Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '14

 
Kategori
Deneme
 

Karanlık 2

Karanlık 2
 

“Farklı güneşlerin ışıkları farklıdır, ama tek bir karanlık vardır.”

Ursula K. Le Guin

 

KARANLIK 2

 

Sigaranın bitişiyle birlikte ağır adımlar karanlığın koynundan eski gaz lambamın ışığına doğu hareke geçti, gıcırdayan tahtalar sessizliği iç gıcıklayan bir şekilde bozarken, birden düşünce ekseni içerisinde kendi kendimi buluverdim. Düşüncelerim tüm odada hükmünü sürmeye başlamıştı. Karanlık ne kadar gölgelese de tüm odayı yine de düşünceler gölgede kalmıyordu. Ne, nedenler hep ardı ardına diziliyorken, başlamıştı kağıtla kalem sevişmeye bile. İkisinin de ortak o kadar çok yanı vardı ki aynı maddeden üretilmiş iki farklı dünya! İkisi yine aynı masada bir araya geliyordu. Ve bütün bunların hâkimi ben ve zihnim iken ortaya sonu bucağı olmayan kelime bütünlükleri çıkıyordu.

- Evet şizofrenik bir âşıktım…

- Kurak bir sevdadaydım…

- İklimlerimde sen yoktun…

- Yağmurlarım hep tohumsuz toprakları suluyordu.

Şimdi tüm ikilemlerimle sana dair bir şeyler dökülürken burada bu karanlık odanın dehlizinde, sessizliğin en haykırışlı, en yüksek çığlıklarına maruz kalırken, hayalin her zamanki gibi dört dönüyor, ahşap odamın dört bir yanında. Sana bir şeyler karalamak yok mu işte onlarda olmasa ne yapardım bilmiyorum! Delirmek diyorlar bazıları halime, bazıları da aşk diyorlar mecnuna çevirmiş şüphesiz. Lakin tüm lakırdılar zihnimdeki gerçekleri değiştirmeye yetmiyor. Karanlık ve ben iki can gibi sarmaş dolaş gecenin koynuna sarılmışken, hiçbir söz, hiçbir kelime giremez düşüncelerimin arasına. Çıldırışlar hükmünü sürse de, tüm dünya üstüme yıkılsa da yine de yazmalıydım. Eksenleri eksenim içinde tutmalı, seni olmayana anlatmalıydım. Garip ikilemler içerisinde kelime dağarcıklarımın bile yetersiz kaldığı anlarda, bir gülüşünü hayal etmek yetiyordu tüm sayfaları doldurmaya.

Seni anlatmak var ya hiç bitmeyen bir hikâye gibi. Sonu olmayan düşler ülkesine yolculuk etmek gibi. Şimdi okusan satırlarımı, sen de diğerleri gibi deli diyeceksin, şizofrenik bir aşkın kölesi diyeceksin, yarım bir dünyanın eksenine oturmuş olmayanın hayalini karşısına almış, var olmayanın özlemini duyan bir avare beklide! Belki de daha da küçümseyecek kelimelerin halimi. Oysa Orhan Veli ne güzelde demiş aslında;

“Ağlasam sesimi duyar mısınız,?

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Gözyaşlarıma, ellerinizle?”

Haykırsam sesimi duyar mısın acaba diye kaç kez denemişimdir haykırmayı, sesim benden öte yol almamıştır hiçbir zaman. Ama şu satırları buraya, beyaz sayfalara dökmek var ya tüm dünyamı benden alıyor. Sana dair bir şeyler anlatmak, seni anlatmak ruhumu yüceltiyor. Benliğim hep sen derken birçok şeyi kapalı kapılar ardında bırakmak herkesin harcı değildir aslında. Hele ki yazabilmek seni tüm geceler boyunca. Gündüzlerimi haram kılmak kendime, gecelerimi yoldaş saymak, gecelerin adamı olmak hiçte kolay değildir seni öyle derinden sevmek…

Şimdi bütün karanlıklar içerisinde,

İsli lambamın gölgesinde,

Benimle sıcak bir çaya ne dersin?

Çayıma şeker,

Ömrüme dem olur musun?

 
Toplam blog
: 39
: 1198
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Ankara Üniversitesi DTCF'de Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilimdalını okudum. Uzun yılla..