Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '18

 
Kategori
Dünya
 

Kaşıkçı Cinayetinin Diy"et"ini Kaşıklayanlardan Biri de PKK-YPG

Kaşıkçı Cinayetinin Diy"et"ini Kaşıklayanlardan Biri de PKK-YPG
 

Suudi Arabistan vatandaşı Cemal Kaşıkçı, ülkesinde  gazetecilik yapıyordu.

Suudi Arabistan’daki gibi bir kraliyet iktidarına “kaşının üstünde gözün var” dendiğinde kellenizin gideceği bir ülkede  gazetecilik yapmanın, iktidarın görüşleri doğrultusunda ve iktidar yararına gazetecilik yapmak demek olacağını izaha gerek olmasa gerek.

Cemal Kaşıkçı da öyleydi. Yani öyle olmak zorundaydı. Bundan başka yolu yoktu.

İşini başarıyla yapıyor, kariyer basamaklarını hızla çıkıyordu.

1987 – 95 arasında  arasında Usame Bin Ladin’le röportajlar yapabiliyor, böylece Usame Bin Ladin ve El Kaide’yi parlatırken kendi adını da parlatıyordu. Kraliyet ailesinin gözde gazetecisi oluyordu.

1991 – 99 yılları arasında Al Madina gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 2003’e kadar S. Arabistan’ın İngilizce gazetesi Arab News’te yazı işleri müdür yardımcılığı yaptı. Oradan El Vatan’a geçti. Orada S. Arabistan dinsel kuruluşları hakkında “eleştirel” yazılar yazdığı için görevden alınınca 2003’de birkaç yıllığına ülkesini terk etti. 2007 – 2010 arasında yeniden El Vatan’ın yazı işleri müdürlüğünü yürüttü ve “bir” eleştirel yazısı yüzünden istifa etmek zorunda kaldı. Bu dönemden 2017 Eylül’üne kadar Bahreyn’deki el-Arab News Chanel’in genel yayın yönetmenliğini yaptı. Eylül 2017’de ABD’ye yerleşti ve Washington Post gazetesinde köşe yazarı yapıldı [1]. Buradaki yazılarıyla Suudi krallığının şimşeklerini üzerine çekiyordu.

Suudi krallığının “bir gün elime geçersin…” şeklindeki hayalinin gerçek olması uzun sürmedi.

Kız arkadaşıyla evlenmeye heveslenen Cemal Kaşıkçı S. Arabistan’ın ABD’deki başkonsolosluğuna müracaat ettiğinde, konsoloslukla Riyad arasında iletişim kanalları çalıştı ve; “nişanlısı Türkiye’de yaşıyormuş, Türkiye’deki konsolosluğa yönlendirin” dendi.  

Kaşıkçı İstanbul’a geldi. Konsolosluğa gitti. Çok iyi karşılandı. Belgesinin 2 gün sonra hazır edileceği söylendi ve kendisine 2 Ekim 2018 günü için randevu verildi.

Randevu saatinde Konsoloslukta kendisini bekleyen başkaları da vardı.

S. Arabistan’dan o gün gelen ve randevu saatinde Konsoloslukta Cemal Kaşıkçı’yı bekleyen 15 kişilik “heyet” aynı gün Konsolosluktan ayrılarak ülkelerine döndüler ancak Cemal Kaşıkçı o Başkonsolosluktan bir daha dışarı çıkmadı.

Cemal Kaşıkçı’nın o gün orada o kişiler tarafından öldürüldüğü, cesedinin ufak parçalara ayrılarak ortadan kaldırıldığı… bilgileri dünya medyasında birinci gündem maddesi oldu.

Cinayetin gerçekleştiği ülke olan Türkiye ve Kaşıkçı’ya ev sahipliği yapan ABD soruşturma yapmaya başladılar.

Türkiye, Kaşıkçı’nın akıbetinin ortaya çıkarılması için Suudi Krallığıyla ortak çalışma grubu [2] kuruyordu. Öte yandan Türkiye’nin işi yavaştan alarak Suudi krallığına yardımcı olmaya çalıştığı [3] dillendiriliyordu.

Suudi Arabistan’ın, bir vatandaşını “doğrayarak” öldürme vakası ilk değildi, ancak Cemal Kaşıkçı cinayeti çok ses getiriyordu.

Neden?

Çünkü Trump “çok üzülmüştü”… Cinayetin sorumlularının açığa çıkması için çabalayacaktı!

