gitmeden önce yaşadığımız korkutucu ama bir o kadar heyecanlı anımızı da anlatmadan bitiremeyeceğim yazımı. Dağdaki telefon çekmeyen, sadece köy merkezinde ışık olan köylerden birinde oturur güzel havanın tadını çıkarırken, ormanın derinliklerinden gelen ayı sesi hayatımda unutamayacağım anlardan biri oldu. Arabanın içine kaçıp, aklımıza arabayı çalıştırıp kaçmak gelmeyecek kadar korkmuş, birilerinin yoldan geçip bizi kurtarmasını bekliyorduk ki çok geçmeden arkadaşlarımız geldi. Bize inanmadılar, dalga konusu olduk. Döndükten bir süre sonra aldığımız haberlere göre köye ayı inmiş. İnanmayanlar utansın deyip geçtik.
     
    Çıkın çıkın gezin Karadeniz'i.
     
    Toplam blog
    : 1
    : 66
    Kayıt tarihi
    : 17.04.17
     
     

    Ben Nagihan Biçmen, 1997 yılında İstanbul'da doğdum. İstanbul'un içinde fakat pek de bilinmeyen b..