Sorumlu her kimse, “bedelini” ödeyecekti.

Trump, Dışişleri Bakanı Pompeo’yu, konuyu mahallinde soruşturmakla görevlendirdi. Pompeo önce Suudi Arabistan’da ve ardından Türkiye’de görüşmeler yapıyor, bu arada Trump açıklamalar yaparak konuyu gündemde tutuyordu.

Trump’ın açıklamalarının ana konusu Suudi Arabistan’la ABD ilişkilerinin parasal boyutlarıyla ilgiliydi. Kaşıkçı olayı nedeniyle 110 milyar dolarlık silah satışından vazgeçecek değillerdi. [4]

Trump ilk ziyaretini S. Arabistan’a yapmış ve o ziyarette Kral'la yaptığı 110 milyar dolarlık silah satışını da kapsayan antlaşmanın toplamı 280 milyar dolardı. [5]

Bununla yetinecek halleri yoktu.

Cinayet nedeniyle S. Arabistan’a “yaptırım” da uygulayabilirlerdi [6]….

Suudi Arabistan krallığı Arabistan petrollerine “mukayyet olma” hizmeti karşılığında ABD-İsrail himayelerine mazhardı ve trilyon dolar balyalarının üzerinde oturuyordu.

O trilyon dolar balyalarından yüzlerce milyarı, silahtan uçağa, türlü çeşitli malların satışı bahanesiyle ABD’ye akıyordu.

Suudi dolarlarının aktığı tek yer ABD değildi.

ABD himayesinde güney sınırımızda Fırat’tan Irak sınırına kadar olan bölgede devlet kurdurulmaya çalışılan PKK da bu para akışından nemalanıyordu.

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Kaşıkçı cinayetini araştırmak üzere Riyad’a ayak bastığı saatlerde Suudi’lerin PKK’nın Suriye kolu YPG’ye 100 milyon dolar yardım yaptığını [7] öğreniyorduk.

Bu, Suudi’lerin PKK’ya gitmesi için ABD hesaplarına yatırdığı ilk para değildi. Daha 2 ay önce Suudi Krallığının yine PKK’ya ve yine 100 milyon dolarlık bağış yaptığını [8] anımsayacaktık.

Peki bu ilk miydi?

Bundan yaklaşık 6 ay önce Trump, “Suriye’deki güçlerini çekeceğini, Suudi Arabistan eğer ABD’nin Suriye’den çekilmesini istemiyorsa parasını vermesi gerektiğini” [9] açıklamıştı. Ve iki gün sonra, çekilmenin ertelendiği [10] duyuruldu.

Anlaşılmaktaydı ki, Suudilerden istenen para koparılmıştı. Açıklanmadığı için miktarını bilmiyoruz.

Peki ABD’nin Suriye’de kalması nedeniyle ne gibi masrafları oluyordu da, bu parayı Suudi Arabistan’dan istiyor (ve anlaşılıyor ki alıyor) du…

Suriye’de bulundurulan askerler, bunlar için kurulan üsler, bunların teçhizatı, iaşesi, ikamesi… bir sürü masraf kalemi olmalı.

Ancak bizi, yani Türkiye’yi ilgilendiren bir başka çok büyük masraf kalemleri daha var… YPG’ye gönderilen 19 bin tır ve 3 bin uçak dolusu yardım [11]…

ABD’nin bu yardımları babasının kesesinden yaptığı söylenemeyeceğine göre değirmenin suyunun nereden geldiği de aşağı yukarı ortaya çıkıyor.

Dünya alem biliyor ki, ABD’nin Cemal Kaşıkçı cinayetindeki sorumluluğuyla ilgili olarak uluslar arası arenada Suudi Arabistan Krallığını ne derecede zor durumda bırakacağı veya bırakmayacağı, Kaşıkçı cinayetinin açıklığa kavuşturulması için Suudi Krallığıyla yürütülen “işbirliği” içinde varılacak anlaşmalardaki meblağlarla belirlenecek.

Bu kirli pazarlıklardan nemalanacak çok “yer” var ve bunlardan biri de başımızdaki bela olan PKK’nın Suriye kolu YPG’dir.

Cemal Kaşıkçı “büyük gazeteci olma” hevesiyle kimlere ve nerelere hizmet ettiğini bile anlayamadan bu dünyadan göçtüüü, gitti.

 

Kenan IŞIK



 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..